10 Haziran 2016 Cuma

"Rainy girl"

Ben mükemmeldim. Aynı yağmur gibi. Herkes benim gibi mükemmel olmak istiyordu. Mükemmel olmaya çalışıyorlardı. Ama asla böyle bir şey olmayacak. Kimse bana benzeyemeyecek. Ne kadar isterlerse istesinler. Ben ünlü sayılan bir estetik cerrahıyım. Kliniğimde yalnızca ben çalışırım. Kimseye ihtiyacım yok. 

Gelen hastalarım genellikle uğraşılmak istenmeyen çaresiz insanlardan oluşuyor. Bana diğer doktorlar son çare olarak gönderiyorlar. İster sağlık ister keyif için olan estetiklerde bana gönderildikleri için onlara okuyamayacakları küçüklükte yazılar yazan 4 sayfalık bir anlaşma imzalatmama ve prosedür gereği adı altında yaptıklarıma karşı çıkamıyorlar.

Tanışmamız kliniğe ilk geldikleri zaman başlıyor. Benim yüzümü maske ve gözlük yüzünden göremedikleri için tedirginler. Onları boş klinikteki lobiye götürüyorum. Oturmaları için işaret veriyorum. Genelde aileleriyle geliyorlar. Ben ise hasta ve ailesiyle farklı olarak görüşüyorum. Onların beraber oldukları zaman başarılı geçen operasyonlardan örnekler gösteriyorum. Büyük değişmeler onları resmen büyülüyor. Onlar örneklere bakarken ben onlar için bir şeyler hazırlıyorum. Bu hazırladıklarım ev yapımı kurabiye ve kahve oluyor. Kimse bu ikiliye hayır diyemiyor. İçine küçük bir doz esrar(zeka zehri olarak da bilinir) kattığımı hastaya veriyorum. Ailesini ofisime götürüp bütün ayrıntıları anlatıyor, paramı alıyorum.

Ameliyat için yağmurlu bir günü beklemeye başlıyorlar. Belki de bu yüzden bana Rain diyorlar. Ben memnunum. Yağmuru severim. Ve kanı, yağmurdan daha çok. Yağmurlu günü bekleyen hastam esrarın etkisini gösterir. Kendisi dışında bunu pek kimse anlamaz. Bu sayede de yapacaklarımın etkisinden kolay çıkar. En az birkaç hafta süren bu bekleyişten sonra tekrar kliniğime gelirler. Bu süre içinde başka hastalara randevu vermem. Hastalarıma değer veririm.

Geldikleri zaman onları her zamanki gibi boş olan lobiye oturtup, yine ikramları hazırlamaya gittim. Bu aralar talep azdı. Canım sıkkındı. Ayrıca üstüne üstlük akşamdan aldığım kokainin etkisi tam geçmemişti. Ameliyatta iken duygularım dengeli olmalıydı.

Dolaptaki uyuşturuculara göz gezdirdim. LSD çok az kalmıştı. 3 kişiye yapacaklarımı unutturabilecek derecede halüsinasyon gördürebilecek dozdaydı. Bu sefer sadece hastamın değil, ailesinin ikramlarına da küçük miktarda doz kattım. Hastaya normalde kattığımdan daha fazlasını katmıştım. Yaptığım şeyin sonunu düşünemeyecek kadar dengesizdim bugün. İkramları verdim. Bu arada ameliyatta ne yapacağımı ayarladılar. Kız çok güzel olmak istiyordu. Çok sahte. Onları kendi hallerine bırakıp yağmura baktım.

Ameliyathaneye girdim. Tüm dezenfekte edilmiş aletleri bir kez daha gözden geçirdim. Hepsi olması gereken yerdeydi. Hepsi kusursuz bir düzen içinde olmalıydı. Her şeyin bir yeri ve ölçüsü olmalıydı. Ameliyathanenin bir bölmesindeki odayı kontrol ettim. Su, yavaş yavaş doluyordu. Lobiye geri girdim. Hepsi çoktan sızmıştı. Bir şeyler sayıklıyorlardı. Kızın annesini ve babasını ameliyathanedeki dişçi koltuklarına oturtup hortumla bağladım. Lobiye tekrar döndüm. Kız, elinde olmak istediği kişinin fotoğrafını tutarak anlamsız kelimeler söylüyordu. Onu ameliyathanedeki sulu odanın içerisinde bulunan elektrik sandalyesine oturttum. Su yeterli seviyeye kadar geldiğinde bölümün cam kapılarını kapattım. Orada bulunan butona basıp birikmiş olan yağmur suyunun kızın üstüne boşalmasını sağladım. Su seviyesi kızın boynuna kadar geliyordu. Yavaş yavaş elektrik akımı vermeye başladım.

Akım küçük olsa da suyla birlikte gücü artıyordu. Elektrik akımı kızı hoplatıyordu. Onu yerine bağlamamıştım. Kız sonunda uyanmayı başardı. Olduğu ortamı görünce çırpınmaya başladı. Ayağa kalksa, su belini geçmeyecekti. Onun bu salak durumuna güldüğüm zaman bana baktı. Sonunda ayağa kalkmayı akıl edebilmişti. "Ne yaptığını sanıyorsun?!" Kızın sesi kısık çıkmasına rağmen duyabilmiştim. Soğuk bir ses tonunda söylemekten zevk aldığım sözcükleri ağzımdan çıkardım. "Prosedür gereği…" Kız başını eğdi. LSD'nin etkisi kendini gösteriyordu. Bilinci yerinde olmasına rağmen vücudunu yönetemezdi. Ona, yerine oturmasını işaret ettim. İtaat etti. Etmeliydi de. Etmek zorundaydı.

Başka bir düğmeye bastığımda suyun yavaşça kaynamasını sağladım. "Neden buradasın?" Her hastama sorduğum klasik soruları sıralayacaktım. Ancak bu sefer aklımda başka şeyler de geliyordu. Bugün dengesiz ve yaratıcıydım. "Aptal mısın sen? Tabii ki mükemmel olmak için. Tüm aptalları ezebilmek için. Herhalde bu salakların başında da sen geleceksin." LSD'nin dozunu kaçırdığım, kızın tavırlarından anlaşılıyordu. Kızın kahkahası sinirlerimi daha da bozuyordu.

Normalde soğukkanlı biriyim. Aklıma çok eğlenebileceğim yollar geliyordu. "Ben zaten mükemmelim. Senin yardımına ihtiyacım yok ama.. Şu gerzek doktorlar-" Saçmalamaya başlamıştı. Ne dediğinin farkında mıydı?

Sinirleniyorum. Nefes alış verişim, kalp atışım hızlanıyor. Gözüm seğiriyor. Mükemmel kelimesini bu kadar çok ağzında gevdirmesine dayanamıyorum. Mükemmelmiş! Asıl mükemmel olan benim! Benden başka hiç kimse mükemmel olamaz! Mükemmel olmaya layık tek kişi benim! Onu mükemmelliğe uygun bir şekilde öldüreceğim. Suyun kaynamasına az kalmıştı. Kız bağırıyordu. Ayağa kalkmış, cam duvarlara vuruyordu. Vücudu suyun etkisiyle buruşmaya devam ediyordu. Yeterince buruştuğunda suyu boşalttım. Kızın yere çökmesinden faydalanarak kapıyı açtım, ensesine ağır bir darbe indirip bayılmasını sağladım. Kıyafetlerini çıkardım.

Tamamen çıplak ve kirliydi. Bu halinin mükemmel olduğu düşüncesi beni daha da sinirlendiriyordu. Onu doğum sandalyesine oturtup misina ile sıkıca yerine sabitledim. Normal bir cımbızdan 2 kat daha büyük olan aleti alıp buruşan yerlerin kıvrımlarından kesmeye başladım. Çok ince bir işti bu. Acısının fazla olacağını düşünmediğim için bu yöntemi terk ettim.

Kız uyanmıştı ve çığlık atıyordu. Eninde sonunda sesi kısılacaktı. Ben de bu anın tadını çıkaracaktım. Penseyi alıp kızın bir parmağını kıstırdım. Ben bastırdıkça et yavaşça bedenden ayrılıyordu. Kız çığlıklarını durdurmuştu. Kızın yüzüne baktığımda acıdan bayıldığını anladım. Diğer parmaklara da aynı işlemi yaptım.

Gözüm, kızın ebeveynlerine kaydı. Onlar da tıpkı diğerleri gibi değersizdi ama onlar umurumda değildi. Sıkılmıştım. Üstüme çok fazla kan bulaşmamıştı. Kan istiyorum. Amacıma uygun bir alet arıyorum. Cam dolapta sakladığım 15 cm uzunlukta 4 cm çapı olan tahta kazıkları aldım. Aralarında 5 cm boşluklar bırakarak ebeveynlerin boğazına sapladım. Bir çiçek gibi görünüyorlardı. Kız uyanmış ve tekrar çığlık atıyordu. Sinirimi bozmakla beraber sesinin kısıldığını duymak da beni mutlu ediyordu.

Etrafa bakınıyorum. Başka bir alet arıyorum. Köşede duran şemsiyeye gözüm takılıyor. Şemsiyeyi alıyorum. Eski tip bir şemsiye. Uzun ve ucu sivri. Kızın yanına geliyorum. Ağzını açtırıyorum. Şemsiyeyi boğazına sokuyorum. Hareket etmeye, kurtulmaya çalışıyor. Bu halleri beni daha da şehvetlendiriyor. Şemsiyeyi daha da ittiriyorum. Daha fazla girmeyeceğini anlayıp şemsiyeyi yavaşça çıkarıyorum. Şu an bilinci tam yerinde değil. Hala ölmedi. "Burun deliklerimiz neden aşağı doğrudur, biliyor musun?" Tepki vermiyordu. Ama beni anlayabiliyordu. "Eğer burun deliklerimiz yukarı doğru olsaydı yağmur yağdığında boğulurduk…" Kerpeteni aldım. Adem elmasını kıstırıp boğazını parçaladım.

Tamamen ölmüş olmalıydı. Neşteri aldım. Göğüs bitiminden itibaren göbek deliğine kadar olan kısma güzel el yazımla YOU ARE NOT PERFECT yazdım. Son bir kez cansız bedene baktım. Şemsiyeyi tekrar elime alıp göbek deliğine soktum. Daha derine ittirdim. Kan dolmuş yere oturup derin bir nefes verdim. Rahatlamıştım. Mutluydum. Mükemmel olan tek kişi bendim. Kimse mükemmel olamazdı.

Kliniğin her yerine benzin döktüm. Ameliyathaneye girip ateşi yere attım. Burada yansa mıydım? Klinikten çıktım. Yapının tamamen yanmasını bekledim. En azından tüm kanıtlar yok olana kadar.

Olaydan birkaç yalan söyleyip kurtulmuştum. Ünüm artmıştı. Yeni bir klinik açmıştım. Yanımda ameliyat yapabilecek ve etrafı temizleyecek elemanlar bulunduruyordum. Yüzümü herkese gösteriyordum. Yüzeysel olan yüzümü. Bir görüşmeden daha çıkmış, onlara yağmurlu bir günü beklemelerini söylemiştim. Hastamı kapıdan uğurlarken arkasından seslendim. 

"Yanında şemsiyeni getir."


Ç.N:
Bu CP Ruassa tarafından yazılmıştır *-*
Kendisinin 3. CP'si, ayrıca sağ alttaki çizim de kendisine ait ^^
Katkıları için teşekkür ediyorum :3

34 yorum:

  1. Eh yine aynı şeyi söyleyeceğim .-. Çok güzel olmuş *^* ama bunda daha fazla özen var gibi betimlemeler olarak filan :3

    YanıtlaSil
  2. 1.ARKA PLAN DEĞİMİŞ!
    2.SÜPER :D Müthiş bir CP daha :D

    YanıtlaSil
  3. Bazıları:Tamam...Şemyiyemi getiriyorum.
    Ben:İnadına getirmeyeceğim kusurlu abla:D

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Kawaii ama bu nasıl sözleşme anlayamadım :D ama Rukiye-Chan ın pastaları güzel oluyor bu 3. Pastası olmasına rağmen çok başarılı buldum ^^ umarım ingilizceye çevirip şansını dener

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler ama.. İngilizcem çok da iyi değil. Ben henüz küçüğüm ayrıca ^▽^

      Sil
  6. SCB hikayeleri çevirirmisin

    YanıtlaSil
  7. Ciddiyim kendin çeviremezsen de bi başkasına çevirt benceşansın var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birini bulmaya çalışırım. Öyle biri varsa da benimle iletişime geçebilir *^^*

      Sil
  8. Bu arada Rei lütfen cevap ver 23:59 un yazarı sena demirbaş diğer cp sitesine de mi üye yoksa gene bu blogdan mı çalmışlar

    YanıtlaSil
  9. Cp'yi çok geç gördüm la.Bu arada makarna baya iyi.Congrats!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben daha fazla yorum beklerdim ama yine de teşekkürler ⌒.⌒

      Sil
    2. Resim de güzel olmush,Hem yazip hem de çizmishsin.Harika yani.

      Sil
  10. Vay be,muhteshem yazmïshsïn.Çizim de gayet iyi vallaha.Tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  11. Bunu ilk nurse ann e benzetdim sadece igrenc oldugunu dusundugum tek sey vardi:o ne oyle gobek deligine sokulur kendi gobek deligiminde aci hissettim ._. :0

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu okumayı çok isterdim ama maalesef bulamadım T_T

      Sil
  12. Rukiye asli sahin kac yasindasin yani kucuk derken (sirf meraktan sordum)

    YanıtlaSil
  13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  14. Kızların adem elması olmaz ki.

    YanıtlaSil
  15. İnsana fazla bir korku vermiyor. CP'den çok bir hikaye olmuş ama cidden güzel... You are not bad...

    YanıtlaSil
  16. bir hikayemi anlatmak istiyorum

    ben arkadaşlarımla beraber beden dersimde dışarı çıkmamıştık sınıfta kaldık 4 kişi falan ben,kamile,yağmur,meryem biz başladık korku şeyleri anlatmaya ilk ben başımdan geçen başka bir olayı anlattım sonra kamile sonra meryem ve en son yağmur sonra kısa bir sessizlik olduktan sonra ``ben Dabbeyi çağırıcam veya Cin çağırıcam`` dedi yağmur ve sonra yere oturdu ve şunları söyledi ``ey cin,dabbe geldiysen 3 kere vur(klasik)`` sonra hep bir ağızdan(3 kişi) ne yaptığını zannediyorsun dedik ve sonra camdan bir tık iki tık ve üç tık geldi ve biz çığlık attık ben cama bakarken kapının ordan birşey geçti zannetttim ve o korkuyla nasıl olduysa perdeleri kapadım yağmura bağırmaya başladıkyağmur özür diledi ve bu arada biz 3. kattaydık okulda yani bi cama biri vursa vuramaz yani ağaca benzer dal gibi bir el vurduğunu gördüğümü hatırlıyorum çok korktuk zil çaldı ve bahçeye kaçtık ve yağmur hıçkıra hıçkıra ağladı ve özür diledi abla sence o şey ne?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle cama vuran şey ağaç değildi

      Sil
    2. şu yorumu paylaşan bnm bu arada nedense unkown yazdı

      Sil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^