16 Aralık 2016 Cuma

Tulpa

Geçen sene, altı ayımı bana bir psikoloji deneyi olduğunu söylenen bir şeyde harcadım. Yerel gazetede, iyi para kazanmak isteyen yaratıcı insanları arayan bir iş ilanına rastladım, ve o hafta bana uygun tek iş ilanı olduğundan, onları aradım ve bir görüşme ayarladık.

Bana tek yapmam gerekenin bir odada beklemek olduğunu söylediler, beyin dalgalarımı ölçmek için kafama tutturulmuş sensörlerle; yalnız başıma. Ve orada olduğum zaman,kendi ikizimi hayal edecektim. Buna ‘tulpa’ diyorlardı.

Yeteri kadar kolay görünüyordu, bana ne kadar kazanacağımı söyledikleri an teklifi kabul ettim. Sonraki gün işe başladım. Beni basit bir odaya yerleştirdiler, ve bir yatak verdiler, ardından kafama sensörler yerleştirdiler ve onları arkamdaki küçük siyah bir kutuya bağladılar. Bana ‘ikizimi hayal etme’ sürecinden tekrar bahsettiler. Sıkılırsam veya yorulursam, etrafta gezinmek yerine ikizimin odada gezinmesini hayal etmemi veya onunla iletişim kurmaya çalışmamı söylediler. Bu fikir, tüm zaman boyunca beni odada tutmak için yaratılmıştı.

İlk birkaç gün bununla sorunlar yaşadım. Herhangi bir hayalden daha gerçek ve daha kontrol edilebilecek bir düzeydi. İkizimi birkaç dakikalığına hayal etmeye çalıştım, fakat dikkatim dağıldı. Ama 4. gün her nasılsa onu 6 saat boyunca ‘mevcut kıldım’. Bana çok iyi gittiğimi söylediler.

İkinci hafta, bana içinde duvara monte edilmiş hoparlörler bulunan yeni bir oda verdiler. Tulpamı, dikkat dağıtan uyarıcılara rağmen canlı tutup tutamayacağımı göreceklerdi. Müzik ahenksiz, kötü, rahatsız ediciydi ve süreci biraz zorlaştırdı. Her şeye rağmen başarmıştım. Sonraki hafta, çok daha rahatsız edici bir müzik çaldılar, çığlıklarla kesilmiş, geri sarılmış, kulağa ahizeli telefonda gırtlaksı seslerle yabancı  dil konuşmaya benzer bir ses gibi geliyordu. Buna gülüp geçmiştim, çoktan bu işin erbabı olmuştum.

Bir ay kadar sonra, sıkılmaya başladım. İşleri canlandırmak için hık demiş burnumdan düşmüş ikizimle iletişim kurmaya başladım. Sohbetler ettik, taş,kağıt,makas oynadık, ona hokkabazlık break dance veya bana komik gelen herhangi bir şey yaptırıyordum. Araştırmacılara, şaklabanlıklarım işleme zarar verir mi diye sordum fakat aksine beni cesaretlendirdiler.

Böylece, oyun oynadık, sosyalleştik, ve bu bir süre için eğlenceliydi… Ardından işler birazcık ilginçleşti. Bir gün, ona ilk randevumu anlatıyordum ve o beni düzeltti. Sevgilimin sarı bir bluz giydiğinden bahsettim, o yeşil olanı olduğunu söyledi.  Bir anlığına düşündüm, ve onun haklı olduğu kanısına vardım. Bu beni korkuttu, ve o günkü vardiyamdan sonra araştırmacılara bundan bahsettim. Bu durumu ‘’Bilinçaltına erişmek için düşünce formunu kullanıyorsun. Bir seviyede yanlış olduğunu biliyorsun ve bilinçaltın bunu düzeltiyor.’’ diye açıkladılar.

Korktuğum şey bir anda havalı bir hal almıştı. Kendi bilinçaltımla konuşuyordum. Biraz zaman aldı, fakat tulpamla iletişime geçip her türlü hatırama erişebileceğimin farkına vardım. Yıllar önce okuduğum kitapların her bir sayfasını alıntılamasını sağlayabiliyordum veya ortaokulda bir anlığına düşünüp hemen unuttuğum şeylere ulaşabiliyordum. Bu harikaydı.

Araştırma merkezinin dışında, ikizimi çağırmaya başladığım zamanlardı. Her denemede değil, bazen; ama onu görmeye o kadar alışmıştım ki onsuz bir hayat tuhaf gelmeye başlamıştı. Bu nedenle sıkıldığım her zaman ikizimi görselleştiriyordum. Sonunda bunu neredeyse her zaman yapmaya başladım. Onu hayali bir arkadaş gibi yanımda tutmak haz vericiydi. Onu, arkadaşlarımla gezerken, anemi ve babamı ziyaret ederken hayal ediyordum. Hatta bir keresinde bir randevuya dahi götürmüştüm. Onunla iletişime geçmek için konuşmama gerek yoktu, böylece bahsettiklerimizi kimse duyamayacaktı.

Bunun garip geldiğini biliyorum, ama aynı zamanda eğlenceliydi. O, sadece bildiğim ve unuttuğum şeylerin yürüyen bir deposu değil, zaman zaman da benimle benden daha çok temasta olan bir bireydi. O, beden dilinin ufak ayrıntılarını esrarengiz bir şekilde yakalıyordu, ki bunu fark etmeye başladığımı dahi anlayamadım. Bir örnek verecek olursak, onu yanımda götürdüğüm bir randevu kötü geçiyordu, ama o bana kadının yaptığım esprilere biraz zor güldüğünü, konuştuğumda bana yaklaştığını, ve dikkat etsem dahi fark edemeyeceğim birçok ince ayrıntıyı gösterdi. Bunları dinledim. Randevuya gelecek olursak, o da benim adıma çok iyi geçti.

 Bu zamana kadar, 4 aydır araştırma merkezindeydim ve o sürekli benimleydi. Araştırmacılar bir gün bana yaklaştılar ve onu görselleştirmeyi bırakıp bırakmadığımı sordular. Bunu reddettim, ve memnun göründüler. Sessizce ikizime buna neyin sebep olduğunu sordum o sadece omuz silkmekle yetindi, ben de öyle.

  Bu noktada, insanlar hakkındaki görüşümden pek söz etmedim. İnsanlarla ilişki kurma konusunda sıkıntılar çekiyordum. Benim görüşebileceğim bir yansımam varken onlar çok karışık ve kendilerine güvenleri yokmuş gibi geliyordu. Bu sosyalleşmeyi engelliyordu. Hiç kimsenin eylemleri ardındaki nedenlerden haberi yoktu, bazı şeyler onları neden çıldırtıyordu da başkalarını güldürüyordu. Onları harekete geçirenin ne olduğunu bilmiyorlardı… Ama ben biliyordum, en azından cevabı bilen birini tanıyordum.

 Öğlen, bir arkadaşımla karşılaştım. Açana kadar kapıyı yumrukladı. İçeri öfkeden kudurmuş halde ve bir fırtına küfürle girdi. ‘’ Haftalardır aradığım halde bana cevap vermedin, seni adi herif!’’ diye bağırdı. ‘’Senin derdin ne?’’

 Ondan özür dileyecek, ve büyük ihtimalle gece barlara akmayı teklif edecektim, fakat tulpam bir anda öfkelendi ve ‘’Vur ona’’ dedi, ne yaptığımın farkına varamadan, yapmıştım. Burnunun kırıldığını duydum. Yere düştü, ve sallanarak ayağı kalktı. Evimde ve apartmanın aşağısında kavga ettik, hiç olmadığım kadar öfkeliydim, ve merhametli değildim. Onu yere mıhladım, ve kaburgasına iki yabani tekme salladım, işte o zaman kaçtı eğilerek ve hıçkırarak.

Birkaç dakika sonra polis geldi, kışkırtanın o olduğunu söyledim ve etrafta olmadığından, beni bir uyarıyla serbest bıraktılar. Tulpam tüm zaman boyunca sırıtıyordu. Tüm geceyi zaferimi kutlayarak ve arkadaşımı nasıl dövdüğümden alaycı bir şekilde bahsederek geçirdik.
Sonraki sabah aynada, morarmış gözümü ve kesik dudağımı görünce, beni kızdıranın ne olduğunu anladım. Öfkelenen ikizimdi, ben değil. Biraz suçlu ve utanmış hissediyordum, ama beni yakın bir arkadaşımla kötü bir kavgaya sürüklemiş olan oydu. O an yanımdaydı tabi ki, ve düşüncelerimi biliyordu. ‘’Ona artık ihtiyacın yok, hiç kimseye artık ihtiyacın yok.’’ dedi.

Tüylerimin kabardığını hissettim.
Tüm bunları beni işe alan araştırmacılara açıkladım, ama gülüp geçtiler. ‘’Hayalinde oluşturduğun bir şeyden korkamazsın.’’ dedi biri. İkizim onun arkasındaydı ve başını salladı, ardından pişmiş kelle gibi sırıttı.
Onların laflarına inanmak istedim, ama birkaç gün sonra, tulpam hakkında git gide endişemin arttığını fark ettim, sanki değişiyordu. Daha uzun ve daha tehditkar görünüyordu. Gözleri fesatlıkla parlıyordu, sürekli sırıtışında bir kötülük görüyordum. Hiçbir iş akıl sağlığımdan daha değerli değildir. Kararımı verdim. Eğer kontrolden çıktıysa, onu kapatacaktım. Ona o kadar alışmıştım ki, onu  görselleştirmek artık otomatik bir süreçti, bu nedenle lanet aklımın onu görselleştirmemesi için çalıştım. Birkaç günümü aldı, ama sonunda işe yaradı. Bir seferde ondan birkaç saatliğine kurtulabiliyordum, ama her geri gelişinde daha kötü görünüyordu. Derisi kül rengi olmuş, dişlerindeki noktalar artmıştı. Tısladı, anlaşılmaz bir şekilde konuştu, küfürler ve tehditler etti. Aylardır dinlediğim müzik, ona her yerde eşlik ediyordu. Evde olsam dahi; rahatlar ve hata yapardım, onu görmemek konusunda artık konsantre olmama gerek yoktu, olması gereken yerdeydi, ve o inleme sesi de onlaydı.

Hala daha araştırma merkezini ziyaret ediyordum, ve saatlerimi orada geçiriyordum. Paraya ihtiyacım vardı, ve tulpamın aktif olup olmadığının farkında olmadıklarını düşünüyordum. Yanılmıştım. Bir gün vardiyadan sonra, iki koca adam beni tuttu ve  beyaz önlüklü biri deri altı bir iğne yaptı.

 Odada sersem bir halde uyandım. Yatağa bağlanmıştım, ikizim tepemde dikilirken müzik çalıyordu. Artık insana dahi benzemiyordu. Özellikleri dönmüştü. Gözleri içine batmış ve bir ölününkü kadar boştu. Benden çok daha uzundu, ama kamburu çıkmıştı. Elleri dönmüştü, ve tırnakları pençe gibiydi. O, kısaca dehşet vericiydi. Onu uzaklaştırmaya çalıştım, ama konsantre olamıyordum. Kıkırdadı ve damar içi iğneyi işaretetti. Yapabileceğim en iyi şekilde kısıtlamalara karşı debeleniyordum, ama zar zor hareket edebildiğimden elimden bir şey gelmiyordu.

‘’Seni bununla dolduruyorlar, sanırım. Kafan nasıl? Uçtun mu?’’ Konuştukça yaklaştı. Öğürdüm, nefesi bozulmuş et gibi kokuyordu. Odaklanmaya çalıştım, ama kaçamadım.
Sonraki birkaç hafta berbattı. Sıklıkla önlüklü biri gelip beni, tablet besinle beslerdi. Beni sersem ve bazen de halüsinasyonda veya sanrısal gerçeklik halimde bırakıyorlardı. İkizim hala yerindeydi ve sürekli işi alaya vuruyordu. Sanrılarımla etkileşime geçti, belki de bunlara o sebep oldu. Annemi gördüm, ikizimi azarlıyordu, sonra ikizim annemin boğazını kesiyordu, ve annemin kanı üzerime sıçrıyordu. O kadar gerçekti ki kanın tadını dahi alabiliyordum.

Doktorlar benimle hiç konuşmadılar. Defalarca yalvardım, çığlık attım, küfürler savurdum,  cevap istedim. Benimle asla konuşmadılar. Tulpamla konuşuyor olabilirlerdi. Kişisel canavarımla. Emin değilim, o kadar şaşkındım ki bu sanrılardan biri olabilirdi. Onun ben, benimse onun hayal ürünü olduğuma ikna olmuştum.

Bir sanrı olması için dua ettiğim diğer bir şey ise, onun bana dokunabiliyor olmasıydı. Bundan da ötesi bana zarar veriyordu. Dikkatimi vermiyorken beni dürtüyordu. Bir keresinde, onu sevdiğimi söyleyene kadar bir tarafımı tutup sıktı. Başka bir zaman pençeleri ile kolumu kesti. Yara hala yerinde, çoğu zaman bunu kendi kendime yaptığımı düşlüyorum, çoğu zaman.
Sonra bir gün, o bana  kız kardeşimden başlayarak  sevdiğim herkesi deşeceğini anlatırken durdu. Alnımın ortasına dokundu, tıpkı heyecanlandığımda annemin yaptığı gibi. Bir süre böyle kaldı, ardından gülümsedi ve ‘’Her düşünce yaratıcıdır’’ dedi, sonra da çıkıp gitti.
Üç saat sonra ilaç nedeniyle bayıldım. Kontrolsüzce uyandım. Sarsılarak kapıya vardım, açıktı. Boş koridora çıktım, ve sonra koştum. Birkaç kere tökezledim fakat binadan çıkabildim. Bir arsada çöktüm ve bir çocuk gibi ağladım. Devam etmem gerektiğini biliyordum, fakat edemedim.

 Sonunda eve vardım, nasıl olduğunu hatırlayamıyorum. Kapıyı kilitledim ve çamaşır makinesiyle destekledim. Bir duş aldım ve bir buçuk gün boyunca yataktan çıkmadım. Sonraki gece kimse gelmedi ve sonraki günde. Bu bitmişti. O odada bir hafta geçirmiştim, ama bir asır gibi geliyordu. Hayattan bir haftalığına çıkmıştım, ve kimse kaybolduğumu dahi fark etmemişti.
Polis hiçbir şey bulamadı. Araştırma merkezi boştu. İsimleri sahteydi, bana verdikleri para dahi takip edilemezdi.

Elimde geldiğince toparlandım. Evden fazla ayrılmadım, ayrıldığımda da panik ataklar geçirdim. Çok ağladım, az uyudum, ve en berbat rüyaları gördüm. Bu bitmişti. Kendimi böyle avuttum. Hayatta kalmıştım, o adilere rağmen konsantrasyonumu toplamıştım.
Bugün değil, üç gün önce bir telefon aldım. Bir trajedi olmuştu. Kız kardeşim bir seri cinayette son kurbandı. Fail kurbanlarını önce etkisiz hale getiriyor ardından deşiyordu.

Cenaze bu öğleden sonraydı. Bir cenazenin olabileceği kadar iyi geçti. Gerçi, biraz dikkatsizdim. Tek duyabildiğim uzaktan gelen müzikti. Uyumsuz, rahatsız edici, kulağa ahizeli telefonda gırtlaksı seslerle yabancı bir dili konuşmaya benzer bir ses gibi geliyordu. Bunu hala duyuyorum. Yalnız biraz daha sesli.  
 Ç.N: Bir süredir paylaştığım kısa CP'lere ara verip orta boyutlulara geri dönmek bu orjinal CP'ye nasipmiş. Okuyunca gerçekten hoşuma gitti, Umarım beğenirsiniz.

18 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Dünyanın en hızlı cp yorumu galiba :)

    YanıtlaSil
  3. Çook güzeldi! Teşekkürler Léon.

    YanıtlaSil
  4. Favori CP'lerim arasına girdi ^^.

    YanıtlaSil
  5. çok iyi

    eline saglık kardeş

    YanıtlaSil
  6. çok iyi

    eline saglık kardeş

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Allah razí olsun.CONSUMMATE LEON!

    YanıtlaSil
  9. O_o artık hayali ikizimden korkmaya başladım O_o

    YanıtlaSil
  10. Ben anlamadım sonunu. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonunda adamın oluşturduğu tulpası kendini nesnelleştirme yeteneğini kazanıyor, daha önce de bahsettiği gibi öncelikle kardeşini öldürüyor. Şarkı sesi de tulpasının yakınlarda olduğu anlamına geliyor.

      Sil
  11. Aşiiiiik oldumm mükemmeldi

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^