Pazar
Bunu neden bilgisayarıma değil de bir kâğıda yazıyorum emin
değilim. Sanırım bazı garip şeyler fark ettim. Bilgisayara güvenmediğimden
değil… sadece…düşüncelerimi düzene sokmam gerek. Bütün detayları tarafsız bir
yere yazmam gerek, yazdıklarımın silinmeyeceğini veya… değiştirilemeyeceğini
bildiğim bir yer…öyle bir şey oldu demiyorum. Sadece…her şey burda
bulanıklaşıyor, ve anıların bulanıklığı her şeye garip bir biçim veriyor…
Bu küçük apartmanda sıkışmış gibi hissediyorum. Belki de
sorun budur. İlla gidip en ucuz daireyi, bodrumda bulunan tek daireyi seçmem
gerekiyordu. Aşağıdaki pencerelerin eksikliği gündüz ve gecenin kesintisiz bir
şekilde akmasını sağlıyor. Birkaç gündür dışarı çıkmadım çünkü bu programlama
projesi üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorum. Galiba sadece bitirmek istedim.
Saatler boyu oturmak ve ekrana bakmak herkesin garip hissetmesine neden
olabilir, biliyorum, ama tek şeyin bu olduğunu düşünmüyorum.
Bir şeyin garip olduğunu ilk
olarak ne zaman hissettim emin değilim. Ne olduğunu bile anlatamam. Belki bir
süredir kimseyle konuşmadım. Aklıma gelen ilk şey buydu. Çevrimiçiyken normalde
konuştuğum herkes meşguldü veya basitçe hiç girmemişlerdi. Mesajlarım
cevaplanmıyordu. Aldığım son e-mail mağazadan döndüğünde benimle konuşacağını
söyleyen bir arkadaşımdı ve bu dündü. Telefonumla arardım ancak burda sinyal
berbat. Evet, hepsi bu. Sadece birini aramam gerek. Dışarı çıkacağım.
***
Pekala, bu pek iyi gitmedi. Korkunun sızlaması solarken,
korktuğum için gülünç hissediyorum. Çıkmadan önce aynaya baktım, ama uzattığım
2 günlük sakalı tıraş etmemiştim. Hızlı bir telefon görüşmesi için çıkacağımı
düşündüm. Tişörtümü değiştirdim tabi, çünkü öğlen yemeği vaktiydi, en azından
tanıdığım 1 kişiyle karşılaşırım diye tahmin ettim. Öyle bir şey olmadı.
Olmasını dilerdim.
Dışarıya çıkarken küçük dairemin kapısını yavaşça açtım.
Küçük bir endişe hissi, tanımlanamaz bir sebep yüzünden, bir şekilde içime
oturmuştu. Bir-iki gündür kendim dışında hiç kimseyle konuşmadığım için
olduğunu düşünerek geçiştirdim. Pis, gri koridora baktım. Bodrum koridoru
olması sebebiyle daha gri ve pisti. Koridorun sonunda büyük, metal bir kapı kalorifer
dairesine açılıyordu. Tabi ki kilitliydi. 2 kasvetli soda otomatı yanında
duruyordu; Taşındığım ilk gün bir tanesinden soda almıştım, ama son tüketim
tarihinden bu yana 2 yıl geçmişti. Bu makinelerin aşağıda olduğunu kimsenin
bilmediğine oldukça eminim, ya da ucuzcu ev sahibim onları tekrar doldurtmayı
umursamıyor.
Kapımı yavaşça kapadım ve ses çıkarmamaya dikkat ederek
diğer yöne doğru yürüdüm. Neden böyle yapmayı seçtim hiçbir fikrim yok ama soda
otomatlarının monoton uğultusunu bozmama dürtüsüne kendimi bırakmak
eğlenceliydi, en azından bir anlığına. Merdiven boşluğuna ulaştım ve binanın ön
kapısına çıkan merdivenlere yöneldim. Ağır kapının küçük, kare penceresinden
baktım ve acayip bir şok geçirdim: kesinlikle öğle vakti değildi. Şehrin
kasveti dışarıdaki karanlık sokakta asılıydı ve uzaktaki trafik lambaları sarı
renkte yanıp sönüyordu. Karanlık bulutlar şehrin ışığı yüzünden mor ve
siyahlaşmış bir şekilde yukarıda sallanıyordu. Hiçbir şey hareket etmiyordu,
rüzgâr yüzünden hareket eden kenardaki ağaçları saymazsak. Üşümüyor olmama
rağmen titrediğimi hatırlıyorum. Belki de dışarıdaki rüzgâr yüzündendi. Metal
kapının ardından belli belirsiz duyabiliyordum ve şu benzeri olmayan gece
rüzgârlarından biri olduğunu biliyordum. Sabit, soğuk ve sessiz türden.
Sayısız, görülmeyen ağaçtan geçerken çıkardığı ritmik müzik hariç.
Dışarı çıkmamaya karar verdim.
Onun yerine cep telefonumu kapının küçük penceresine
kaldırdım ve sinyale baktım. Çubuklar arttı ve gülümsedim. Rahatlamış bir
şekilde ‘birinin sesini duyma vakti’
diye düşündüğümü hatırlıyorum. Hiçlikten korkmak çok garip bir şeydi. Sessizce
kendime gülerek kafamı salladım. En iyi arkadaşım Amy’nin numarasını hızlı
arama tuşuna basarak çevirdim ve telefonu kulağıma tuttum. Bir kez çaldı…ama
sonra durdu. Hiçbir şey olmadı. En azından 20 saniye boyunca sessizliği
dinledim, ardından kapadım. Kaşlarımı çattım ve sinyali tekrar kontrol ettim-
hala tam çekiyordu. Numarasını tekrar çevirecektim ama telefon beni korkutarak
elimde çaldı. Kulağıma koydum.
Kendi sesim bile olsa, günlerden beri duyduğum konuşan ilk
sesin küçük şokuyla savaşarak “Merhaba?”
diye seslendim. Binanın iç çalışmalarının, bilgisayarımın ve koridordaki
soda otomatlarının uğultusuna alışmıştım. İlk başta selamlamama cevap gelmedi,
ama sonra bir ses geldi.
Net bir erkek sesi “Hey,” dedi. Açıkça üniversite yaşındaydı, benim gibi.
“Kimsiniz?”
Kafam karışmış bir şekilde “John.” Diye cevapladım.
“Ah, üzgünüm, yanlış numara.” Diye cevap verdi ve ardından
kapadı.
Telefonu yavaşça indirdim ve merdiven boşluğunun kalın,
tuğla duvarına yaslandım. Bu garipti. Gelen aramalar listeme baktım ama numara
bilinmiyordu. Daha fazla düşünemeden telefon beni tekrar ürküterek sesli bir
şekilde çaldı. Bu kez cevaplamadan önce arayana baktım. Başka bir bilinmeyen
numaraydı. Bu kez telefonu kulağıma tuttum ama hiçbir şey söylemedim. Telefonun
genel arkaplan sesi dışında hiçbir şey duymuyordum. Ardından, tanıdık bir ses
gerginliği kırdı.
“John?” Amy’nin
sesiyle tek bir kelimeydi.
Rahatlayarak nefes aldım.
“Hey, sensin.” Diye cevapladım.
“Başka kim olacaktı?” diye karşılık verdi. “Ah, numara. 7.
Sokakta bir partideyim ve tam sen ararken telefonumun şarjı bitti. Bu
başkasının telefonu, açık bir şekilde.”
“Ah,tamam.” Dedim.
“Nerdesin?” diye sordu.
Gözlerim sıkıcı, beyazımsı silindir duvarlara ve küçük
penceresiyle ağır, metal kapıya kaydı.
“Apartmanımdayım.” Diyerek iç çektim “Sadece tıkılıp kalmış
gibi hissediyorum. Bu kadar geç olduğunu fark etmedim.”
Gülerek “Buraya gelmelisin.” Dedi.
Pencereden beni gizliden gizliye korkutan sessiz, rüzgârlı
caddeye bakarak “Hayır. Gecenin bir yarısı kendi başıma garip yer arayacak ruh
halinde değilim.” Dedim. “Sanırım çalışmaya devam edeceğim ya da yatacağım.”
“Saçmalık!” diye cevapladı. “Gelip seni alabilirim!
Apartmanın 7. Sokağa çok yakın değil mi?”
Kaygısız bir şekilde “Ne kadar sarhoşsun?” diye sordum.
“Nerde yaşadığımı biliyorsun.”
Aniden “Oh, tabi ki.” Dedi. “Sanırım oraya yürüyerek gelemem
ha?”
“Eğer yarım saat harcarsan gelebilirsin.” Dedim.
“Doğru.” Dedi. “Pekâlâ, şimdi gitmem gerek. İşinde iyi
şanslar!”
Konuşma bitince ekranda yanan numaralara bakarak telefonu
bir kez daha indirdim. Ardından tekdüze sessizlik kendini kulaklarımda tekrar
belli etti. 2 garip arama ve dışarıdaki ürkütücü sokak bu tenha merdiven
boşluğundaki yalnızlığımı arttırdı. Belki de çok fazla korku filmi izlediğim
için aniden bir şeyin, yalnızlığın kenarında dolanan, diğer insanlardan uzakta
kalan, şüphe etmeyen insanların arkasından yaklaşmak için bekleyen bir tür
korkunç varlığın, kapının penceresinden bakıp beni görebileceği gibi
açıklanamaz bir hisse kapıldım. Bu korkunun mantıksız olduğunu biliyordum ama
etrafta hiç kimse yoktu, o yüzden… merdivenlerden aşağı atladım, koridordan
odama koştum ve kalabildiğim kadar sessiz kalarak kapıyı hızlıca kapadım.
Dediğim gibi, hiçlikten korktuğum için gülünç hissettim ve korku geçip
gitti. Bunu yazmak çok yardımcı oluyor-
hiçbir sorun olmadığını fark etmemi sağlıyor. Yarım yamalak düşünceleri filtreliyor
ve soğuk, katı gerçekleri bırakıyor. Geç oldu, yanlış bir numaradan arama aldım
ve Amy’nin telefonu kapandı, bu yüzden beni başka numaradan aradı. Garip olan
hiçbir şey yok.
Yine de o konuşmayla ilgili ters giden bir şey vardı. Aldığı
alkol yüzünden olabileceğini biliyorum…ya da bana garip görünen aslında Amy’nin
kendisi miydi? Öyle miydi… evet, öyleydi! Yazmaya başladığım şu ana kadar fark
etmemiştim. Yazmanın yardımcı olacağını biliyordum. Partide olduğunu
söylemişti, ama arka planda sadece sessizlik vardı! Tabi ki bu kesin olarak bir
anlam ifade etmiyor, arama yapmak için dışarı çıkmış olabilir. Hayır… o da olamaz. Rüzgarı duyamadım! Rüzgarın hala
esip esmediğini bilmem gerek!
Pazartesi
Dün yazmayı bitirmeyi unuttum. Merdivenden yukarı koşup metal kapının penceresinden bakınca ne göreceğimi umduğumdan emin değilim. Gülünç hissediyorum. Dün gecenin korkusu şimdi puslu ve mantıksız geliyor. Gün ışığına çıkmak için sabırsızlanıyorum. E-mailimi kontrol edeceğim, tıraş olacağım, duş alacağım ve sonunda burdan çıkacağım! Bekle…sanırım bir şey duydum.
***
Gök gürültüsüydü. Bütün o gün ışığı ve temiz hava olayı
gerçekleşmedi. Merdiven boşluğuna girdim ve hayal kırıklığı ile karşılaşmak
üzere yukarı çıktım. Metal kapının penceresi sağanak yağmur ona çarparken
sadece akan suyu gösteriyordu. Yağmurun içinden sadece çok loş bir ışık
geliyordu, ama en azından gündüz vakti olduğunu biliyordum. Her ne kadar gri,
mide bulandırıcı, ıslak bir gün olsa da. Pencereden dışarı bakıp şimşeğin
belirsizliği aydınlatmasını bekledim, ama yağmur çok yoğundu ve pencereyi
yıkayan dalgaların içinden garip bir açı ile hareket eden, belirsiz şekillerden
fazlasını göremedim. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde döndüm ama odama
gitmek istemedim. Onun yerine merdivenlerden yukarı çıkmaya devam ettim, ilk
katı geçtim, ve ikinci katı. Merdivenler 3. Katta bitti, binadaki en üst kat.
Merdiven boşluğunun dış duvarındaki camdan dışarı baktım ama cam; ışığı dağıtan,
çarpık, kalın türdendi. Zaten yağmur yüzünden görecek fazla bir şey de yoktu.
Merdiven boşluğunun kapısını açtım ve koridorda gezinmeye
başladım. Uzun süre önce mavi renge boyanmış 10 civarındaki kalın, tahta kapının
hepsi kapalıydı. Yürürken dinledim ama günün ortasıydı, o yüzden dışarıdaki
yağmur dışında bir şey duyamayınca şaşırmadım. Loş koridorun ortasında yağmuru
dinleyerek dururken kapıların antik bir uygarlık tarafından koruyucu amaçlarla
dikilmiş sessiz birer anıt olduğu izlenimine kapıldım. Şimşek çaktı ve eski,
damarlı kapının bir anlığına sert bir taş gibi göründüğüne yemin edebilirim.
Hayal gücümün kazanmasına izin verdiğim için bir anlığına kendime güldüm ama o
anda loş ışığın ve şimşeğin koridorda bir yerde bulunan bir pencereden gelmiş
olabileceği aklıma geldi. Bulanık bir anı yüzeye çıktı ve bir anda 3. Katın bir
bir yerinde girintili, ilave bir pencere olduğunu hatırladım.
Yağmura bakıp muhtemelen başka bir insanoğlunu görmek için
heyecanlı bir şekilde çabucak girintiye doğru yürüdüm ve geniş, ince camı
buldum. Ön kapının camı gibi yağmur tarafından yıkanıyordu ama bunu
açabilirdim. Açmak için elimi uzattım ancak tereddüt ettim. Açtığımda diğer
tarafta tamamen dehşet verici bir şey göreceğim konusunda garip hisse kapıldım.
Son zamanlarda her şey çok garipti… bu yüzden bir plan yaptım ve ihtiyacım
olanı almak için buraya geri geldim. Bundan bir şey çıkacağını ciddi ciddi
düşünmüyorum ama sıkıldım, yağmur yağıyor ve delirmek üzereyim. Buraya web
kameramı almak için geri döndüm. Kablo tabi ki 3. kata uzanacak kadar uzun
değil, bu yüzden onun yerine kabloyu karanlık bodrum koridorumun sonundaki iki
soda otomatı arasına saklayacağım, kabloyu kapımın altından duvar boyunca
uzatacağım ve koridorun altındaki siyah çizgilerle kamufle olması için üstüne
siyah bant koyacağım. Biliyorum bu aptalca, ama yapacak daha iyi bir işim yok…
Pekâlâ, hiçbir şey olmadı. Koridordan merdiven boşluğuna
açılan kapıyı araladım, kendimi hazırladım ve ağır kapıyı sonuna kadar açıp
odama doğru deli gibi koştum ve kapıyı kapadım. Web kamerasını bilgisayarımdan
dikkatle izledim, kapımın dışındaki koridoru ve merdiven boşluğunun çoğunluğunu
görüyordum. Şu an izliyorum ve ilginç bir şey görmüyorum. Sadece kameranın
pozisyonunun daha farklı olmasını dilerdim, böylece ön kapıyı görebilirdim.
Hey! Birisi çevrimiçi!
***
Dolabımda çevrimiçi video konuşmaları için sakladığım daha
eski, daha kalitesiz kameramı çıkardım. Ona neden videolu görüşme yapmak
istediğimi tam açıklayamadım ama başka bir insanın yüzünü görmek iyi
hissettirdi. Uzun süre konuşamadı ve anlamlı bir şey konuşmadık ama çok daha
iyi hissediyorum. Garip korkum neredeyse tamamen geçti. Daha iyi hissederdim
ama sohbetimizle ilgili...garip…bir şey vardı. Biliyorum her şeyin garip
geldiğini söylemiştim ama…yine de verdiği cevaplarda çok belirsizdi. Söylediği
belirli herhangi bir şeyi hatırlamıyorum…belirli bir isim, yer ya da olayı…ama
konuşmak için e-mail adresimi sormuştu. Bir dakika, az önce bir mail aldım.
***
Aman tanrım. Az kalsın maile bakmadan kapıyı açacaktım.
Neredeyse kapıyı açacaktım ama önce e-maili okudum! Uzun zamandır haber
almadığım bir arkadaşımdandı ve adres listesinde kayıtlı olan aşırı miktarda
e-maili göndermek için atılmıştı. Konusu yoktu ve basit olarak şöyle diyordu:
Kendi gözlerinle gördün onlara güvenme onlar
Bu saçmalık da ne demek? Kelimeler beni şaşırtıyor ve onları
defalarca kez okuyorum. Bu umutsuz e-mail tam da bir şey olurken…gönderilmiş?
Açıkça görülüyor ki kelimeler daha bitirilmeden kesilmiş! Başka bir gün olsa
bilgisayar virüsünden gelen spam veya başka bir şey diyerek dikkate almazdım,
ama kelimeler…kendi gözlerinle gördün!
Bu günlüğü okuyup durmaktan ve sonraki günleri tekrar düşünüp başka bir insanı
yüz yüze görüp, yüz yüze konuşmadığımı fark etmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Arkadaşımla yaptığım videolu görüşme çok garipti, çok belirsizdi,
çok…ürkütücüydü. Şimdi düşünüyorum da. Ürkütücü müydü? Yoksa korkum anılarımın
soluklaşmasına mı neden oluyor? Zihnim buraya yazdığım olayların gelişimi ile
oynuyor, bana şüphesiz olarak hiçbir şey sunmadığımı vurguluyor. Adımı alan
tesadüfi ‘yanlış numara’ , sonra Amy’den gelen garip geri arama, e-mail
adresimi isteyen arkadaşım… Onu çevrimiçi gördüğüm için ilk ben mesaj atmıştım’
Ve sohbetimizden birkaç dakika sonra ilk mailimi almıştım! Tanrım! Amy’le
yaptığım telefon konuşması! Telefonda dedim ki- Telefonda 7. Sokaktan yarım
saat uzakta olduğumu söyledim! Oraya yakın olduğumu biliyorlar! Ya beni bulmaya
çalışıyorlarsa?! Herkes nerde? Neden günlerdir hiç kimseden haber almadım veya
hiç kimseyi görmedim?
----------------------------------------------------------
Ç.N:
Gençler bu Word Dosyasında yazı boyutu 11'ken tam olarak 11 sayfa tuttu ._.
O yüzden 6-7 olarak iki bölüme ayırdım, anlayacağınız gibi oldukça uzun bir CP ve sonu harika *-*
2. bölümü yarın akşam saatlerinde yayınlayacağım :3
CP çok hoş ama onceden attıgınız "The Child Eyes"adlı CP tarzıpaylaşım yaparsanız sevinirim
YanıtlaSilBuldukça paylaşıyoruz ^^
SilKısa Cp Yaparmısınız
YanıtlaSilKısa CP paylaşıyorum uzun istiyorsunuz, uzun CP paylaşıyorum kısa istiyorsunuz :D
SilKarar verirseniz sevinirim -,-
kısa iyi oluyor çünkü sonunu hemen öğreniyorsun kötü tarafı ise kısa olması biz de ne yapacağımızı şaşırdık :)
Silgözlerim ağrıdı ya çok uzundu ama güzel part 2 yi çok merak ediyorum
YanıtlaSilOkuduğun için teşekkür ederim ^,^
SilCP'nin sonu okumana değecek :3
Tesekkurler :3
YanıtlaSilOkuduğun için teşekkürler *o*
SilBiraz sıkıcıydı cp dediğin korkulu olmalı bunda biraz korku var sadece rei bu site yüzünden psikopatlaşıyorum KORKU GETİR REİ KORKU ?!?!?!
YanıtlaSilFark ettin mi bilmiyorum ama bu daha ilk bölüm :D
SilAyrıca CP dediğin her zaman korkutmaz *-*
Bazen huzursuzluk verir, bazen korkutur, bazen ise düşündürür ^^
Ferhat Önal-> I totally agree, man
SilTam böyle mi bitti diyecektim ki part1 olduğunu hatırladım skdj part2yi bekliyorum okuması yorucu oldu ama değdi ^_^
YanıtlaSilOkuduğun için teşekkürler ^_^
SilRei reis whatsap grubu varmi acaba
YanıtlaSilAyrica cpler cok iyi tesekkurler
SilWhatsapp grubu var ama yok gibi bir şey ._.
SilCp'leri okuduğun için teşekkür ederim *-*
:))
SilRei-neeesan
YanıtlaSilUzun cp!
Daha daha daha uzun cp!
Paylaşın lütfen.
Ve yeeey uuupuzun bir Ç.N!
İki taraf var ._.
SilUzun CP'ciler ve kısa CP'ciler :D
Benim de bir arkadaşım bu hikayedeki gibi davranıyordu ve bana herzaman " çok korkuyorum" diye sesleniyordu ama evinin içinden sesleniyordu ben kapının dibinde durup dediklerini dinliyordum. Kapıyı açmasını söyledim ama o bana " hepiniz yalansınız gerçek değilsiniz" diye bağırdı. Bir kaç gün sonra onu dışarda gördüm. Bana psikiyatriğe gittiğini ve bütün korkularının geçtiğini söyledi. Ama hala endişelendiği bir şey vardı. Herkese şüphe eder gibi bakıyordu ve koşa koşa evine gidiyordu. Arkadaşımın durumu büyük ihtimal bu hikayedeki gibi :/
YanıtlaSilBüyük ihtimal ^^
Sil