16 Aralık 2020 Çarşamba

The Last Tale of a Grandmother

 

Ben yaşlıyım.

Şuan, 81 yaşındayım. Ve şuan bunu yasmak için torunumdan yardım alıyorum.

Gördüğün üzere, göçmeden önce itirafım var.

Benim adım Emma, Elisabeth adında kız kardeşim vardı, yada kısaca Lisa. 

Sadece bir yıl arayla doğmuştuk. Onunla çok yakındık ve çok benziyorduk. dışarıdan biri görse tek yumurta ikizi derdi.

Lisa ve ben her zaman çok iyi arkadaş olmuştuk. Her şeyi paylaşırdık, beraber uyurduk aynı odada hatta aynı yatakta. Ta ki ergenliğimize kadar. Her gece birbirimize neşeyle günümüzü anlatırdık. 

Hayatımın ilk 20 yılı Lisa benim bütün dünyam, her şeyimdi. 21 yaşındayken evden ayrıldı, evlendi. Bende birinci sınıf öğretmenliğine başladım, ikimizin de dünyaları ayrıldı. 

Ama arkadaşlığımız bundan etkilenmedi. ebeveyn evine yakın bir yerde ev tuttular. Böylece her gün konuşmaya devam ettik. Her şeyimizi paylaşırdık. 

Bu yüzden Lisa ve kocası Dylan'ın birbirlerini ne kadar sevdiğini biliyorum. Onlar ruh eşleriydi, cennetten gelmiş gibiydiler. O zamanlar erkekler bugün olduklarından çok daha şiddetli ve cinsiyetçiydiler, ama Dylan değil. Dylan duygusal biriydi. Kardeşime karşı nazik, saygılı ve çok iyi.

Biri onları kıskanacağımı düşünebilirdi, ama onun adına çok mutluydum. Ben de kendi hayatım hakkında çok iyi hissediyordum, mutluydum. Öğretmen olmayı sevdim, birçok arkadaşım ve ilgi alanım vardı. Ayrıca, bir kocaya bağımlı olmadan para biriktirmek ve kendi evimi satın almak için hala annem ve babamla yaşıyordum, eski bir hayalimdi. 

Lisa ve Dylan iki yıl boyunca kesinlikle mükemmel bir evlilik hayatı yaşadılar. Eve geldiğinde onunla mutfakta vals yapar ve onu seçtiği ve böyle bir melek olduğu için Lisa'ya teşekkür ederdi. 

Lisa 23 yaşındayken hamile kaldı. Kusursuz mutluluklarının meyvesiydi. Lisa her zaman anne olmayı dilemişti ve bu ona çok yakışmıştı. Çok sabırlı ve nazikti. Çocuklarının ebeveynleri kadar iyi olacağından emindim. 

30 yaşına geldiğinde, zaten üç güzel tombul çocuğun annesiydi. Yine de mutlu olamadı, o mutlu olamayınca bende mutlu olamadım. Ayrıca bende hayatımda olmak istediğim yerdeydim. 

Ayrıldık demek istemem ama ikimizde hayatlarımızla çok meşguldük. Dünyayı gezdim, altı dil öğrendim, enteldim. 

Her yıl aynı elbiseleri kullanarak elma toplamaya gitme geleneği başlattık. Komik ve aptalcaydı, çünkü iki yetişkin bayandık, ama umursamadık. Eğleniyorduk. 

Yıl 1966. Lisa 30 ben 29 yaşındaydım ve Dylan her zamanki gibi üç çocukla evde kalmıştı. Hala bize eğlenmemizi söylediğini hatırlıyorum. Biri 6 biri 3 yaşında çocukla ve bir bebekle annemizin yardımını almıştı. 

O gün elma ağaçlarının tarlasında kalan tek bizdik. Bana tuhaf geldi, ama kız kardeşime yetişemeyecek kadar heyecanlıydım. 20 dakika kadar sonra Lisa titremeye ve terlemeye başladı.

'' Lisa, iyi misin?''

'' Şimdi birkaç haftadır oluyor. Belki de son hamileliğimden sonra bir komplikasyondur. ''

'' Geri döndüğümüzde doktorla görüşelim. '' 

Ama sadece birkaç dakika sonra, her yerden ve her şeyden daha kara bir karanlık çöktü. Onu sardı. Çığlık attı ama o kadar hızlıydı ki sesi boğuk ve mesafeli geliyordu. Karanlık, ağaçların doğal gölgelerine çekildi ve ne kadar bütün tarlayı arasam da, artık bulamıyordum onu. 

Bunu müstehcen, ıslak bir çiğneme sesi takip etti. Karanlık olan şey kız kardeşimi diri diri yiyordu. Bir dakikadan az bir sürede, bu dünyada sevdiğim insandan hiçbir şey kalmadı. Sepette topladığı değerli elmalardan başka hiçbir şey...

Travma geçirdim, harap oldum. Hissettiklerime uygun cümle bulamıyordum. Ama ne yapmam gerektiğini biliyordum. Ben de elmaları topladım, ağlayarak eve gittim ve saçımı kestim. O andan itibaren ben artık ben Elisabeth'im. 

*     *     *     *     *

Benim için sonuçlarının ne olduğunu biliyordum.

Kariyerim ve kişisel hedeflerim boşa gitmişti.

Artık üç çocuk annesiydim.

Ve saygı duyduğum ama aşık olmadığım iyi bir adamla evli.

Ama bunu onlar için yapmak zorundaydım. Çocuklar anneleri olmadan büyüyemezler. Dylan, Lisa olmadan çürüyecekti. Onun bütün dünyasıydı. O, çocukların bütün dünyasıydı. Cehennem... O hala benim dünyam gibiydi. 

Lisa sadece daha parlak parladı. Kıskançlık bile edemezdin, çünkü herkesi ışığında karşılar, onları neşelendirirdi. Hayatımın her dakikasında ona baktım. 

Ben daha az özlenirdim. İnsanlar daha az acı çekerdi. Hayatımdan vazgeçmek, ödemek istediğim bir bedeldi, bu yüzden insanlar Lisa'nın korkunç kaybını yaşamak zorunda kalmayacaktı.

Zaten kendi evimi satın almış olmama rağmen içgüdüsel olarak aileme gittim. Eski yatak odamızda, hıçkırıklar arasında saçımı keserken babam kapıya geldi. 

'' Emma, bir şey mi oldu? ''

gözlerimdeki bakış beni anlamasına yetmişti..

'' Lisa gitti mi? ''

Başımı hafifçe salladım.

'' Onun yerini alıyorum. Lütfen kimseye söyleme, insanlar beni fazla özlemez ama o.. ''

Bana sıkıca sarıldı.

'' Tatlım, bu yaptığın çok güzel. Ben ikinizi de eşit seviyorum. Keşke bunu size daha önce söyleseydim. Ailemiz ne olduğu anlaşılmaz bir şey tarafından avlanıyordu. Ne olduğunu ben bile anlamıyordum. Karanlık duman, gölge gibi bir şeydi. Birisi için geldiğinde onu alırdı, korumak imkansızdı. '' O da ağlıyordu. '' Keşke sizi koruyabilseydim kızım. Gerçekten yapardım.''

'' Sorun yok, sakin ol baba. Sorun yok..''

Bundan sonra hayat devam etti. Polise kız kardeşimi alan bir 'gölge' gördüğümü söyledim ve bunu açıkça birinin onu gizlice kaçırdığı şeklinde yorumladılar. Arama aylarca devam etti ama hiçbir ipucu olmayınca durduruldu. Kayıp kişi posterleri sokaklardan kaybolmaya başladı, yerini yeni kayıplar veya bir tür reklam aldı. 

'Emma' hiç olmamış gibiydi.

Bir yıl sonra ailem sembolik bir cenaze yaptı. Boş tabutu toprağa verdiler. Uzun süre yas tuttum. Bu adamı sevmeyi öğrenmek için çaba sarf ettim. Yeğenlerimi çok sevmiştim ama kendimi asla anne tipi olarak görmedim. Bunu çok iyi öğremeliydim. 

Sanırım Elisabeth olmakta çok iyiydim. Dylan'ı sevmeye bile başlamıştım. İki çocuk doğurdum. kardeşimin çocuklarını ne kadar sevdiysem onlarıda o kadar sevdim. Evimi ve işimi kaybettim ama bir ailem ve yeni hayatım oldu.

Babam sırrımızı mezara götürdü. Annem ölüm yatağındayken ne olduğunu itiraf ettim. Ama bunun dışında kimse gerçekte kim olduğumu bilmiyordu. 

Beş çocuk yetiştirdim. Beş çocuğumdan tam on iki torunum oldu. Hatta 2 tane de torun çocuğunu gördüm. Dylan 5 yıl önce öldü. Ona hiç söylemedim. Kurduğum yalan sayesinde çok iyi bir hayat yaşadı. 

Şimdi bunu aileme ve dünyaya söylüyorum çünkü Dylan da gittikten sonra hiçbir anlamı kalmadı. 

Son zamanlarda, her gün terliyorum ve titriyorum. Bir kıyamet ve ağırlık hissi beni ele geçirmeye başladı. Yaşlılıktan olabilir, ama durumun bu olduğunu sanmıyorum.


1rm1k 

2 yorum:

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^