21 Temmuz 2016 Perşembe

"Psychosis Part-1"

Pazar
Bunu neden bilgisayarıma değil de bir kâğıda yazıyorum emin değilim. Sanırım bazı garip şeyler fark ettim. Bilgisayara güvenmediğimden değil… sadece…düşüncelerimi düzene sokmam gerek. Bütün detayları tarafsız bir yere yazmam gerek, yazdıklarımın silinmeyeceğini veya… değiştirilemeyeceğini bildiğim bir yer…öyle bir şey oldu demiyorum. Sadece…her şey burda bulanıklaşıyor, ve anıların bulanıklığı her şeye garip bir biçim veriyor…

Bu küçük apartmanda sıkışmış gibi hissediyorum. Belki de sorun budur. İlla gidip en ucuz daireyi, bodrumda bulunan tek daireyi seçmem gerekiyordu. Aşağıdaki pencerelerin eksikliği gündüz ve gecenin kesintisiz bir şekilde akmasını sağlıyor. Birkaç gündür dışarı çıkmadım çünkü bu programlama projesi üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorum. Galiba sadece bitirmek istedim. Saatler boyu oturmak ve ekrana bakmak herkesin garip hissetmesine neden olabilir, biliyorum, ama tek şeyin bu olduğunu düşünmüyorum.

Bir şeyin garip olduğunu ilk olarak ne zaman hissettim emin değilim. Ne olduğunu bile anlatamam. Belki bir süredir kimseyle konuşmadım. Aklıma gelen ilk şey buydu. Çevrimiçiyken normalde konuştuğum herkes meşguldü veya basitçe hiç girmemişlerdi. Mesajlarım cevaplanmıyordu. Aldığım son e-mail mağazadan döndüğünde benimle konuşacağını söyleyen bir arkadaşımdı ve bu dündü. Telefonumla arardım ancak burda sinyal berbat. Evet, hepsi bu. Sadece birini aramam gerek. Dışarı çıkacağım.

                                                                *** 
Pekala, bu pek iyi gitmedi. Korkunun sızlaması solarken, korktuğum için gülünç hissediyorum. Çıkmadan önce aynaya baktım, ama uzattığım 2 günlük sakalı tıraş etmemiştim. Hızlı bir telefon görüşmesi için çıkacağımı düşündüm. Tişörtümü değiştirdim tabi, çünkü öğlen yemeği vaktiydi, en azından tanıdığım 1 kişiyle karşılaşırım diye tahmin ettim. Öyle bir şey olmadı. Olmasını dilerdim.

Dışarıya çıkarken küçük dairemin kapısını yavaşça açtım. Küçük bir endişe hissi, tanımlanamaz bir sebep yüzünden, bir şekilde içime oturmuştu. Bir-iki gündür kendim dışında hiç kimseyle konuşmadığım için olduğunu düşünerek geçiştirdim. Pis, gri koridora baktım. Bodrum koridoru olması sebebiyle daha gri ve pisti. Koridorun sonunda büyük, metal bir kapı kalorifer dairesine açılıyordu. Tabi ki kilitliydi. 2 kasvetli soda otomatı yanında duruyordu; Taşındığım ilk gün bir tanesinden soda almıştım, ama son tüketim tarihinden bu yana 2 yıl geçmişti. Bu makinelerin aşağıda olduğunu kimsenin bilmediğine oldukça eminim, ya da ucuzcu ev sahibim onları tekrar doldurtmayı umursamıyor.

Kapımı yavaşça kapadım ve ses çıkarmamaya dikkat ederek diğer yöne doğru yürüdüm. Neden böyle yapmayı seçtim hiçbir fikrim yok ama soda otomatlarının monoton uğultusunu bozmama dürtüsüne kendimi bırakmak eğlenceliydi, en azından bir anlığına. Merdiven boşluğuna ulaştım ve binanın ön kapısına çıkan merdivenlere yöneldim. Ağır kapının küçük, kare penceresinden baktım ve acayip bir şok geçirdim: kesinlikle öğle vakti değildi. Şehrin kasveti dışarıdaki karanlık sokakta asılıydı ve uzaktaki trafik lambaları sarı renkte yanıp sönüyordu. Karanlık bulutlar şehrin ışığı yüzünden mor ve siyahlaşmış bir şekilde yukarıda sallanıyordu. Hiçbir şey hareket etmiyordu, rüzgâr yüzünden hareket eden kenardaki ağaçları saymazsak. Üşümüyor olmama rağmen titrediğimi hatırlıyorum. Belki de dışarıdaki rüzgâr yüzündendi. Metal kapının ardından belli belirsiz duyabiliyordum ve şu benzeri olmayan gece rüzgârlarından biri olduğunu biliyordum. Sabit, soğuk ve sessiz türden. Sayısız, görülmeyen ağaçtan geçerken çıkardığı ritmik müzik hariç.

Dışarı çıkmamaya karar verdim.

Onun yerine cep telefonumu kapının küçük penceresine kaldırdım ve sinyale baktım. Çubuklar arttı ve gülümsedim. Rahatlamış bir şekilde  ‘birinin sesini duyma vakti’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Hiçlikten korkmak çok garip bir şeydi. Sessizce kendime gülerek kafamı salladım. En iyi arkadaşım Amy’nin numarasını hızlı arama tuşuna basarak çevirdim ve telefonu kulağıma tuttum. Bir kez çaldı…ama sonra durdu. Hiçbir şey olmadı. En azından 20 saniye boyunca sessizliği dinledim, ardından kapadım. Kaşlarımı çattım ve sinyali tekrar kontrol ettim- hala tam çekiyordu. Numarasını tekrar çevirecektim ama telefon beni korkutarak elimde çaldı. Kulağıma koydum.

Kendi sesim bile olsa, günlerden beri duyduğum konuşan ilk sesin küçük şokuyla savaşarak “Merhaba?”  diye seslendim. Binanın iç çalışmalarının, bilgisayarımın ve koridordaki soda otomatlarının uğultusuna alışmıştım. İlk başta selamlamama cevap gelmedi, ama sonra bir ses geldi.

Net bir erkek sesi “Hey,” dedi.  Açıkça üniversite yaşındaydı, benim gibi. “Kimsiniz?”

Kafam karışmış bir şekilde “John.” Diye cevapladım.

“Ah, üzgünüm, yanlış numara.” Diye cevap verdi ve ardından kapadı.

Telefonu yavaşça indirdim ve merdiven boşluğunun kalın, tuğla duvarına yaslandım. Bu garipti. Gelen aramalar listeme baktım ama numara bilinmiyordu. Daha fazla düşünemeden telefon beni tekrar ürküterek sesli bir şekilde çaldı. Bu kez cevaplamadan önce arayana baktım. Başka bir bilinmeyen numaraydı. Bu kez telefonu kulağıma tuttum ama hiçbir şey söylemedim. Telefonun genel arkaplan sesi dışında hiçbir şey duymuyordum. Ardından, tanıdık bir ses gerginliği kırdı.

“John?”  Amy’nin sesiyle tek bir kelimeydi.

Rahatlayarak nefes aldım.

“Hey, sensin.” Diye cevapladım.

“Başka kim olacaktı?” diye karşılık verdi. “Ah, numara. 7. Sokakta bir partideyim ve tam sen ararken telefonumun şarjı bitti. Bu başkasının telefonu, açık bir şekilde.”

“Ah,tamam.” Dedim.


“Nerdesin?” diye sordu.

Gözlerim sıkıcı, beyazımsı silindir duvarlara ve küçük penceresiyle ağır, metal kapıya kaydı.

“Apartmanımdayım.” Diyerek iç çektim “Sadece tıkılıp kalmış gibi hissediyorum. Bu kadar geç olduğunu fark etmedim.”

Gülerek “Buraya gelmelisin.” Dedi.

Pencereden beni gizliden gizliye korkutan sessiz, rüzgârlı caddeye bakarak “Hayır. Gecenin bir yarısı kendi başıma garip yer arayacak ruh halinde değilim.” Dedim. “Sanırım çalışmaya devam edeceğim ya da yatacağım.”

“Saçmalık!” diye cevapladı. “Gelip seni alabilirim! Apartmanın 7. Sokağa çok yakın değil mi?”

Kaygısız bir şekilde “Ne kadar sarhoşsun?” diye sordum. “Nerde yaşadığımı biliyorsun.”

Aniden “Oh, tabi ki.” Dedi. “Sanırım oraya yürüyerek gelemem ha?”

“Eğer yarım saat harcarsan gelebilirsin.” Dedim.

“Doğru.” Dedi. “Pekâlâ, şimdi gitmem gerek. İşinde iyi şanslar!”

Konuşma bitince ekranda yanan numaralara bakarak telefonu bir kez daha indirdim. Ardından tekdüze sessizlik kendini kulaklarımda tekrar belli etti. 2 garip arama ve dışarıdaki ürkütücü sokak bu tenha merdiven boşluğundaki yalnızlığımı arttırdı. Belki de çok fazla korku filmi izlediğim için aniden bir şeyin, yalnızlığın kenarında dolanan, diğer insanlardan uzakta kalan, şüphe etmeyen insanların arkasından yaklaşmak için bekleyen bir tür korkunç varlığın, kapının penceresinden bakıp beni görebileceği gibi açıklanamaz bir hisse kapıldım. Bu korkunun mantıksız olduğunu biliyordum ama etrafta hiç kimse yoktu, o yüzden… merdivenlerden aşağı atladım, koridordan odama koştum ve kalabildiğim kadar sessiz kalarak kapıyı hızlıca kapadım. Dediğim gibi, hiçlikten korktuğum için gülünç hissettim ve korku geçip gitti.  Bunu yazmak çok yardımcı oluyor- hiçbir sorun olmadığını fark etmemi sağlıyor. Yarım yamalak düşünceleri filtreliyor ve soğuk, katı gerçekleri bırakıyor. Geç oldu, yanlış bir numaradan arama aldım ve Amy’nin telefonu kapandı, bu yüzden beni başka numaradan aradı. Garip olan hiçbir şey yok.

Yine de o konuşmayla ilgili ters giden bir şey vardı. Aldığı alkol yüzünden olabileceğini biliyorum…ya da bana garip görünen aslında Amy’nin kendisi miydi? Öyle miydi… evet, öyleydi! Yazmaya başladığım şu ana kadar fark etmemiştim. Yazmanın yardımcı olacağını biliyordum. Partide olduğunu söylemişti, ama arka planda sadece sessizlik vardı! Tabi ki bu kesin olarak bir anlam ifade etmiyor, arama yapmak için dışarı çıkmış olabilir. Hayır… o  da olamaz. Rüzgarı duyamadım! Rüzgarın hala esip esmediğini bilmem gerek!



Pazartesi
Dün yazmayı bitirmeyi unuttum. Merdivenden yukarı koşup metal kapının penceresinden bakınca ne göreceğimi umduğumdan emin değilim. Gülünç hissediyorum. Dün gecenin korkusu şimdi puslu ve mantıksız geliyor. Gün ışığına çıkmak için sabırsızlanıyorum. E-mailimi kontrol edeceğim, tıraş olacağım, duş alacağım ve sonunda burdan çıkacağım! Bekle…sanırım bir şey duydum.

                                                                          ***
Gök gürültüsüydü. Bütün o gün ışığı ve temiz hava olayı gerçekleşmedi. Merdiven boşluğuna girdim ve hayal kırıklığı ile karşılaşmak üzere yukarı çıktım. Metal kapının penceresi sağanak yağmur ona çarparken sadece akan suyu gösteriyordu. Yağmurun içinden sadece çok loş bir ışık geliyordu, ama en azından gündüz vakti olduğunu biliyordum. Her ne kadar gri, mide bulandırıcı, ıslak bir gün olsa da. Pencereden dışarı bakıp şimşeğin belirsizliği aydınlatmasını bekledim, ama yağmur çok yoğundu ve pencereyi yıkayan dalgaların içinden garip bir açı ile hareket eden, belirsiz şekillerden fazlasını göremedim. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde döndüm ama odama gitmek istemedim. Onun yerine merdivenlerden yukarı çıkmaya devam ettim, ilk katı geçtim, ve ikinci katı. Merdivenler 3. Katta bitti, binadaki en üst kat. Merdiven boşluğunun dış duvarındaki camdan dışarı baktım ama cam; ışığı dağıtan, çarpık, kalın türdendi. Zaten yağmur yüzünden görecek fazla bir şey de yoktu.

Merdiven boşluğunun kapısını açtım ve koridorda gezinmeye başladım. Uzun süre önce mavi renge boyanmış 10 civarındaki kalın, tahta kapının hepsi kapalıydı. Yürürken dinledim ama günün ortasıydı, o yüzden dışarıdaki yağmur dışında bir şey duyamayınca şaşırmadım. Loş koridorun ortasında yağmuru dinleyerek dururken kapıların antik bir uygarlık tarafından koruyucu amaçlarla dikilmiş sessiz birer anıt olduğu izlenimine kapıldım. Şimşek çaktı ve eski, damarlı kapının bir anlığına sert bir taş gibi göründüğüne yemin edebilirim. Hayal gücümün kazanmasına izin verdiğim için bir anlığına kendime güldüm ama o anda loş ışığın ve şimşeğin koridorda bir yerde bulunan bir pencereden gelmiş olabileceği aklıma geldi. Bulanık bir anı yüzeye çıktı ve bir anda 3. Katın bir bir yerinde girintili, ilave bir pencere olduğunu hatırladım.

Yağmura bakıp muhtemelen başka bir insanoğlunu görmek için heyecanlı bir şekilde çabucak girintiye doğru yürüdüm ve geniş, ince camı buldum. Ön kapının camı gibi yağmur tarafından yıkanıyordu ama bunu açabilirdim. Açmak için elimi uzattım ancak tereddüt ettim. Açtığımda diğer tarafta tamamen dehşet verici bir şey göreceğim konusunda garip hisse kapıldım. Son zamanlarda her şey çok garipti… bu yüzden bir plan yaptım ve ihtiyacım olanı almak için buraya geri geldim. Bundan bir şey çıkacağını ciddi ciddi düşünmüyorum ama sıkıldım, yağmur yağıyor ve delirmek üzereyim. Buraya web kameramı almak için geri döndüm. Kablo tabi ki 3. kata uzanacak kadar uzun değil, bu yüzden onun yerine kabloyu karanlık bodrum koridorumun sonundaki iki soda otomatı arasına saklayacağım, kabloyu kapımın altından duvar boyunca uzatacağım ve koridorun altındaki siyah çizgilerle kamufle olması için üstüne siyah bant koyacağım. Biliyorum bu aptalca, ama yapacak daha iyi bir işim yok…

Pekâlâ, hiçbir şey olmadı. Koridordan merdiven boşluğuna açılan kapıyı araladım, kendimi hazırladım ve ağır kapıyı sonuna kadar açıp odama doğru deli gibi koştum ve kapıyı kapadım. Web kamerasını bilgisayarımdan dikkatle izledim, kapımın dışındaki koridoru ve merdiven boşluğunun çoğunluğunu görüyordum. Şu an izliyorum ve ilginç bir şey görmüyorum. Sadece kameranın pozisyonunun daha farklı olmasını dilerdim, böylece ön kapıyı görebilirdim. Hey! Birisi çevrimiçi!

                                                                                         ***
Dolabımda çevrimiçi video konuşmaları için sakladığım daha eski, daha kalitesiz kameramı çıkardım. Ona neden videolu görüşme yapmak istediğimi tam açıklayamadım ama başka bir insanın yüzünü görmek iyi hissettirdi. Uzun süre konuşamadı ve anlamlı bir şey konuşmadık ama çok daha iyi hissediyorum. Garip korkum neredeyse tamamen geçti. Daha iyi hissederdim ama sohbetimizle ilgili...garip…bir şey vardı. Biliyorum her şeyin garip geldiğini söylemiştim ama…yine de verdiği cevaplarda çok belirsizdi. Söylediği belirli herhangi bir şeyi hatırlamıyorum…belirli bir isim, yer ya da olayı…ama konuşmak için e-mail adresimi sormuştu. Bir dakika, az önce bir mail aldım.

Dışarı çıkmak üzereyim. Her zamanki yerimizde akşam yemeği için buluşmak isteyen Amy’den bir mail aldım. Pizzayı seviyorum ve günlerdir yetersiz bir şekilde stoklanmış buzdolabımdan rastgele yiyecekler yiyordum, o yüzden sabırsızlanıyorum. Tekrar yaşadığım birkaç garip gün hakkında tekrar garip hissediyorum. Döndüğümde bu günlüğü yok etmeliyim. Ah, başka bir mail.

                                                                                     ***
Aman tanrım. Az kalsın maile bakmadan kapıyı açacaktım. Neredeyse kapıyı açacaktım ama önce e-maili okudum! Uzun zamandır haber almadığım bir arkadaşımdandı ve adres listesinde kayıtlı olan aşırı miktarda e-maili göndermek için atılmıştı. Konusu yoktu ve basit olarak şöyle diyordu:

Kendi gözlerinle gördün onlara güvenme onlar

Bu saçmalık da ne demek? Kelimeler beni şaşırtıyor ve onları defalarca kez okuyorum. Bu umutsuz e-mail tam da bir şey olurken…gönderilmiş? Açıkça görülüyor ki kelimeler daha bitirilmeden kesilmiş! Başka bir gün olsa bilgisayar virüsünden gelen spam veya başka bir şey diyerek dikkate almazdım, ama kelimeler…kendi gözlerinle gördün! Bu günlüğü okuyup durmaktan ve sonraki günleri tekrar düşünüp başka bir insanı yüz yüze görüp, yüz yüze konuşmadığımı fark etmekten kendimi alıkoyamıyorum. Arkadaşımla yaptığım videolu görüşme çok garipti, çok belirsizdi, çok…ürkütücüydü. Şimdi düşünüyorum da. Ürkütücü müydü? Yoksa korkum anılarımın soluklaşmasına mı neden oluyor? Zihnim buraya yazdığım olayların gelişimi ile oynuyor, bana şüphesiz olarak hiçbir şey sunmadığımı vurguluyor. Adımı alan tesadüfi ‘yanlış numara’ , sonra Amy’den gelen garip geri arama, e-mail adresimi isteyen arkadaşım… Onu çevrimiçi gördüğüm için ilk ben mesaj atmıştım’ Ve sohbetimizden birkaç dakika sonra ilk mailimi almıştım! Tanrım! Amy’le yaptığım telefon konuşması! Telefonda dedim ki- Telefonda 7. Sokaktan yarım saat uzakta olduğumu söyledim! Oraya yakın olduğumu biliyorlar! Ya beni bulmaya çalışıyorlarsa?! Herkes nerde? Neden günlerdir hiç kimseden haber almadım veya hiç kimseyi görmedim?

Hayır, hayır, bu delice. Bu tamamen delice. Sakinleşmem gerek. Bu çılgınlık bitmeli.

----------------------------------------------------------

Ç.N:
Gençler bu Word Dosyasında yazı boyutu 11'ken tam olarak 11 sayfa tuttu ._.
O yüzden 6-7 olarak iki bölüme ayırdım, anlayacağınız gibi oldukça uzun bir CP ve sonu harika *-*
2. bölümü yarın akşam saatlerinde yayınlayacağım :3

22 yorum:

  1. CP çok hoş ama onceden attıgınız "The Child Eyes"adlı CP tarzıpaylaşım yaparsanız sevinirim

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. Kısa CP paylaşıyorum uzun istiyorsunuz, uzun CP paylaşıyorum kısa istiyorsunuz :D
      Karar verirseniz sevinirim -,-

      Sil
    2. kısa iyi oluyor çünkü sonunu hemen öğreniyorsun kötü tarafı ise kısa olması biz de ne yapacağımızı şaşırdık :)

      Sil
  3. gözlerim ağrıdı ya çok uzundu ama güzel part 2 yi çok merak ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğun için teşekkür ederim ^,^
      CP'nin sonu okumana değecek :3

      Sil
  4. Biraz sıkıcıydı cp dediğin korkulu olmalı bunda biraz korku var sadece rei bu site yüzünden psikopatlaşıyorum KORKU GETİR REİ KORKU ?!?!?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark ettin mi bilmiyorum ama bu daha ilk bölüm :D
      Ayrıca CP dediğin her zaman korkutmaz *-*
      Bazen huzursuzluk verir, bazen korkutur, bazen ise düşündürür ^^

      Sil
    2. Ferhat Önal-> I totally agree, man

      Sil
  5. Tam böyle mi bitti diyecektim ki part1 olduğunu hatırladım skdj part2yi bekliyorum okuması yorucu oldu ama değdi ^_^

    YanıtlaSil
  6. Rei reis whatsap grubu varmi acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrica cpler cok iyi tesekkurler

      Sil
    2. Whatsapp grubu var ama yok gibi bir şey ._.
      Cp'leri okuduğun için teşekkür ederim *-*

      Sil
  7. Rei-neeesan

    Uzun cp!

    Daha daha daha uzun cp!

    Paylaşın lütfen.

    Ve yeeey uuupuzun bir Ç.N!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki taraf var ._.
      Uzun CP'ciler ve kısa CP'ciler :D

      Sil
  8. Benim de bir arkadaşım bu hikayedeki gibi davranıyordu ve bana herzaman " çok korkuyorum" diye sesleniyordu ama evinin içinden sesleniyordu ben kapının dibinde durup dediklerini dinliyordum. Kapıyı açmasını söyledim ama o bana " hepiniz yalansınız gerçek değilsiniz" diye bağırdı. Bir kaç gün sonra onu dışarda gördüm. Bana psikiyatriğe gittiğini ve bütün korkularının geçtiğini söyledi. Ama hala endişelendiği bir şey vardı. Herkese şüphe eder gibi bakıyordu ve koşa koşa evine gidiyordu. Arkadaşımın durumu büyük ihtimal bu hikayedeki gibi :/

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^