‘’Bayanlar ve baylar, kurulun üyeleri, bugün sizlerle paylaşmak istediğim iki mucizem var. İlk olarak, size türlerimizin sıradaki evrimsel biliminin mihenk taşını tanıtmama izin verin; ölümsüzlük.’’ Yapmacık bir heyecan göstergesiyle Dr. Monroe bunu kollarını açarak söyledi, bordo kıyafetinin kuyruğu her hareketinde sallanıyordu.
Perdeler açılıp, soluk benizli, üstsüz adamın, oturan silüeti ortaya çıktığında, konukların hepsinin de nefesi kesildi. Prangalar, bileklerini sandalyeye zincirliyordu; suratı izleyicilerin kafa karışıklığının ürkütücü bir aynasıydı adeta.
‘’Bu adama - bir hırsız, bir katil ve frengi hastası kişiye, topluluğumuz, cömertçe tıbbın son buluşuna yardım etmesini teklif etmiştir.’’ Anlığına durdu, belinden, küçük, süslü bir şişecik çıkarmadan önce ‘’Bu! Bu benim Xenotransplantasyon adına yaptığım araştırmanın doğuşudur.. Eminim hepiniz Sir Winston’ı hatırlıyorsunuzdur?’’
Hatırladılar. Geçen senenin açılış deneyi olan cinsiyetsiz insan bedenini nasıl unutabilirlerdi: beden çıplak ve tepkisiz bir kıvrılmayla zeminde duruyordu. Ama insan kafası yerine yerleştirilmiş Basset Hound kafasının eğik gözlerini unutmuşlardı. Sonraki dört saat boyunca, yaratık tabaktan su içerken onu nefesleri kesik izlemişlerdi. Yaratığın parmakları ve toynakları, yeni efendisine uyup uymamak konusunda karar verirken tıkırdamıştı, bunun ve su içmenin dışında bir hareketi olmamıştı.
Hatırlama dalgası salonu vururken Dr. Monroe gülümsedi. ‘ Evet, hücresel rejeksiyonun ötesinde tüm bulgular tek bir şeye çıkıyor: kilit nokta sıcaklık.’
‘Ama ben konuyu dağıttım. Önceki araştırmamdaki gözlemlerime göre, gizli elektrik implantları, kendilerini tamir etmek için burada gördüğünüz Invictus toksinini kullanan canlı organizmalar. Sindirildiğinde, ve damar yoluna yayılması için yeterli zaman tanındığında, bedenin sodyum iyonu kanallarını açacak ve bir manyetik alan reaksiyonu oluşturacaktır.’’ Sırıtarak, koca bir butona bastı ve sinir bozucu bir uğultu odayı doldurdu. Göz kamaştırıcı mavi şimşekler tüm zeminde kıvılcımlar çıkarttı ve Philiplerden John Hanes ve evlatları tüm odayı ateşlerin kaplayacağından emin oldu.
‘ İçeni acıyı hissetmeme durumuna sokan tuhaf bir yan etkiside var aynı zamanda. Tahminlerime göre bunun bir faydası anestezide kullanılabilecek olması, ama sonra kederli cerrahlar bir daha asla ameliyat yapamayacaklar. - hasta, en ufak bir yarada bile iyileşmeye devam edecek ve hiçbir operasyon yapılamayacak.’’ Uzun sivri bir jilet çıkardı ve herkesin görebilmesi için onu sallamaya başladı.
‘İşte bu. Exitus acta probat!’ Yavaşça ve endişeli bir şekilde jileti mahkumun göğüs kafesinin altına doğrulttu, adam haykırmaya, çılgınca debelenmeye ve zincirlerden kurtulmaya çalıştı.
Onu görmezden gelerek, numunenin içine ve aşağısına doğru jileti soktu, deri yumuşatılmış bir bal mumu gibi ayrıldı. - ama kan çıkmadı, acı çığlıklar yükselmedi, aynı şekilde denek kesiği dahi hissetmemişti. Sonra, mucizevi bir şekilde, yara kapanmaya başladı, yarığın tepesinden aşağı doğru kapandı. Sonunda deri önceki gibi kusursuz oldu.
Kalabalık, şaşkına dönmüştü. Bazıları gözlerini kapamıştı - hatta zihinlerini de, ama bunun yaşanmış olduğunu inkar edemezlerdi.
Arkadan bir ses çıktı ‘’Dr-’’
Kasıtlı bir hızla, doktor ceketinden bir tabanca çıkardı ve tetiği en yakın topluluk üyesinin başına nişan alarak çekti. Hedef Aziz Mercy’nin habercilerinden Rosa Smith’ti. Kadın çığlık atarak zeminde kaydı. Arkadaki kurşun izinden kurşunun kadının kafasını deldiği açıkça görülüyordu, fakat kadın çığlık atmaya önceki kadar canlı bir şekilde devam ediyordu.
‘’ Bayan Smith’in Invictus’u içme konusunda sağduyulu davranması doğru bir karar olmuş. Aslında, hepiniz kendinizi bu akşam için hazırlıyordunuz.’’ Her masada duran boş şampanya bardaklarını işaret etti.
Bunun akabinde gelen sessizlik şekerleme kadar yumuşaktı, her konuk çenelerini kapamıştı. Ve sonra merak kazandı ve sahneye yakın minik bir adam kibarca elini ısırdı. En küçük bir acı bile hissetmeyince gözleri büyüdü ve parmağının aşağısını sıkıştırmaya başladı. Derisini başparmağından bileğine kadar soydu. Tekrar, önceki gibi, kan yoktu. Sadece, deri eski halini alırken oluşan küçük bir mavi parıltı.
Şiddet, konuklar acının sonsuz deryasını test ettikçe bastırıldı. Sonra birden patladı. İki koltuk kuzeyden, iri bir adam Dr. Monroe’den silahını istedi. Aldığında, ötekilerine onu vurması için meydan okudu, durdurulamaz bir adam olarak, fantezilerini en canlı şekilde yaşıyordu.
Herkese nasıl yolculuk ettiğini anlatmayı bırakamayan bir kadın -’Üç gecelik bir tren yolculuğuydu!’ sağ elindeki uzun parmağının tırnağını döndürmeye dikkatini vermiş, ardından da tırnaklar önce derisine tutunmuş sonra köklerine ulaşmıştı. ‘ Bu harika olacak’ dedi. ‘ Asla tırnakları kırılmayacak kadınları bir düşünsenize!’
Çılgınca bıçaklama ve uzuv koparma kaosunun ortasında Dr. Hearz durdu, nefesini kontrol etmeye çalışarak ‘ Bunu gerçekten başardınız. Dr. Monroe! Acısız bir dünya, tasasız, yarasız; gerçi beni işimden edeceğinizden korkuyorum.’ Beyaz sakalını kaşıyarak güldü. ‘ Ama bu gece tanıtacağınız iki şey olduğunu söylemiştiniz. İlkiyle dünya yerinden oynayacak, ikincisinin ne olacağını hayal dahi edemiyorum.
İşte o an kısa zaman önce varlığının dünyadan tamamen yok olacağını sandığı şeyi görebilmişti.- Tüm gece gördükleri kırmızı şeyin damlasını. Mahkumun tırnağı kanıyordu. Dr. Hearz, dehşete düşmüş bir şekilde ‘Dr., bunu nasıl yaptınız? O neden iyileşmedi.?’
Monroe başta cevap vermedi, bunun yerine dikkatini cep saatine vermiş gibi görünüyordu. ‘ Endişelenme doktor, o açıkça yaralanmıştı, sonradan da biz onu tutarken iyileşmişti. Yara basitçe yeniden açılmış, toksin metabolizmaya karıştıktan kabaca sekiz dakika sonra.’
Herkes sustu, adamın dediklerini pür dikkat dinlediler. ‘’ Tüm uğraşlarıma rağmen, Invictus toksininin etkisi insan bedeninden dört yüz seksen saniye sonra geçiyor. Bu nedenle son deneyimi bu akşama sakladım: kaçınılmaz sona bir bakış.’’
Test deneğini göstermeden önce saatine kısa bir bakış attı. Hareketini takriben mahkum çığlık atmaya ve acı içinde kıvranmaya başladı. Karnında hayali bir jiletle kesilmiş bir yara açıldı. Akan kan al bir hilal oluşturmaya başladı. Ve hilal git gide düzenbaz Dr. Monroe'nin kızıl sırıtışına döndü.
Ya- yani o kendini koparanlar vb. hepsi gerçekten hissedecekler mi? OMGF! O-O-O-O-O
YanıtlaSilSadece hissetmekle kalmayacaklar 0_0
SilVE KOPACAK DA ! OHA YANİ ŞUAN DUYGULARIMI NASI ANLATACAĞIMI BİLEMEDİM! cxhfd
SilWhowhwwowhwkwjwkdkdkdkfjdjdj Bu ay okuduğum en güzel hikayelerden biri şüphesiz.
YanıtlaSilAynen O-O
Sil0-0 vay
YanıtlaSilWoaww müthiş derecede şaşırtıcı 😮😨
YanıtlaSilBöyle bir şey olacağını beklemiyordum (ʘ_ʘ)
SilEn iyilerindendi şimdi o kol koparmalar hissedilecek *-*
YanıtlaSilO_o önce üşenip okumamıştım sonra işsiz bir anıma geldi O_o
YanıtlaSilİŞSİZLİĞİN GÜCÜ ADINA!!!
Ama sonunda, buna değdi değil mi ʕ•́ᴥ•̀ʔ
SilGüzel Creepypasta ☆_☆
YanıtlaSilOkuduğun için teşekkür ederim.
SilDoktor bu ne? Işin şakası cp çok güzel 0_o
YanıtlaSilBeğenmene sevindim.
SilYuppppi They is die.They is die.
YanıtlaSilNote:I hope you (Rei) die in a saw.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYanarsada aynısı mı olur acaba
YanıtlaSilÇok büyük ihtimalle, ama tekrar ateş çıkacağını zannetmiyorum.
SilEtkileyici bir cp o.O
YanıtlaSilKanli seyleri severim😍😍😍😍
YanıtlaSil