9 Ekim 2016 Pazar

Baby Monitors

Ortaokuldayken, Ben ve arkadaşlarımın  tuhaf hobileri vardı. Her genç suçlu gibi belayı severdik.  Vandal değildik, uyuşturucu satmazdık, ve çoğunlukla okuldaki çocuklara kabadayılık taslamazdık. Hayır, biz yeni anne baba olmuş kimselerin bebek monitörlerini hackleyerek ödlerini patlatmayı severdik. Yakalanmak için fazla iyi olduğunu düşünen bir avuç katlanılamaz serseriydik biz. Ve küçük yaramazlık eylemlerimiz cezalandırılmayacaktı. Ancak bir gece; dersimi aldım, ve muazzam delikanlı benliğimin beni çevirdiğini sandığım kişi kadar kusursuz değildim.

Dimitri, Kurt ve ben aynı okula giderdik, Pek çok derste ortak sınıfa düşerdik, ve neredeyse her yemek saati okulu asardık. Komedi şovları seyreder, oyun oynar, okulda en güzel dolaba kimin sahip olduğundan konuşurduk. Bir öğle vakti, parkta bildiğimiz korku hikayelerini paylaşıyorduk. Kurt, yalnız bir annenin bebek telsizinden duyduğu rahatsız edici ses hakkında klasik bir hikaye anlatıyordu. Neredeyse bütün korku hikayeleri gibi kulağa aptalca geliyordu, fakat Dimitri bize bunun bir keresinde kendi annesinin başına geldiğinden bahsetti. Telsizinde bir komşusunun bebeğine şarkı söylediğini duymuş. Görünüşe göre, yanlışlıkla başka birinin frekansına girmiş. Bir anda her birimizin kafasında bir ampul yandı. Birine yeteri kadar yakınsanız eğer, onun ne düşündüğünü bilebilmek için kelimelere ihtiyacınız yoktur, ve o an hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk: bir bebek telsizi alacak ve millete sataşacaktık.

Kelime oyununu bağışlayın, fakat bebek telsizini hacklemek çocuk oyuncağıydı. Tek yapmanız gereken sizinkiyle aynı frekansta olan başka bir cihaz bulmaktı. Hiçbir şey ters gidemezdi. En pahalısından değiştirilebilir frekanslı bir telsiz aldım. Böylece, kandırabileceğimiz kadar hedefi kandıracaktık. Aynı gece, bisikletlerimizle mahalleyi turladık ve ilk kurbanımızı bulduk. Banliyö evinin ikinci kat camında bir kreş gözüküyordu. Dimitri telsizi aldı ve nefes alma sesi duyana dek onu farklı frekanslara ayarlamaya başladı. Planımız amacına ulaştığında heyecanlandım. Dimitri butona bastı ve alıcıya ağır şekilde nefes vermeye başladı.

‘’...Sizin..küçük kızınız… o kadar…. lezzetliydi ki..’’ diye şeytani bir ses tonuyla mırıldandı.

Ana yatak odasındaki ışık aniden açıldı ve acı bir çığlık duyduk. Nefesimiz kesilene kadar güldük. Aynı zamanda hızla yokuş aşağı sürdük ki yakalanmayalım.

Sonraki haftalarda bu şakayı defalarca tekrarladık, telsize sırayla konuşuyorduk. Küçük oyunumuzdan kimsenin haberdar olmaması için olabilecek en uzak evleri seçiyorduk. Kurbanların tepkileri paha biçilmezdi: bazı anneler panik içinde cevaplar veriyor, başkaları bunun bir işletme olduğunu anlıyor ve bize sesimizi kesmemizi söylüyordu. Hatta bir keresinde orta yaşlı bir kadın hıçkırıklara boğularak bebeğini incitmememiz için bize yalvardı. Şimdi yaşım kemale erdiğinden sonuncusu için üzülürüm. Fakat o zaman için bu bana göre eğlendiriciydi. Evet, biz katıksız şerefsizlerdik.

Karma dünya üzerindeki en adi şeydi, ve kötüsü o gece başıma gelecek şeyleri hak ediyordum. Kurt ve Dimitri ara sınavlarına çalışmak için meşguldüler, bu yüzden tek başıma çıktım. O zaman etraftaki hemen hemen herkesi keklemiştik. Böylece kendimi tehlikeye atıp şehrin karşısına geçecektim, bilmediğim yerlerine. Hedefi bulmak zor değildi: sadece arkada bebek koltuğu olan araçları, aşırı renkli çizgi film desenleri ile süslenmiş perdeleri bulunan evleri aramanız gerekiyordu. Bu kriterlere uygun bir evle karşılaştım, bisikletimi görüş açısının dışına park ettim. Telsizin tekerini çevirmeye başladım, sonunda doğru frekansı buldum. Hafif bir bebek horlaması duydum. Aldatıcı küçük bir sırıtış dudaklarıma kondu, kalbim heyecanla çarpmaya başladı. Şimdi sahne sırası benimdi.

‘’ Seni...İzliyorum..’’ çıkarabileceğim en korkutucu sesle telsize doğru fısıldadım.
Ev karanlık ve ışıksız kaldı. Sahiplerinin beni duymadığını sandım.
‘’ Yatağının...yanında duruyorum... İzliyorum...Bekliyorum...Seni yakalayacağım’’ bu sefer sesimi arttırmıştım.

Hiçbir şey olmadı. Cırcır böceklerinin cıvıltısı ve nadiren duyulan yolun aşağısından gelen araçların donuk uğultusu hariç hiçbir şey işitmedim. Bu biraz garipti. Ebeveynler normalde bundan çok daha çabuk tepki verirlerdi. Endişelenmeye ve bir nedenden de korunmasız hissetmeye başlamıştım. Bilirsiniz, izleniyormuş gibi. Geç olmaya başlamıştı, ve uzun bir yol tepmiştim. Tam pes edip ayrılacakken, telsizden gelen tuhaf, ıslak bir mırıldanma sesi duydum. Sessiz, ritmik horultular durdu, bir bebeğin yeni uyandığını ve ağlamaya başlayacağını sandım. Bunun yerine bir adam benimle konuşmaya başladı.

‘’Şimdi...İzlenen...Sensin...Juan’’ dedi yumuşakça.

Karnım bu sözler üzerine büzüşmeye başladı. Adımı nasıl bilebilirdi? Rahatsız hissettim. Bir şeyler yanlıştı, ve bunu kemiklerimde hissediyordum. Bahçe camından içeri baktım ve orada beni izleyen bir silüet gördüm. Tüm zaman boyunca orada mıydı? Hava kalın ve soluması zordu, belki de korkum nefes almamı zorlaştırıyordu. Dehşet hissi kafamdan aşağı boşalmaya başladıkça  bedenim kontrolsüzce titredi. Bisikletime atladım, kaçmak için umutsuzca pedal çevirdim. Bir parçam aşırı tepki verdiğimi düşünüyordu. Ama karşı konulamaz kaçma hissi bu parçamı yeniyordu.

‘’Kaçamazsın..Nerede..yaşadığını...biliyorum...Juan’’ köşeyi dönmeme rağmen adam konuşmaya devam etti.

Yamaçtan kendimi bıraktım ve kalabalık bir bulvar bulana kadar da durmadım. Kısa zamanda etrafım arabalar ve gececilerle çevrelenmişti. Şimdi güvende hissediyordum.

‘’ Kapüşonun....kanınla.....ıslanacak....evlat.’’ diye fısıldadı adam, hala cebimdeki telsizden konuşuyordu.

Ben korku içinde cıyaklayınca yoldan geçen kimse bana kötü bir bakış attı. Kapüşonumu çıkarmaya çalışırken neredeyse yırtacaktım. Dışarıdan bir tarafını açmaya çalışan sapık bir çocuk gibi görünüyordum. Fakat bilmedikleri şey gerçekten de tehlikede olduğumdu. Bu yüzden onları suçlayamam.

Kapüşonumu çantama tıktıktan sonra, arkasında adımın yazılı olduğunu gördüm. Bu benim okul ceketimdi. O adinin ismimi nasıl bildiğini şimdi anlamıştım. Ve telsizlerin kısa mesafeli olduğu aklıma dank etti, yani takip ediliyordum. Endişeli bir şekilde etrafımda döndüm ve takipçimi tanımaya çalıştım.Aşağıdaki boş görünüşlü minibüste miydi? Köpeğini gezdiren şu adam mıydı? Yanımdan geçen araba mıydı? Her koşulda son isteğim o sesi tekrar duymaktı. Bu nedenle telsizi kapattım, ve evime dönmeye başladım. Korku duyularımı güçlendirmişti. Meltemle uçuşan her yaprağa dikkat edebiliyordum, pedalımdan çıkan her gıcırtıyı duyabiliyordum. Bana yaklaşan her adamdan korktum. Kaçtığım adama olan korkum neredeyse çığırından çıkacaktı. Neyse ki kazasız belasız evime varabildim.

Bisikleti garaja park ettim ve yatak odama doğru merdivenleri tırmandım. Dikkatsiz bir anımda çantama dolayısıyla bebek telsizini köşeye çarptım. Olimpik bir yüzücü misali çarşafımın altına girdim. Kaç yaşında olursanız olun hiçbir şey çarşafınızın altında olduğunuz kadar güvende hissettirmez sizi. Gözlerimi kapadım, okula gitmeden birkaç saat dinlenebilmeyi umdum. Bunun yerine odanın karşısındaki telsizden gelen statik bir ses duydum.

‘’İyi...geceler...Juan’’ dedi hala kabuslarıma giren ses.

O gece bırak uyumayı gözümü dahi kırpamadım. Güneş ağarana kadar yataktan çıkamadım. Kalktığımda ilk işim telsizdeki pili sökmek oldu. Bununla artık bir şey yapmak istemiyordum. Yoldaşlarıma bir bahaneyle gittim ki benim koca bir korkak olduğumu düşünmesinler

O evi haberlerde gördüğümde daha birkaç gün geçmemişti. Röportajda bir polis memuru o evde yaşayan küçük ailenin yataklarında boğazları kesilmiş halde bulunduğunu söyledi. Bu olduğunda katil beni telsizden duymuş olmalı benimle kafa bulmak istemişti. Bu kesinlikle bir uyanma çağrısıydı ve şanslı yıldızıma katledilmediğim için teşekkür etmeliydim. Hayatta kaldığım için şükretmekle o kadar meşguldüm ki öldürülen aile için üzülmeye fırsat dahi bulamadım. Empati, tıpkı bilgelik gibi yaşla gelen bir erdemdi.

Şimdi karım ve kızımla beraber bir yetişkinim. Yaptıklarımın sonuçlarını  gerçekten anlıyorum, ve kendimi gençken müthiş bir aptallıkla soktuğum durumun şiddetini. O dehşet gecesinde, korkunun en somut haline ulaştığımı sanmıştım, fakat onun sadece buz dağının görünen yüzü olduğunu nereden bilebilirdim. Bir baba olarak  kendi hayatınızdan daha değerli bir hayat varsa korku büyür ve katlanır. Tüm bu yıllar sonra katilin beni bulabileceğini bilmiyorum, ya da ben ve arkadaşlarımla aynı aptal tohumdan birinin aklına bizimkine gelenin aynısının geldiğini bilmiyorum, ama şunu söyleyebilirim ki artık gerçek korkunun ne olduğunu biliyorum. Bunun nedeni geçen gece bebek telsizinden beni yaşlara boğan, felç edici bir dehşetle yerime mıhlayan ve korkarım peşimi asla bırakmayacak bir şey duymuş olmam:

‘’Seni...hala..izliyorum..’’

Ç.N: Malumunuz, okullar açıldı, bu nedenle boş zamanım oldukça azaldı, ve birtakım kişisel nedenlerden ötürü uzun bir süre çeviri yapamadım, ama ne olursa olsun haftada bir kere CP paylaşmaya çalışacağım.^__^

23 yorum:

  1. süper olmusa benziyor *-*

    YanıtlaSil
  2. Sorun yok da....
    Bir ara kendinden bahseder misin Leon ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herhalde kafan kişisel nedenlere takıldı, büyük bir şey değil taşınmadan ötürü internet bir türlü gelemedi, dolayısıyla da bunları mobil çeviri kullanarak çevirmek durumunda kaldım, hatta bu yorumu da mobil veriyi kullanarak yazıyorum 。◕‿‿X 。

      Sil
    2. Istersen hotspot aç yeterince fazlaysa

      Sil
  3. çeviri için teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Omg! Çok mükoydu ^^ Asla bebek telsizi almayacağım büyüyünce :D

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. bu yorum hacker tarafından yazarıyla birlikte yokedildi.

    YanıtlaSil
  7. O my Cenabı Hak! (Bu lafı öğrendiğim ana L.net o.sun)

    YanıtlaSil
  8. O my Cenabı Hak! (Bu lafı öğrendiğim ana L.net o.sun)

    YanıtlaSil
  9. Vay be Amerikalı aklı ;-;....Takip edildiğini anlıyorsun ve eve gidiyorsun.... Süper :D. Ben olsam en yakın arkadaşlarımdan birine giderdim. Telsizi uzakta bırakır ailemi srar ve bu gece o arkadaşımda kalacağımı, beni merak etmemeleei gerektiğini söylerdim.

    Ve bu arada yarın fen bilimleri sınavım var ._. . Şans dileyin :D ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vay be klavye noobluğu :D

      *srar = arar:D

      **etmemeleei = etmemeleri (:

      Sil
    2. ben büyük bir ihtimal umursamazdım milleti trollüyon sonuçta başkaları da beni trollüyordur
      (üşengeç ve fazla rahat olmanın zararları):(

      Sil
    3. :D sorun yok :D hepimiz biraz üsengeciz.

      Sil
  10. Karma geri geldi adeta. Yaptığı şakayı kendisinde buldu. Hayır madem o kadar korktun zamanında şimdi niye gidip bebek telsizi alıyorsun ki? Sinir oldum şimdi.

    YanıtlaSil
  11. Karma geri geldi adeta. Yaptığı şakayı kendisinde buldu. Hayır madem o kadar korktun zamanında şimdi niye gidip bebek telsizi alıyorsun ki? Sinir oldum şimdi.

    YanıtlaSil
  12. Bu gece ben yatamicam heralde 😑😑😑

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^