3 Mart 2019 Pazar

Hollow

Daha kötü ne olabilirdi bilemiyorum, çığlıkların birkaç hafta önce sona ermesi mi, ya da o zamandan beri hakim olan sessizlik mi.Daha önce, başkalarına yardım etmek için her şeyin yapılması gerektiğini hissederdim.Şimdi ise, yalnızca kendimi düşünüyorum, artık bilemiyorum.

Şehirdeki herhangi bir gün gibiydi.Güneşli, kalabalık, ve meşgul.Son zamanlarda staj yaptığım büyük bir ulusal bankada çalışmak için yürüyordum.O günü gayet net hatırlıyorum çünkü, dünyanın bugün sona ermiş olduğu gerçeğinin yanı sıra, kendimi sonunda salonun karşısındaki hoş sekreterle konuşmak için ikna etmiştim.İşler gayet yolunda gidiyor gibi görünüyordu.Her günkü gibi çalışmak işe gitmiştim, ve trafik akışı doğrudan yolumun üstündeydi.Tam da alarmların sesinin çaldığı zamandı.

Kitlesel bir panik hakimdi, tıpkı beklediğim gibi.Binlerce insanın histeriye kapılmış bir şekilde koşuşunu izledim, kesinlikle hiçbir yere gitmiyorlardı.Bazıları alt geçitlere doğru koştular, ya da yerin altında olan herhangi bir şeye.Gidilebilecek çok sayıda mekan vardı, ve daha önce belirttiğim gibi, insanlar çok uzağa gitmiyorlardı.Tek seçeneğim alt geçide giden insanları takip etmekti.Orada tünelin aşağısına doğru koridorda bize talimatlar veren bazı askeri personeller vardı, sanki biyolojik bir hava saldırısına istinaden tam yüz gaz maskeleri ve kıyafetler giymişlerdi.Yüzlerinin tamamı görünmüyordu, ve kötülük habercisi gibi görünüyorlardı.Bazı insanlar ağlıyordu ve çocuklar ebeveynleri onları karanlık tünele sürüklerken çığlık atıyorlardı.

Bizden daha fazla askeri personel gelmeden önce karanlığa kalabalıkla beraber yürüdüğümden beri birkaç saat geçmiş olmalıydı, daha önce açıkladığıma benzer donatılmışlardı, bize sola dönüp sığınağa girmemizi işaret ettiler.Sığınağın bazı çelik yapılarında N77R2D80F karakterleri yazılmıştı, içeri girebildiğim için şanslıydım çünkü metal çerçevelerden geçtikten sonra silah sesleri duydum ve arkamızda bulunan büyük bronz görünümlü kapılar kapandı.Dışarıda daha fazla çığlık ve ondanda fazla silah sesi duydum.Birkaç dakika sonra etraf sessizliğe büründü.

15 dakika sonra etrafta patlamalar yaşanmaya başladı.Sesler sağır ediciydi ve yer sanki Tanrılar bizi öldürmeye çalışıyor gibi sallanıyordu.Çocuklar çığlık atmaya devam etti ve bu uzun bir süre sürdü.Beni en çok rahatsız eden şey dışarıdaki gürültünün kesilmiş olmasıydı.

Sığınağa son birkaç gün boyunca bir sessizlik hakimdi.İnsanlar dışarıda neler olabileceğinden bahsediyordu ve genel fikir birliği nükleer bir patlamanın yüzeyde patladığıydı.Dürüst olmak gerekirse hepimizin hayatta olması bir mucizeydi.Bizim için küçük bir kafeterya vardı, ama buradaki sığınmacıların sayısından mahvolmuştu.Yiyecek payları oldukça küçüktü ve insanlık dışı görünüyordu, ancak hepimiz her birimize yetmeyeceğini biliyorduk.

Üçüncü ya da dördüncü gün civarında sığınağın dışından yalvarma sesleri gelmeye başladı.Askerlere üstleri tarafından nedeni her ne olursa olsun kapıyı açmama talimatı verilmişti ve sanırsam hepimiz bunun için minnetarız.Hiçbirimiz diğer tarafta ne olduğu görmek istemedik; özellikle şimdi onların yalvarmalarını duyduğumuz zaman.

"Orada olduğunuzu biliyoruz! - Bizi içeriye almak zorundasınız. - Bize yardım edin. - Burada ölüyoruz, bir şeyler yapın! - Tanrı aşkına, yardım edin!"

Yakarışları silah sesleri duyulmadan 3 saat boyunca devam etti.O silahları kimin ateşlediğini bilmek dahi istemiyordum, burada sessiz kalmaktan dolayı hepimiz memnunduk.

Bir hafta sonra, sesler geri geldi.Bu sefer içerideki herkese lanet okuyup tehditler savurdular.İçeriye girdikleri anda etimizi yiyeceklerini ve kemiğimizdeki ilikleri bir pipet gibi emeceklerini söylemeye devam ettiler.Beni etkilemesine izin vermemeye çalıştım ama işe yaramıyordu.Sesler rüyalarıma kadar girdi, ve korkunç kabuslar görmeme neden oldu.Rüyalarımda dışarıda şehrin yüzeyindeydim, insan olmayan şeylerin beni yemeye çalıştıklarını görüyordum.Sadece rüyalardan ibaret olduklarını biliyorum, ama gerçeklikten o kadar da uzak olmadığını kim bilebilir ki.

Son zamanlarda sığınağın liderleri içerideki kitleyi ikiye bölme kararı aldılar.İnsanlar bunu protesto ediyordu ve küçük bir kesim zorla kafeteryayı ele geçirmeye çalıştı, hepsi vurularak katledildi.İşe giderken çantama koyduğum yemeğe bakmaya başladım.Söylediğim gibi, yemek namına bir şey kalmadı, ama istifleyebildiğim her şeyi istifliyordum.

Onların hepsi sığınağın içindeydi, ve onlar insan değildi.Onlardan birinin anlık bakışıyla karşılaştığım anda koridor boyunca koştum, bu şeyler her ne ise insan olmadıkları kesindi.Korkunç yeşil parlayan gözlere sahiplerdi.Gözlerim onlardan birine kenetlendi, ve o an onun içindeki nefreti hissettim, bana ya da bir şeye duyduğu nefreti.Adım adım ilerliyordu ve nihayet o anda kafasının sol tarafında  büyük bir delik açıldı.Kurtarıcımı karşılamak için beklemedim.Koştum.Koşabildiğim kadar hızlı, tüm gücümle koşabildiğim kadar koştum.Şimdi diyeceğim için beni muhtemelen bir korkak olarak düşüneceksin ama umrumda değil.

Kafeteryaya vardım ve dosdoğru mutfağa gittim.Kahvaltı servis edilmek için orada duruyordu, bu yüzden kilerlerden biri kilitlenmemişti ve etrafta kimseler yoktu.Arkamdaki büyük kapıyı kilitledim ve kapının dışındaki katliamı dinledim.Silah sesleri önümdeki birkaç saat boyunca kesilmedi, ve o an etraf sessizliğe büründü.Zamanımı bulabildiğim kadar yiyecek istiflemekle geçirdim ve hayatta kalmak için gayette yeterliydi, hadi söyleyelim, çok fazla bir süre.Bir asker içeride kapıya yakın bir şekilde tüfeğiyle birlikte yatıyordu, ve sol kolu hala tüfeğin kılıfını tutmuş bir vaziyetteydi.Kolunu tuttum ve cebine soktum.

Bildiğimden daha uzun bir süredir bu odadayım.Duvara yığılmış teneke kutularıyla, yalnızca bir ay geçtiğini tahmin edebiliyorum.Odada bulunan askerin cesedi çürümeye başlayalı uzun bir süre oldu ve yaydığı koku çok iğrenç.Burun deliklerimi gece gündüz dolduran bir koku.

İşin en kötüsü burada olduğumu biliyorlar.Kendimi bu odaya kilitlediğimi biliyorlar ve bana burada ölüp gideceğimi söyleyip duruyorlar.Bu odada ölüp gideceğim.Bu mekanda.Bana uykumda gözlerimi çıkarıp kafa derimi soyacaklarını, parmaklarımı tek tek koparacaklarını fısıldıyorlar.

Günlerimi köşede kıvrılarak geçiriyorum, çürüyen adamı izliyor, bu cehennemin sona ermesini umuyorum.Kendi kendime defalarca düşündüm, kendimi şakağımdan vursaydım tüm bu kabus sona erebilirdi.Yiyecekler hızla azalıyor ve bu fikir gittikçe daha da cazip geliyor.

Bu içi boş şeyler ismimi sesleniyorlar.Yalnızlığımda onlara kim olduğumu söylemiştim.Bana kapıyı açarsam her şeyin sona ereceğini söylüyorlar.Bu içi boş, insanlık dışı şeyler bana son vermemi söylüyorlar.Bu işkenceyi kendi tarzımla sona erdirmeyi.

Bir şeyi doğru anlamışlar.Yarın, uyandığım vakit, bunu kendi tarzımla sona erdireceğim.



Ç.N = Aklımda olan bir süredir çevirmek istediğim bir pastaydı, ve gerçekten de değdi ;)

5 yorum:

  1. ve nihayet dünyanın sonu yada öylemi... hahahaha endişelenmeyin insanlık hala varlığını sürdürüyor ama paralel evrendeki insanlık çoktan çöküşünü yaşadı bu size uyarı olsun faliyetleriniz değişmezse sıra sizede gelicek

    YanıtlaSil
  2. favori çevirmenimm ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  3. çok güzeldi, teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^