22 Temmuz 2016 Cuma

"Psychosis Part-2"

Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Öfkeli bir şekilde kalın duvarlardan sinyal alıp almadığına bakmak için telefonumu her köşeye tutarak dairemde koşuyorum. En sonunda küçük banyoda, tavandaki köşeye yakın bir yerde, sinyalde tek bir çubuk görüyorum. Telefonumu orda tutarak rehberimdeki her bir numaraya mesaj gönderiyorum. Asılsız korkuma ihanet etmeyi istemeyerek mesajı yolluyorum:

Son zamanlarda biriyle yüz yüze konuştun mu?

Bu noktada herhangi bir cevap istiyordum. Cevabın ne olacağı ya da kendimi rezil etmiş olmam umrumda değildi. Birkaç kez birilerini aramayı denedim, ama kafamı yeterince yukarı çıkaramadım ve telefonumu tek bir santim aşağı indirince bile sinyali kaybediyordum. Ardından bilgisayarı hatırladım ve hemen yanına gittim. Herkese mesaj attım. Çoğunluk meşguldü veya yoktu. Hiç kimse cevap vermedi. Mesajlarım daha da çılgınca olmaya başladı ve insanlara nerde olduğumu söyleyip pek de geçerli olmayan sebeplerden gelmelerini söyledim. O anda hiçbir şeyi umursamadım. Sadece başka bir insanı görmeye ihtiyacım vardı!

Ayrıca kaçırdığım bir şey var mı diye apartmanın altını üstüne getirdim; kapıyı açmadan başka bir insanla konuşmamı sağlayacak bir şey. Biliyorum bu çılgınca, biliyorum bu asılsız, ama ya değilse? YA DEĞİLSE? Sadece emin olmam gerekiyor! Ne olur ne olmaz diye telefonu tavana bantladım.

Salı
TELEFON ÇALDI! Dün geceki karışıklıktan sonra uyuya kalmış olmalıyım. Telefonun zil sesine uyandım ve banyoya koştum, klozetin üstüne çıktım ve tavana bantlanmış telefonu açtım. Amy’ydi ve şimdi çok daha iyi hissediyordum. Benim için gerçekten endişelenmişti ve görünüşe bakılırsa dün onunla konuştuğum son andan beri benimle iletişime geçmeye çalışıyormuş. Şimdi buraya geliyor ve evet, ona söylemeden nerde yaşadığımı biliyor. Çok utanmış hissediyorum. Biri bu günlüğü görmeden kesinlikle atacağım. Neden şu an bile yazıyorum bilmiyorum. Belki de… tanrı bilir ne zamandan beri sahip olduğum tek iletişim aracı olduğu içindir. Ayrıca berbat görünüyorum. Buraya gelmeden önce aynaya baktım. Gözlerim çukurlaşmış, sakalım daha kalın ve genel olarak sağlıksız görünüyorum.

Dairem çöplük gibi ama temizlemeyeceğim. Sanırım başka birinin neler yaşadığımı görmesine ihtiyacım var. Geçen birkaç güç HİÇ de normal değildi. Ben bir şeyleri hayal eden biri değilim. Uç derece bir ihtimalin kurbanı olduğumu biliyorum. Muhtemelen başka bir insanı defalarca kez ıskaladım. Tesadüf eseri geç saatte ya da hiç kimsenin olmadığı gün ortasında dışarı çıktım. Her şey tamamen yolunda, artık bunu biliyorum. Ayrıca dün gece dolapta bana acayip derecede yardımcı olacak bir şey buldum; bir televizyon! Bunu yazmadan hemen önce çalıştırdım ve şu an arkaplanda. Televizyon benim için her zaman bir kaçış yoluydu ve bana bu kirli, tuğla duvarların ardında bir dünya olduğunu hatırlatıyordu.

Dün iletişime geçebildiğim herkesi rahatsız ettikten sonra Amy’nin cevap veren tek kişi olmasına sevindim. Yıllardır benim en iyi arkadaşım. O bunu bilmiyor ama onunla tanıştığım günü hayatımın en mutlu birkaç anısından biri olarak sayıyorum. O sıcak yaz gününü sevgiyle anımsıyorum. Bu karanlık, yağmurlu, yalnız yerden tamamen ayrı bir gerçeklik gibi geliyor. O parkta oturarak günlerimi harcamış gibi hissediyorum, oynamak için çok yaşlı, sadece onunla konuşuyordum ve hiçbir şey yapmıyordum. Bazen o ana geri gidebilirmişim gibi hissediyorum ve bu bana buranın var olan tek yer olmadığını hatırlatıyor…sonunda kapıdan bir tıklama!

                                                                                    ***
Onu soda otomatlarının arasına gizlediğim kameradan görememiş olmamın garip olduğunu düşündüm. Yanlış yerleştirdiğim içindir diye düşündüm, tıpkı ön kapıyı görememem gibi. Bilmeliydim. Bilmeliydim! Tıklamadan sonra şaka niyetine soda otomatlarının arasında kameram olduğunu söyledim, çünkü bu paranoyayı bu kadar ilerleterek kendimi rezil etmiştim. Bunu yaptıktan sonra kameraya doğru yürüyüp ona baktığını gördüm, gülümsedi ve el salladı.


Kameraya alaycı bir şekilde bakıp “Hey!” dedi.

Bilgisayarıma taktığım mikrofona “Garip olduğunu biliyorum” dedim “Birkaç garip gün geçirdim.”

“Öyle olmalı.” Diye cevap verdi “Kapıyı aç, John.”

Tereddüt ettim. Nasıl emin olabilirdim?

Mikrofondan “Hey, bana biraz bilgi ver,” dedim “Bana bizimle ilgili bir şey söyle. Sadece bana sen olduğunu kanıtla.”

Kameraya garip bir bakış attı.

Düşünerek, yavaşça “Um, pekâlâ.” dedi. “İkimiz de orda olmak için çok yaşlıyken bir parkta tanıştık?”

Gerçeklik dönüp korku silinirken derin bir nefes aldım. Tanrım, çok komik olmuştum. Tabi ki de Amy’ydi! O yer sadece benim anılarımdaydı. Daha önce hiç kimseye anlatmamıştım, utandığım için değil, gizli bir nostalji ve o günlere duyduğum özlem yüzünden. Korktuğum gibi eğer beni kandırmaya çalışan bilinmeyen bir güç varsa, o günü bilmesine imkân yoktu.

“Haha, pekala, sana her şeyi açıklayacağım.” Dedim “Hemen dönüyorum.”

Küçük banyoma koştum ve saçımı düzeltebildiğim kadar düzelttim. Berbat görünüyordum ama anlayış gösterirdi. İnanılmaz davranışlarıma ve yarattığım karışıklığa bakarak kıkırdadım, kapıya doğru yürüdüm. Elimi kapı koluna koydum ve dağınıklığa son kez baktım. Çok gülünç, diye düşündüm. Gözlerim yerdeki yarısı yenmiş yiyeceğe, taşmış çöpe, tanrı bilir neyi ararken yarısını kaldırdığım yatağa kaydı. Neredeyse kapıyı açıyordum ki gözüm son bir şeye ilişti: eski web kamerası, şu ürkütücü konuşmayı yapmak için kullandığım kamera.

Sessiz, siyah küresi bir yana yatmış bir şekilde, lensi günlüğün olduğu yere dönük şekilde duruyordu. Eğer bir şey kameradan görebiliyorsa, o gün ne yazdığımı da görebileceğini fark ederken acayip bir dehşet yaşadım. Ona ikimiz hakkında tek bir şey sormuştum ve onların bilmediğini düşündüğüm tek şeyi seçmişti…ama BİLİYORDU! BİLİYORDU! BENİ BÜTÜN BU ZAMAN BOYUNCA İZLİYOR BİLE OLABİLİRDİ!

Kapıyı açmadım. Çığlık attım. Kontrol edilemez bir dehşet içinde çığlık attım. Yerdeki eski kameranın üstüne bastım. Kapı sarsıldı ve kapı kolu hareket etti ama kapıdan Amy’nin sesini duymadım. Bodrum kapısı çok mu kalındı? Yoksa Amy dışarıda değil miydi? Eğer o değilse içeri girmeye çalışan neydi? Dışarıda ne var?! Dışarıdaki kameradan onu gördüm, onu hoparlörlerden duydum, ama gerçek miydi?! Nasıl bilebilirim?! Şimdi gitti- Çığlık attım, yardım için bağırdım! Dairemdeki her şeyi kapıya yığdım-

Cuma
En azından ben cuma olduğunu düşünüyorum. Elektronik olan her şeyi kırdım. Bilgisayarımı parçalara ayırdım. İnternete bağlanabilen her şeyi, ya da daha kötüsü değiştirilebilen her şeyi parçaladım. Ben bir programcıyım, biliyorum. Bu başladığından beri dışarıya verdiğim her bilgi- ismim, e-mailim, konumum- ben vermeden önce dışarıdan gelmemişti. Yazdığım şeyi defalarca ve defalarca kez okudum. İleri ve geri yürüyüp duruyorum, büyük bir dehşet ile yıkıcı bir güvensizlik arasında gidip geliyorum. Bazen ölmüş, hayalet bir varlığın beni dışarı çıkarmayı amaçladığına emin oluyorum. Başlangıca dönersek, Amy ile yaptığım telefon konuşmasına, bana açık bir şekilde kapıyı açıp dışarı çıkmamı söylüyordu.

Kafamda bunu düşünüp durdum. Bir bakış açısı çılgın bir adam gibi davrandığımı ve bütün bunların aşırı bir olasılık olduğunu söylüyordu. Doğru zamanda dışarı çıkmamak tamamen bir şanstı, hiç kimseyi görmemek tamamen bir şanstı, bir bilgisayar virüsünden saçma bir e-mail almak da. Diğer bir bakış açısı ise bu aşırı olasılıkların sebebinin, dışarıdaki şeyin beni yakalayamamış olması olduğunu söylüyordu. Düşünmeye devam ediyorum: 3. kattaki camı hiç açmadım. Odama koşup kapıyı arkamdan çarptığım, aşırı derecedeki saçma, gizli kamera olayına kadar ön kapıyı hiç açmadım. Ön kapıyı açtığımdan beri kendi apartman dairemin kapısını hiç açmadım. Dışarıdaki her ne ise- tabi bir şey varsa- ben ön kapıyı açmadan önce binada yoktu. Belki de daha önce binada olmamasının sebebi başka bir yerde başka insanları yakalıyor olmasındandı… ve sonra da ben kendi varlığıma ihanet edip Amy’yi arayana kadar bekledi…işe yaramayan bir aramaydı, o beni arayıp ismimi sorana kadar.

Bu kâbusun parçalarını bir araya getirmeye çalıştığım her an dehşet beni boğuyor. O e-mail-yarıda kesilen- bir şey anlatmaya çalışan birinden miydi? O gelmeden umutsuzca beni uyarmaya çalışan dostça bir ses? Kendi gözlerimle gördüm, onlara güvenme. Tam da benim şüphe duyduğum şey. Elektronik olan her şeyin her şeyin kontrolünde olup, beni dışarı çıkarmak için sinsi numaralarını deniyor olabilir. Neden içeri giremiyor? Kapıyı tıkladı, bir tür katı formu olmalı…kapı…düşünmeye çalıştığım her an üst kattaki koridorda bulunan anıt gibi kapılar zihnimin gerilerinde canlanıyor. Eğer dışarıda beni yakalamaya çalışan hayalet bir varlık varsa, belki de kapılardan geçemiyordur. Buna bir açıklama getirmek için okuduğum bütün kitapları ve izlediğim bütün filmleri hatırlamaya çalışıyorum. Kapılar her zaman insan zihninin odağı olmuştur, her zaman hapis kapısı ya da önemli bir portal olarak görülmüşlerdir. Ya da belki de kapı çok kalındı? Bu binadaki hiçbir kapıyı yıkıp geçemeyeceğimi biliyordum, özellikle ağır bodrum kapılarını. Bunu geçersek, asıl soru şu ki, o şey neden beni istiyor? Eğer beni öldürmek isteseydi bunu pek çok yoldan yapabilirdi, örneğin açlıktan ölene kadar beklemek gibi. Ya beni öldürmek istemiyorsa? Ya benim için daha korkunç bir planı varsa? Tanrım, bu kâbustan kaçmak için ne yapabilirim?

Kapıda bir tıklama...

                                                                                     ***
Kapının diğer tarafındaki insanlara düşünmek için bir dakikaya ihtiyacım olduğunu ve dışarı geleceğimi söyledim. Ne yapacağımı anlamak için bunları yazıyorum. En azından bu kez seslerini duydum. Paranoyaklığım- ve evet paranoyak olduğumu biliyorum- seslerinin sahte olarak çıkarılabileceği bütün yolları düşündürüyordu. Dışarıda insan sesini taklit eden hoparlörlerden başka hiçbir şey olmayabilirdi. Gelip benle konuşmaları gerçekten 3 günlerini mi almıştı? Amy muhtemelen dışarıda, iki polis ve bir psikiyatristle beraber. Belki de ne söyleyeceklerini düşünmek 3 günlerini almıştır, psikiyatristin söyledikleri -eğer bunların çılgın bir yanlış anlama olduğunu ve bir varlığın kapıyı açmam için beni kandırmaya çalışmadığına kendimi ikna edebilseydim- oldukça ikna edici olabilirdi.

Psikiyatristin yaşlı bir sesi vardı, otoriter ama yine de düşünceli. Bunu sevdim. Kendi gözlerimle birini görmeye muhtacım! Siber psikoz denilen bir şeyim olduğunu ve bir şekilde yayılan düşündürücü bir e-mail yüzünden ülke çapında insanlara bozukluklar yaşatan bir salgının parçası olduğumu söyledi. Yemin ederim ‘bir şekilde yayılan’ dedi. Sanırım demek istediği salgının açıklanamaz bir şekilde yayıldığı, ama varlığın ağzından bir şey kaçırdığı konusunda acayip derecede şüpheliyim. ‘Gelişmekte olan bir davranış’ dalgasının parçası olduğumu söyledi, hiç iletişim kurmamış olsak da başka insanlar da aynı korkularla aynı problemi yaşıyormuş.

Bu, gözler hakkında aldığım e-mail’i net bir şekilde açıklıyor. Orijinal e-mail’i almamıştım. Onun bir uzantısını almıştım. Arkadaşım da aynı şeyi yaşıyor olabilirdi ve paranoyak korkularına rağmen bildiği için herkesi uyarmaya çalışmış olabilirdi. Psikiyatristin dediğine göre sorun bu şekilde yayılmıştı. Tanıdığım ve çevrimiçi olan herkese yolladığım mail ve mesajlarla ben de bunu yaymış olabilirmişim. Onlara yolladığım şeyden sonra insanlardan biri şu an çökme noktasında olabilirmiş. Kendilerine göre yorumlayabilecekleri bir şey, birini yüz yüze görüp görmediklerini soran bir mesaj? Psikiyatrist ‘başka birini daha’ kaybetmek istemediğini söyledi, benim gibi insanların zeki olduğunu ve bu yüzden kötü duruma düştüğümü… Bağlantıları çok iyi çiziyormuşuz, hatta orda olmamaları gerekirken bile çiziyormuşuz. Zamanın hızlı geçtiği bu dünyada paranoyaya yakalanmanın çok kolay olduğunu söylüyordu. İlişkilerimizin giderek artan bir şekilde taklit edildiği bir dünya…

Ona hakkını vermeliyim. Bu çok iyi bir açıklama. Tamamen her şeyi açıklıyor. Hatta mükemmel şekilde açıklıyor. Bir şey ya da bir bilincin kapıyı açıp korkunç bir kadere bırakmak üzere beni yakalamaya çalıştığını düşündürten bu kâbus gibi korkuyu atmak için bütün sebeplere sahibim. Bu açıklamadan sonra, dışarıdaki herkesi yakalamış olan varlığa inat burda açlıktan ölmek aptalca olurdu. Bu açıklamadan sonra boş dünyada akla gelmez bir varlık tarafından yakalanmamak için inat ederek, güvenli bodrum dairemde saklanarak, canlı olarak kalan son insan olduğumu düşünmek aptalca olurdu. Gördüğüm ve duyduğum bütün garip şeyler için harika bir açıklamaydı bu ve bütün korkularımı atıp kapıyı açmak için dünya kadar sebebim var.

İşte bu yüzden açmayacağım.

Nasıl emin olabilirim?! Neyin gerçek veya neyin kandırmaca olduğunu nerden bilebilirim? O kabloları ile bütün o lanet şeyler ve onların bilinmeyen bir yerden gelen sinyalleri! Gerçek değiller, emin olamıyorum! Kameradan geçen sinyaller, sahte bir video, aldatıcı telefon konuşmaları, e-mailler! Hatta yerde kırık bir şekilde duran televizyon. Gerçek olduğunu nasıl bilebilirim? Hepsi sadece sinyaller, dalgalar ve ışık…  Kapı! Kapıya vuruyor! İçeri girmeye çalışıyor! İnsanların kapıya saldırmasını böylesine iyi taklit etmek için hangi akıl almaz düzeneği kullanıyor?! En azından sonunda kendi gözlerimle göreceğim… beni kandırması için başka bir yolu kalmadı, her şeyi parçaladım! Gözlerimi kandıramaz, değil mi? Kendi gözlerinle gördün, onlara güvenme…bekle… gözlerime güvenmemi söyleyen o umutsuz mesaj yoksa beni gözlerim hakkında da mı uyarıyordu?! Aman Tanrım, kamera ile gözlerim arasındaki fark nedir? İkisi de ışığı elektrik sinyallerine dönüştürüyor- ikisi aynı şey! Aldanmamalıyım! Emin olmak zorundayım! Emin olmak zorundayım!

Zaman: Bilinmiyor
Günler boyunca, onları bana verene kadar sakin bir şekilde kalem ve kâğıt istedim. Önemi olduğundan değil. Ne yapacağım? Gözlerimi mi oyayım? Bandajlar artık benim bir parçam gibi. Acı gitti. Sanırım bu benim okunaklı bir şekilde yazmak için son şansım, çünkü hatalarımı düzeltmek için gözlerim olmayacak, ellerim yavaşça hareketleri unutacak. Bu bir tür rahatlık, bu yazı…başka bir zamanın hatırası, çünkü dünyada kalan herkesin öldüğüne eminim…ya da daha kötüsü.

Gece ve gündüz yastıklı duvara yaslanmış oturuyorum. Varlık bana su ve yemek getiriyor. Kendini nazik bir hemşire, sempatik olmayan bir doktor olarak maskeliyor. Sanırım artık karanlıkta yaşadığım için işitmemin keskinleştiğini biliyor. Duyma ihtimalime karşı koridorlarda sahte konuşmalar yapıyor. Hemşirelerden biri yakın zamanda bebeği olacağından bahsediyor. Doktorlardan bir tanesi karısını araba kazasında kaybetmiş. Hiçbiri önemli değil, hiçbiri gerçek değil. Hiçbiri bana ulaşamıyor, o da ulaşamıyor.

Bu en kötü kısım, baş edemediğim tek kısım. O şey kendini Amy olarak maskeleyerek bana geliyor. Yeniden yapılmış hali mükemmel. Tıpkı Amy gibi çıkıyor sesi, tıpkı onun gibi hissettiriyor. Canlıya benzer yanaklarında bana dokundurduğu sahte yaşlar bile üretebiliyor. O şey beni buraya ilk sürüklediğinde duymak istediğim her şeyi söyledi. Beni sevdiğini söyledi, beni her zaman sevdiğini söyledi, neden bunu yaptığımı anlamadığını, eğer kandırılmaya çalışıldığım konusundaki inadımı bırakırsam hala birlikte yaşayabileceğimizi söyledi. İnanmamı istedi…hayır, gerçek olduğuna inanmamı istedi.

Neredeyse inanıyordum. Gerçekten. Kendimden şüphe ettim. Ama yine de sonunda her şey fazla mükemmeldi, fazla kusursuzdu, fazla gerçek. Sahte Amy her gün geliyordu, sonra her hafta ve sonunda gelmeyi tamamen bıraktı…ama varlığın pes edeceğini sanmıyorum. Sanırım beklemek onun diğer hilelerinden biri. Hayatım boyunca ona direneceğim, direnmek zorundayım. Dünyanın geri kalanına ne oldu bilmiyorum, ama o şeyin yalanlarına kanmama ihtiyacı olduğunu biliyorum. Eğer ihtiyacı varsa belki de, belki de, ben günündeki bir dikendim. Belki Amy hala dışarıda bir yerde hayattaydı, benim hileciye karşı direnişim ile hayatta kalıyordu. Zaman geçirmek için hücremde ileri geri sallanırken bu umuda tutunuyordum. Asla pes etmeyeceğim. Asla yıkılmayacağım. Ben bir…kahramanım!

                                                                                     ***
Doktor hastanın bir şeyler karaladığı kâğıdı okudu. Göremeyen birinin titrek yazısı ile neredeyse okunmaz durumdaydı. Adamın kararlı gidişatına gülümsemek istedi, bir insanın hayatta kalmak için neler yapabileceğinin hatırlatmasıydı, ama hastanın tamamen sanrısal olduğunu biliyordu.

Ne de olsa aklı başında bir insan aldatmacaya çoktan kanmış olurdu.

Doktor gülümsemek istedi. Sanrısal adama cesaret sözcükleri fısıldamak istedi. Çığlık atmak istedi, ama kafasının etrafından gözlerinin içine giren kılcal kablolar tam tersini yapmasına neden oldu.

Bedeni kukla gibi hücreye girdi, ve hastaya bir kez daha haksız olduğunu söyledi, onu kandırmaya çalışan kimse olmadığını.

Ç.N:
Bu son part :3

49 yorum:

  1. REİ mütüş olmuş eline sağlık

    YanıtlaSil
  2. Hey Rei anladığım kadarıyla Anime izliyorsun . Acaba bana gerilim/korku türü bir anime önerir misin ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anime izliyorum ama isimleri pek hatırlamam ._.
      Bir de gerilim-korku türünde çok az şey var zaten :D
      Aklıma gelen tek şey "Shiki"

      Sil
  3. Mlp cupcake korku hikayesini Türkçeye çevirirmisin *_*

    YanıtlaSil
  4. Wow güzeldi! Önceki yorumumu niye sildin bilmiyorum ama neyse

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ._.
      Yorumu ben silmedim ^,^
      Reklam içeren her şeyi silmesi için birini eklemiştim :3

      Sil
  5. Çok güzeldi özellikle hastanın psikolojisinin gittikçe bozuluş anları çok güzel işlenmiş bayıldım! ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de o kısma bayılmıştım *-*
      Bir de sonu tabi :D

      Sil
  6. bişey itiraf ediyim okumadıım okumadan yorum flan yapıom neyse şimdi okuyayım ehuehe

    YanıtlaSil
  7. Adam biraz (!) bana benziyor şey...Ben bunları 6 yaşındayken düşünmeye başladım..Deli değilim ve bu pasta gerçek değil dimi? (Şu an hayır deseniz bile garip bir şekilde gerçek olduğunu düşünüyor olacağım sanırım. Bu yüzden c.p leri seviyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nadiren ben de garip düşüncelere kapılırım dert etme *-*

      Sil
  8. Anladigima gore adam paranoyak oldugu icin hilelere kanmiyor ve diger insanlarin aksine hayatta kaliyor doktor onun hakli oldugunu biliyor ama haksiz oldugunu söylemek ve onu yaniltmak zorunda çok sevdim rei :3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doktor kendi bedeni içinde sıkıştığı için müdahale edemiyor ona üzüldüm :D

      Sil
  9. ŞU an son iki cpyi okudum abi o kadar güzeldi ki uzun uzun süperdi. Bir de ben şeyi anlamadım bu nasıl bir şey ki kafasının etrafında kablolar var ve aynı zamanda adamın içine girebiliyor? Neyse cp için sağol Rei *-*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle aslında; Doktorun kafasının etrafındaki kablolar onu bir kuklaya çeviriyor, yani tıpkı adamın düşündüğü gibi dışarıda bir varlık var ve her şeyi yönetiyor. Doktor aslında insan ama o varlık kablolar ile onu kontrol edebiliyor. :3
      Vee okuduğun için teşekkür ederim ^^

      Sil
    2. Bir de şeyi soracağım önceki cpler den birinin sonunda komik cp lerin olduğu bir blog daha açacağını söylemiştin.Onu açtın mı? Bu arada cevap için sağol :)

      Sil
    3. O blog hayal oldu gibi bir şey ._.
      Ve rica ederim ^o^

      Sil
  10. 2.Part ı okumaya üşeniyom taktik?

    YanıtlaSil
  11. sonlara doğru biraz sıkıntı yaşadım ama güzeldi =3

    YanıtlaSil
  12. Woaw....şu an kukla olup oomadığımı düşünerek beyin patlamaları yaşamaya gidyorum....Yoksa bu yorumu yazmamı bile o mu istedi... :-/ :-/ :-/ belkide böyle bir şey gerçekten vardır :-/ :-/
    -Delirmeceler-
    bu arada Ben yeni okuyucunuz Mrb Mrb
    ödödkdldldls
    güzel olmuş :-bd

    YanıtlaSil
  13. Rei senin adın ne (rei diyeceksin biliyorum reel adın :3)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma amacı : Merak .s

      Sil
    2. Rachel değil ._.
      Benim gerçek adım gizli *-*

      Sil
    3. Yani Rachel da gercek bir ad Rei senin hakkindanda yanlis hatirlamiyorsam ruh demekti

      Ve galiba takip ettigin tek car olan niyazi senin yan hesabin..

      Rei hakkinda yanlis bilmiyorsam sunlari biliyorum :


      Anime hayrani


      Elektronik müzik dinler


      Ingilizce oyun videolarini sever


      Cartoon network ü de


      Son olarak yumurta larin kirilmasi ona stres attirir



      TABI YANLIS BILMIYORSAM BU SADECE DIS GORUNUSU

      Sil
    4. oha rei cartoon network sever mi <33333

      Sil
    5. Rachel gerçek bir isim ama benim ismim değil :D
      O değil ilk stalker'ımı edindim? o_O
      Mütüşsüz Görl- evet CN severim :D

      Sil
  14. Böyle bi ruh hastalığı vardı galiba aralarında en kötüsü deniyodu. Capgras sendromu diye geçiyo olabilir. Herkesi kendine zarar vermek isteyen ve sürekli şekil değiştiren, onu her yerde takip eden tek bir varlık olarak görme hastalığı.

    YanıtlaSil
  15. Meraba ilk kez Creepypasta okuyorum ^^ Genellikle animeler ya da mangalardan bu tarz şeylere pek vakit ayıramam ama bu gerçekten çok güzeldi *^* Bayıldım emeği geçenlere teşekkürler daha çok bu tarz şeyler bekliyorum :D

    YanıtlaSil
  16. Rei birsey sorabilirmiyim sen turkceyi gercwkten biliorsun dimi (bu arada bende anime hayraniyim ^^)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl soru bu :D
      Türkçe bilmeden çeviri yapamam ki :3

      Sil
  17. Sen turkceyi nerden ogrendin merak ettim ^-^

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^