10 Mart 2017 Cuma

Public Restrooms

Geç olmuştu, akşam 8 gibiydi. Kasım ayında bu, gölgenin dünyayı çoktan yutmaya başladığını gösteriyordu. Çok soğuk değildi gerçi. Rüzgar yumuşaktı ve kampüsü saran çeşitli bahçelere teşekkür olarak türlü türlü yeşillik kokularını taşıyordu.

 Havaya hayran kalırken, kampüsü aylak aylak dolaştım. Geceleri çok severdim, özellikle yıldızlı olanlarını. Maalesef okul şehrin dışında olduğundan, en berrak gecede bile yıldızlar görünmüyorlardı.

Dost canlısı bir sincap yolumu kesti. Yüzüme bakmadan ve sanki yanlış bir şey yapmışım gibi insani sesler çıkarmadan önce yanıma geldi. Hayvanda hiç korkmuş gibi bir hal yoktu, bu nedenle ani bir hareketle ayağımı yere vurdum. Kaçmak yerine  yere yattı.Diz çöküp onu elime alabilirmişim gibi hissettim. Buna rağmen bu kampüse aylardır geliyordum, ve bu canlıların en ufak bir temasta geri dönmemek üzere kaçacağını bilecek kadar tecrübem vardı.

Bunun yerine yoluma devam ettim. Aklımda bir istikamet vardı ve daha fazla geciktirilemezdi.

 Önümde kampüsün dış sınırı boyunca bu saatte açık olan tek yer; kadınlar tuvaleti vardı. Cuma günleri kampüs erkenden kapanırdı, bu yüzden burayı açık bulmam şansımın bir göstergesiydi, özellikle bir saatlik eve dönüşü göz önüne alacak olursak.

Son binayı dönünce yalnız yapıya vardım. Bana göre burası ek bir dış bina olarak hizmet edebilecek kadar büyüktü, fakat bu tür konular hakkında bir bilgim yoktu. Tek bir amaca hizmet eden yalnız bir binaydı sadece.

 Ani bir rüzgar dikkatimi çekince arkama baktım. Park yeri birkaç metre uzaklıktaydı, okulun düz yeşil çimleri ile sarılmıştı. Kampüsteki binaların çoğu karanlıktı, ve hiçbirinde şu an faaliyet yoktu. Bir şey göremeyince yoluma devam ettim.

 İçeri girerken kapı acı bir çığlıkla açıldı. Paslı menteşeler telaşla gıcırdıyordu. Ses küçük odada yankılandı. Normal olarak zemin muşambaydı.

Sadece iki lavabo vardı ve çöpün üzerinde bir kağıt rulosu sarkıyordu. İlerledim ve her zamanki gibi engelli tuvaletini seçtim.

Genel inanışın aksine kadınlar tuvaleti erkeklerinkinden daha iyi kokmaz. Çeşitli nedenlerden dolayı daha kötü kokar. Bunu biliyorum çünkü küçükken tam bir şeytan olduğumdan okuldaki her erkekler tuvaletine girerdim.

Bu sefer daha da kötü kokuyordu. Sanki bir şey ölmüş ve duvarda asılı çöp kutularının içine atılmıştı. Buradaki çöplere çeşitli şeylerin atıldığını bildiğimden umursamadım ve işimi bitirmeye odaklandım.

Sesi duyduğumda işimi daha bitirmemiştim. Hafif bir hırıltı sesiydi sanki yanımdaki kabinde astımlı biri vardı.

 
Başta bir şey göremedim. Hepsi boştu, böylece sesin arkamdaki engelli tuvaletinden geldiğini anladım.  Kafamı döndüremeden  köşedeki kabinden bir çift ayağın sarktığını gördüm.

İşte o zaman birinin o kabinde olduğunu anladım. Bacakları çıplaktı, büyük ihtimalle şort veya etek giyiyordu. Kayıp ayakkabılar içinse.. emin değildim. İnsanlar şehirde yalın ayak dolaşmazdı.

Suçluyu bulmanın rahatlığıyla derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapadım. Bir şey olduğunda çıkmaya hazırdım. Son kabinden bir kafa belirdi, bacaklarla aynı kişiye aitti, buna rağmen bir şeyler yanlıştı.

  Yabani, dağınık saçlı bir esmer gibi görünüyordu. Derisi çok soluktu, sanki yıllardır gün ışığı görmemişti. Yüzü belirgin ince ve gölgeliydi. Bir üniversite için fazla gençti, belki de yenilerdendi.

Her şekilde gözleri ve yanakları anormal bir şekilde içe göçüktü. Her nasılsa gözleri aksız siyahtı.

 Şimdi ondan dört kabin ötedeydim, ve gözetleme yapmaya müsaitliğimden onu her yönden inceleyip yargılıyordum. Bu nedenle utanç içinde ve hızla doğruldum.

Özür dilemeli miydim? Tuvaletlerde insanlar bunu yapar mıydı? Peki ya gözleri?

Son soruyu boş verdim, bunun hayal gücümün bir oyunu olduğunu varsaydım. Çünkü buradan onu tamamen göremiyordum. Muhtemelen çok koyu gözlere sahipti.

Durdum, kabinden ayrılmaya ve utancımdan derhal kurtulmaya hazırlanmıştım ki başka bir şey…. Sıradışı bir şey duydum.

Bu bir ayak sürüme sesiydi. Sanki biri kabin duvarının altından kayıyordu.

Boyun kıllarım dikildi ve bu durumun ne kadar tuhaf olduğunu fark ettim. Neden duvarların altından geçiyordu? Otistikti ve kayıp mı olmuştu? Bu görünüşünü de açıklıyordu. Belki korumayı atlatıp tuvalette oyun oynamak istemişti. Ne de olsa burası hiç kilitlenmemişti.

Polisi arayıp kayıp kişi olma durumunda onu ihbar etmeye karar verdim. Hasta göründüğünden ve büyük ihtimalle açlığından onu korkutmak istemedim.

Bu yüzden, oturdum ve öne eğildim,sadece kadının bir kabin mesafede bana baktığını öğrenebilmek için.Aslında adını öğrenmeye çalışacaktım ama onu gördüğümde donakaldım.

Gözleri simsiyahtı, kömür gibi. Derisi solgundu ve sanki kurumuş ve uzun süre nemle temas etmemişçesine üzerinde çatlaklar vardı. Boğazı -ki bunu daha önce fark etmemiştim- koyulaşmış kurumuş bir tortuyla baştan başa kesilmiş gibiydi. Kabinin altından sadece kafası çıktığından vücudunun geri kalanını tanıyamadım. Bu noktada istemiyordum da zaten.

Bu şey insan değildi.

 Ayağa kalktığımda korkuya kapıldım. Duyularım keskinleşmişti, ve nefesim hızlanmaya başlamıştı. Sanki kalbim göğsümden çıkacaktı.

Eğer lavabodan kaçmaya çalışacaksam o şeyin yanından geçmem gerekecekti.

 O şeyin üzerime atladığı ve beni parçalara ayırdığı manzarası gözlerimin önüne geldi. Onu nasıl geçecektim.

Panik halde orada ne kadar kaldığımı bilmiyorum fakat, onun tekrar harekete başladığını fark ettim. Fakat bu sefer çok daha yüksek sesler duydum. Sanki nazik bir şekilde duvara vuruyordu. Sakin kalmaya çalıştığımda kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Bir anlığına yanından geçip gitmeyi düşündüm. Başka imkanım olmadığından tek seçeneğim buydu. Sonra bir şeyi fark ettim.

Durdu.

 Yaratığı duyabilmek için kulaklarımı zorladım fakat hiçbir şey duyamadım. Soluma sesleri gitmişti ve o şeyin duvara vurduğunu duymuyordum. Hala orada mıydı?

Bakmam gerektiğini biliyordum. Çıkışta bekliyor olma ihtimali vardı. Veya daha kötüsü kabinin hemen dışında.

 Olasılıkları düşünürken kararımı hızla vermem gerekiyordu. Sonunda cesaretimi topladım ve kabin duvarının altından dışarı son bir kez baktım. Sola göz attım fakat yaratığı göremedim. Böylece çıkışa göz gezdirirken nefesimi kontrolsüzce tuttum.

Hiçbir şey yoktu. Bir rahatlama dalgası bedenimi ele geçirdi ta ki sağdan ayak sürüme sesleri duyana kadar. Ne olduğunu anlayamadan kafamı yana döndürdüm, suratımdan milim uzaklıkta bana bakıyor olmasının korkusuyla sadece bir çift dağcı ayakkabısı gördüm.

 Anlamam bir saniyemi aldı. Engelli kabininde biri vardı. Ne zaman oraya girmişti?

Kimin umrundaydı ki! Benimle birlikte biri daha vardı. Onun kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Artık yalnız olmamanın verdiği rahatlık hissine kapılmıştım.

Normal olarak rahatlamam, soluma sesini kabinimin içinde işitmemle yarıda kesildi.

Bakmaya cesaret edemeden önce neredeyse sonsuz bir süre kadar duraksadım.

Oradaydı.

  Kokuşmuş bir hava dalgası yüzüme vurdu, öncekinden çok daha güçlüydü. Suratı öfkeyle doluydu. Kara gözleri ruhumu korkuyla doldururken dağınık saçları düğüm düğüm bir şekilde kafasının etrafında uçuşuyordu. Ağzı sertçe buruşmuştu.Dudakları aralanmış  çürük dişlerini açığa çıkartıyordu. İşte o zaman farkına varmıştım.

Açtı ve beni istiyordu.

Bu düşünce cesaretimi toplamak için ihtiyacım olan tek motivasyondu. Kabin kapısına o kadar sert vurdum ki kilit kendiliğinden açılırken çıkışa fırtına hızıyla koştum.

Eve dönebilmek için arabaya koşmak istedim, yatağıma kıvrılıp hepsinin korkunç bir rüya olduğunu ummak için. Bunu yapardım, tabi araba neredeyse çarpacağım kıza ait olmasaydı.

Neredeyse çarpışmıştık fakat tam zamanında yoldan çekilmeyi başarabilmiştim. Kız moda bir mini ceket, yırtıklı pantolon ve beyaz bir bluz giyiyordu. Tuvalete girmeden önce tuhaf bir bakış attı.

Bir şeyler söylemeliydim, belki onu bekleyen şey hakkında kızı uyarmalıydım. Ama dikilirken sesleri duymak için kulaklarımı zorladım tek duyabildiğim gecenin o huzursuz uğultusuydu.

Bir süre sonra parçaları birleştirdim. Her şey anlam kazanmaya başlayınca farkındalık düşüncelerime hakim oldu. Engelli tuvaletindeki kimse ben oraya girdiğimde ayaklarını toplamış olmalıydı. Büyük ihtimalle sesleri kaydediyorlardı, bir çığlık umarak. Veya daha kötüsü beni kabinde kaydediyorlardı. Genç kadın büyük ihtimalle oraya giren kurbanları korkutmak için iyi makyaj yapmış bir aktristi.

Lanet olsun onlara!

Arabama koştum, polise beni kabinde kaydeden adileri bildirdim. Şaka yollu ya da başka bir nedenle tuvalette kayıt yapmanın yasa dışı olduğunu biliyordum.

Bunu araştıracaklarını söylediler, ben de endişesiz bir şekilde evime dönebilirdim artık.

Ah nasıl pişman oldum…

Sonraki gün kampüsü kapalı ve polis araçları ile dolu halde buldum. Dün gece kadınlar tuvaletinde bir kız öldürülmüştü. Tahmini ölüm saati 8.34’tü. O çarptığım kızdı.

Görünüşe göre şehirde bir seri cinayet işleniliyordu. Olay mahallinde bir adam kadınlar tuvaletini terk ederken görülüyordu. Kadınlar ellerini yıkamaya çıkana kadar engelli tuvaletinde bekliyor çıkınca da onların boğazını kesiyordu.

Tuvaletteki şey her ne ise beni kurtarmıştı.


15 yorum:

  1. Eline sağlık
    pasta güzeldi Ama lanetli açlığımı giderecek kadar değil

    YanıtlaSil
  2. İyi ki sona o yaratığın resmini koymamışsın. Güzel CP Ellerine sağlık...

    YanıtlaSil
  3. https://gamekit.com/?reflink=fc50-111186012

    YanıtlaSil
  4. Ellerine sağlık çok güzel bir CP olmuş

    YanıtlaSil
  5. https://www.youtube.com/watch?v=gLA8qeZiVrE

    YanıtlaSil
  6. leon her koydugun cp yi okurken titriyorum kardes ne yapıyorsun nerden buluyorsun bunları böyle helal olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ ol,okuyup da beğendiğim CP'leri çeviriyorum sadece.

      Sil
  7. Leon abi pls yoruma bir gülücük koy

    YanıtlaSil
  8. Başından beri yaratığı sevmiştim çünkü akı olmayan siyah göz ♡

    YanıtlaSil
  9. Sonu baya süpriz oldu benim için

    YanıtlaSil
  10. Vuuhuuuuuuu muhteşemdi *-*

    YanıtlaSil
  11. Merhaba benim de bir hikayem var kendim yazdım

    YanıtlaSil
  12. O yaratığı çok sevdim ya ♡

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^