28 Nisan 2017 Cuma

The town I grew up in was torn apart by a serial killer

29 Şubat.O gün Middlefield sonsuza dek değişti.Büyük ihtimalle Oregon’daki Middlefield’ı duymamışsınızdır çünkü artık bu adda bir yer bulunmuyor.Onun yüzünden böyle bir yer bulunmuyor.Ve bunların hepsi 29 Şubat 1988 günü başladı,Carol Grott’un kaybolması ile.
Carol Grott’un kaybolduğu gün yağmur yağıyordu.On beş yaşındaydı,benden iki yaş küçüktü.Middlefield ufak bir kasabaydı.Ama o zaman,Carol kaybolmadan önce oldukça sakin ve küçük bir kasabaydı.Idaho ve Oregon sınırının hemen yakınında bulunuyordu,burası herkesin herkesi bildiği o küçük tarım kasabalarındandı,ve hiçbir şey olmazdı.
En azından 20 Şubat’a kadar hiçbir şey olmazdı,uzun zaman önce.O gün hepimiz okula yürüyorduk,tıpkı öteki günler gibi.Okul sade bir binaydı,altı sınıf ve bir yürüyüş ve bir futbol sahasından oluşuyordu.Bunun nedeni sportmen kişinin azlığından değil hepi topu 400 kişi olmamızdandı.Milletin birbirini tanımaması imkansızdı,daha da zoru kimsenin başkasının faaliyetlerini bilmemesiydi.
Carol hiç görünmedi.Öğretmenler ailesini aradı,ailesi endişelendi ama ortalığı velveleye vermedi.Öğrencilerin birbiriyle (Çoğunlukla karşı cinsten) okuldan sıvışması duyulmamış bir şey değildi ne de olsa.Elbette olay duyuldu.Hepimiz onun okulda olmadığını biliyorduk ve dönüş yolunda konuştuğumuz konu çoğunlukla bu oldu.
Birkaç güne ortaya çıkacağını düşünüyordum.Freddy,küçük kardeşim ailesinin yeni bir buzağısı olacağından onun yardımına ihtiyaç duyduğu konusunda bahse girebileceğini söylüyordu.
 Tüm bu yıllar sonra bile,bir buzağının doğumuna yardım etmenin iğrençliği hakkında düşünmek istemiyorum.
O gece yemek yedik,ödevlerimizi yaptık,ve uykuya gittik.Babamın hala oturma odasında olduğunu hatırlıyorum,televizyonun ışığı odama kadar geliyordu.Kapım az aralıktı,ve hareketlenen ışık hüzmeleri ile uykuya daldım.Titreşen ışık penceremizden dışarı uzağa kadar gidiyor gibi görünüyordu,tarlamızdan uzağa.
Sonraki sabah annemin beni ‘’Laura’’ diye sarsması ile uyandım.Sesi yumuşaktı,elini omuzuma koymuştu,’’Laura bebeğim uyan.’’
Kuşlar cıvıldıyor,güneş penceremden yansıyordu.Yağmur kesilmişti.İnleyip yatakta döndüğümü hatırlıyorum.
‘’Okula gitmek istemiyorum.’’’dedim her gün dediğim gibi.
‘’Bugün okul yok.’’diye cevapladı annem.’’Kalk Laura,polis burada.
Şimdi, düşündüğüm şey hakkında çok suçlu hissediyorum.Birkaç hafta önceki ineklerin devrilmesi olayında Jeremy ve benim izimizi buldular diye düşünmüştüm,veya Smith’lerin arka bahçelerine gömdüğümüz bira şişelerini bulmuşlardı,veya Charlotte McDonald’ın artık bir bakire olmadığını biliyorlardı,ve o hamileydi;kendini ahırdan aşağı atarak ilkel bir kürtaj yöntemi denemişti.
Yukarı çıktım ve geceliklerimi değiştim,dışarı çıkana kadar hala uyku semesindeydim.Annemin dediği gibi kanepede oturan üç polis vardı.Şerif Williams buradaydı,işte o an bu sefer faka bastığımın farkına vardım.
Ama tabi ki mesele Carol Grott hakkındaydı.Ve kendimi tekrar bunu duyunca rahatlamış hissettiğim için affedemiyorum.
‘’Laura,son zamanlarda Carol’dan haber aldın mı?Evinde mutlu olmadığıyla ilgili bir şey?’’
Bir velimden diğerine bakıyordum,karşılık olarak onların boş bakışlarını alıyordum.
‘’Carol’la çok yakın değildim,ama hayır.Hayır,böyle bir şey duymadım.’’
‘’Jenk’ler ile aranın iyi olduğunu biliyoruz.’’ ‘çıkma’ yerine bu tabiri kullanıyorlardı.’’Onun kız kardeşinin Carol’la arası iyiydi.Biz de düşündük ki sen Jenk’lerin mekanındayken bir şeyler duymuşsundur.İsteyerek veya istem dışı olması fark etmez.’’
‘’Şerif Williams,Carol’un başı dertte mi?’’
Şerif gözlerini sırayla benim ailemin ve iş arkadaşlarının üzerinde gezdirdi.
‘’Carol,dün gece eve dönmedi.’’
Hiç kanınızın buz kestiğini hissetmiş miydiniz?Çok büyük bir yalanınızın açığa çıkması gibi,suratınız kızarır ve karnınızı saf asit eritiyormuş gibi hissedersiniz.Titreme,sallanma ve sarsılmayla tezahür eden bir panik hissi.
Sanki tüm dünya suyla doldurulmuş gibiydi.Herkes masada oturuyordu,yine de ortam havasız ve kasvetliydi.Ve ben ise sadece hangi yolun çıkış olduğunu bulmaya çalışıyordum.
İşte o zaman hipervantilasyona(anormal derecede hızlı soluk almaya) başladım.Bunun beni neden bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyorum.Şerife dediğim gibi Carol’ı çok iyi tanımıyordum.Evet,Jeremy’nin kız kardeşinin arkadaşıydı,ama bu benim için uzak bir bağdı.O benden iki yaş küçüktü.Okulda başka sınıftaydı.Onu sadece uzun kıvırcık sarı saçlı ve mavi gözlü kız olarak tanıyordum.Pamuklu kıyafetler de bunun bir parçasıydı bu arada.
O pamuklu kıyafetleri hatırlıyorum çünkü kayıp posterinde bunu giyiyordu.Mart’ın birinde tüm kasabaya asılmışlardı.Carol bize bakıyor,sanki hiç kaybolmamış gibi gülümsüyordu.
Bizim için okul bir süreliğine tatil edilmişti.Çünkü tüm öğretmenler arama ekiplerindeydiler,öğrencilerin de yarısı.Twin Cities’ten Salem’e kadar her yere baktık,beş eyaletteki karayolu devriyelerine haber verdik.
Hiçbiri fayda etmedi çünkü salı günü ortaya çıktı,en azından bedeni…
Şehir çıkışındaki karayolunun kenarında bulundu.Yolun hemen kıyısında alnının ortasında bir orkide ile bulundu.Söylentiler (Tek duyduğumuz şeyler söylentilerdi,çünkü yetişkinler en azından Carol için gerçeği kaldıramayacağımızı düşünüyorlardı,ta ki daha çokları kaybolmaya başlayana kadar.) bedeninin gözleri açık bulunduğu hakkındaydı.Mavi gökyüzünü seyrediyordu,orkide,kökünün uzun dalları kulaklarından,burnundan ve ağzından çıkacak şekilde yerleştirilmişti.Kökler bedeninden çıkıyordu,çiçekler gökyüzünü işaret ediyordu.
Söylentilere göre beyaz giyinmişti.Yolun kenarında yatan beyaz bir elbise.Cinsel saldırı ve tecavüz gibi söylentiler de bazen kulağıma çalınıyordu.Tıbbi otopsi memuru beyaz elbisenin altına bakınca kusmuştu. Çürükleri ve orada her ne yapıldıysa onu gördüğünü söyledi.
Aynı zamanda Carol’un bir ayağının eksik olduğu belirtildi.

Ana ölüm nedenine gelecek olursak kesin bir kanı yok.Tıbbi memurun bir fikrinin olmamasıyla beraber,boğma,bıçaklama veya oksijensiz bırakma gibi bir ize rastlamadığını söyledi.Bulduğu tek şey Carol’un,on beş yaşındaki Carol’un kalp krizi geçirdiğiydi.Ölümünden sonra orkide onun içine yerleştirilmişti.Hatta beyni oyulmuş,optik sinirlerinden kopartılmıştı.Kafatası bir saksıya çevrilmişti.Ama neden öldürülmüştü?Cinayetler nasıl işleniliyordu?
Bilmemiş olmayı isterdim.Gerçek şu ki biliyorum.Kurbanlarına ne yaptığını tam olarak biliyorum.Biliyorum,çünkü sonuncusu bendim.Ve Carol’ın nasıl öldüğünü biliyorum,çünkü Freddy ölürken oradaydım,bizi kaçırdı,bizi rehin aldı.
Canlı kurtulan tek kişi bendim.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Carol’ın bedeni bulunduktan sonra haberleri izlememize izin vermediler.Kafasına yapılanları gösteren fotoğraflar vardı.Ama söylentiler o zaman okulda coşmuştu,ve hepimiz orkidenin nasıl kafasında yer bulduğunu biliyorduk,Kafatasının temelinde uzun ince bir kesik,başka biri çenesinin altından.Derisi kaldırılmış,son olarak orkidenin dalları burnundan ve kulağından içeri sokulmuş.Bazı operasyonlar da bitki üzerinde yapılmış.Görünüşe göre bedenin bulunduğu günlerde ölmüş.
En kötü söylentiler orkidenin kafaya ölümden sonra yerleştirildiği yönündeydi.Nasıl öldüğü hakkında da söylentiler var tabi;kendiliğinden bir kalp krizi,tarayıcılarda görünmeyen bir şırıngayla verilmiş bir ilaç,psikolojik işkence,tecavüz.Liste böyle uzuyor.
 En kötü söylentiler orkidenin kafaya ölümden önce yerleştirildiği yönünde.Bu nasıl olabilirdi,bilmiyordum.Bunun hakkında düşünmek dahi midemi  bulunduruyordu.Karnım,kendimi bağışlayana kadar ters dönüyor,asit bedenimi içten içe dövüyordu.Son günlerde yaptığım şey buydu.Carol benim dostum değildi,ama onu hala daha görebiliyorum.Onu koridorlarda görüyorum,dolabını açarken gülümsüyor.Ve kustuğumda (Safra boğazımdan tırmanıyor ve neye ulaşabildiysem ona dökülüyordu.) onun görüntüsü ve çektikleri neredeyse bana aktarılıyordu.Ne hissettiğini biliyordum.
Bildiğimi zannediyordum.

Middlefield’da sokağa çıkma yasağı vardı.Karanlık çökmeden önce evde olmalıydık,ve evden de gün doğmadan önce çıkmamalıydık.Tabi ki pek çok çiftçi bunu dinlemiyordu,güneş doğmadan hemen önce dışarıda tarlalarının başında olmalıydılar.Ama sorun yoktu.Middlefield’da ufak bir polis kuvveti vardı,ama tüm gece devriyelerini geri çekiyorlardı.Daha çok gönüllü katıldı.Eugene’deki şehir polisi yardım için buraya geldi.Hatta etrafta fiyakalı dedektifler silahlarının yanında tuttukları pahalı deri çantalarıyla gezinmeye dahi başladılar.
 Bir gece,Carol’un bedeni bulunduktan yaklaşık üç hafta sonra evimin dışında bir ses duydum.Odam ikinci kattaydı.Kardeşimin ve benim odamı bir duvar ayırıyordu,ailemin yatak odasıyla da aramızda bir yatak odası vardı.Ve odalarımız sokak manzaralı pencerelere sahipti,gerçi görüş alanımız bölge sınırlarımız içinde kalan eski bir çam ile bir hayli kapanıyordu.
Başta sesin devriyeden geldiğini düşündüm,hışırtı gibiydi.Biri garajımıza giriyordu.Ardından yemek arayan rakunlar olduklarını düşündüm.Hışırtı arttı,zemin üzerine düşen cam ve ayak sesleri duvarlarda yankılanıyordu.Homurdanmalar duyduğuma yemin edebilirdim.Birinin efor sarf ettiğini hatta kendi sınırlarını aştığını söyleyebilirdim.
Kalbim çarpıyordu,sessiz olmaya çalışıyordum,el feneri için komidini taradım,yataktan kalktım ve pencereye gittim.Daha fazla homurtu ve kırılma sesi geldi,ardından sessiz bir sövme duydum.Kalbim hızlandı,yavaşça camı aralayıp dışarı ışık tuttukça damarlarımdaki kanın buz kestiğini hissettim.Aç onu,dedim kendi kendime.Sadece bir polis.Başka bir şey değil.Belki de babamın geceye sarkan bir işi vardır.İstemeden bir şeye çarpmıştır.
Derin bir nefes aldım ve feneri havada fakat açmadan tutarak ‘’Merhaba?’’dedim.
Hışırtı durdu.Bir dal kırılması sesi duydum,ardından ayak sesleri.
‘’Merhaba?’’dedim yine,bu sefer daha yüksek.’’Baba,Şerif Williams?’’
Öteki tarafta sessizlik vardı bu sefer.Bekledim,ışığı açmaya korkuyordum,açınca göreceğim şeyden korkuyordum.
Nefesimi tuttum ve ışığı açtım,bahçede gezdirdim.Neredeyse evin temeline yakın bir yerde hareketlilik vardı.Pencereyi biraz daha kaldırdım,öne eğildim ve ışığı önüme tuttum.Ama orada kimse yoktu.
Yavaşça ışığı ve pencereyi kapadım.Pencerenin sürgüsünü çektim,bir süre karşıdaki yolu izledim.Karanlıktan birinin çıkıp ‘’Böö!’’ diyerek bana koşturmasını bekledim,ama kimse yoktu.
Yatağa geri döndüm.Hışırtıların,orkidelerin,cırtlak kahkahaların rüyasını gördüm.

Sonraki sabah komşumuz,Mcdonald’lar sundurmalarında kesik bir ayak bulmuşlar.Çocukları Charlotte yatağında yoktu.Ama o tek değildi,erkek arkadaşım Jeremy’de kayıptı.

Ç.N: Yeni bir CP,büyük ihtimalle devamı gelecek,yeni kısımları da gelince çeviririm.

13 yorum:

  1. Devamını merak ettim çeviri için sağol

    YanıtlaSil
  2. Dogum gunumde pasta eklediginiz icin saolun en guzel hediyeydi (kimse kutlamadi caktirmayin) SAOLUN IYIKI VARSINIZ

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki doğdun Wakatta .)

      Sil
    2. Wakata doğum günün kutlu olsun 1 Mayıs'da benim doğum günüm...

      Sil
    3. O zaman senin de doğum günün kutlu olsun Özgün 。◕‿◕。

      Sil
    4. Yhaaa herkese teşekkürler ozellikle leon a boyle harika bi pasta icin daha cok tesekkurler :3

      Sil
  3. Sosyalleşmek de neymiş biz creepypasta bloğuna yorum atıyoruz:)

    YanıtlaSil
  4. Güzeldi devamını bekleriz

    YanıtlaSil
  5. Hiç kurtadam hikayesi yok bence ekleyin iyi tutar :D

    YanıtlaSil
  6. Ah, sanırım devamı gelmedi :(

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^