30 Ekim 2015 Cuma

"Red Eyes"

Ben Katie.29 yaşında bir garsonum.İşimi çok seviyorum.İnsanlarla sohbet ediyorum,onlarla birlikte alışverişe bile gidiyorum. Bir gün işten eve dönerken caddenin karşısında bir kız çocuğu oturuyordu.Elinde de pompalı tüfek vardı.Onun yanına doğru gittim ve konuşmaya başladım.

"Sen iyi misin?Neden elinde bu pompalı tüfek var."

 "Annemden kaçtım.Annem odaya girdiğinde elindeki bıçağı gördüm.Beni öldürmek istiyordu.Ben de duvarda bulunan pompalı tüfeği aldım ve pencereden atladım."

"Peki.Benim evime gelmek ister misin?Orda annen seni bulamaz."

Küçük kız başını salladı.Onu yerden kaldırdım ve kızla beraber eve kadar yürüdük. Eve girdiğimizde kız girmek istemedi.Onun önüne doğru eğildim ve şunu söyledim:

"Bana inan.Burda annen seni asla ve asla bulamayacak."

Kız bana doğru gülümsedi ve içeriye girdi.Tüfeği bir kenara bıraktı ve bir yere oturdu.Ben de onun yanına oturdum.

 "Senin adın nedir?"

 "Aylse."

 "Ne kadar güzel bir isim."

 "Teşekkür ederim."

Küçük kızı incelediğimde gri uzun elbisesi,elbisenin kenarlarında kırmızı çizgileri,gri saçları ve çizmeleri vardı.Bu kıyafetler ona çok yakışmıştı.Hemen mutfağa gidip,ona yiyecek hazırladım.Belki karnı aç olabilirdi.Aylse'i çağırdım.Yemeğini yedikten sonra onu kendi yatağıma götürdüm ve yatırdım.Aylse benim çocuğum gibiydi.Onu hiçbir zaman yanımdan ayırmayacağım. Aradan yıllar geçtikten sonra Aylse artık 15 yaşındaydı.Aylse'le birlikte yolda yürürken annesini gördü.Ama Aylse saklanmadı veya korkmadı.Annesine doğru gitti ve ona bağırmaya başladı.Annesi Aylse'i hatırlayınca cebindeki bıçağını çıkarttı.Durdurmaya çalıştım ama olmadı.Aylse de çantasındaki pompalı tüfeğini çıkarttı ve ona vurmaya başladı.Annesi yerde kanlar içinde duruyordu.Aylse çok şaşırmıştı.Koşarak eve doğru gitti.Ben de o yolda öylece duruyordum.Eve geldiğimde Aylse odasında oturuyordu.Sadece camdan bakıyordu.Bir kötülük düşünüyor gibiydi ve kucağında tüfeği vardı.Onun için çok endişeleniyorum. O olaydan sonra bir daha okula gitmedi.Odasının kapısını da kilitlerdi.Akşamları evden dışarı çıkardı ve eve geldiğinde giysilerini kanlar içerisinde görürdüm.Uyuduğum zaman odasından sesler gelmeye başlardı.Artık sabrım kalmadı ve Aylse'in odasına gidip,kapıdan ona bağırmaya başladım.

"Artık sana hiç güvenmiyorum.Sana kızım gibi baktım ama sen ne yaptın? İnsanlara karşı kin beslemeye başladın.Onları öldürdün.Gel beni de öldür.Seni lanet olası çocuk."

Birden kapı açıldı.Aylse nazik bir ses tonuyla:

"Peki tamam.Madem benim odama girmek istiyorsun al gir."

O anda Aylse'e inanamamıştım.Beni odasına alıyordu.Kim bilir odasında ne tür pislikler vardır.
Odasına girdiğimde her yerde iç organları,parçalanmış vücutlar vardı.Yüzümü Aylse'e döndürecekken arkamdan büyük bir acı hissettim.Ben o anda yere yığıldım.Kanlar içerisinde Aylse'e bakıyordum.Bana yaklaşarak kulağıma şunu fısıldadı:

"Ölümünle yüzleş."

 Sonra Aylse odasındaki cesetleri ve iç organlarını bir yere saklayıp,pencereden kaçıp,uzaklaştı.

Ç.N:
Bu CP'nin yazarı Ayşenur  , ve çizimi de arkadaşına ait . İkisinin de ellerine sağlık ^^
Ankete oy vermeyi unutmayın :3


27 Ekim 2015 Salı

"I Begged You"

"Lütfen, sana burda yalvarıyorum." dedim, ancak celladım sadece derin bir nefes alıp verdi ve iğneyi koluma batırırken içten bir üzüntü ile bana baktı.

Papaz yanıma oturdu. Daha önce defalarca kez duymuş olmama rağmen "Düğmeye basıldığı anda ilaçlar hızlı bir şekilde verilecek. Yaklaşık 30 saniye içinde bilincin kapanacak, ve ondan hemen sonra da ölümün gerçekleşecek." diye açıkladı.

"Son sözlerin?"

"Sadece bir kez daha bunu yapmamanız için yalvarıyorum." dedim.

Papaz üzgün bir şekilde başını salladı, celladımla temiz bir vicdan ile yüzleşememem üzücü.

Aslında gerçek şu ki, ben kimseyi öldürmedim. Bu bütün hayatım boyunca böyle oldu. Neden bilmiyorum ama ne zaman kazara kendime zarar versem, yaraları çevremde bulunan insanlar alıyordu.

Bir kez sınıfta parmağım kağıt kesiği oldu ve etrafımdaki 3 kişinin parmağının kanamasına neden oldu.

Lisedeyken bir araba kazasındaydım, ve arabanın benim bulunduğum tarafı darbeyi almış olmasına rağmen kız arkadaşımın bacağı kırıldı.

Ben her zaman dikkatliydim. Kendime dikkat ediyorudm, sağlığımın iyi olmasını sağlamak için uğraşıyordum. Ama bir gün üç kişi beni sıkıştırdığında ve içlerinden biri beni yüzümden vurduğunda yüzü patlayan ben değildim,onlardı. Ve polisler geldiğinde, beni onların cesedinin yanında diz çökerken buldular. O sırada silahı aptal gibi elime almış ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.

İlaçlar verilmeye başlandıktan yaklaşık 30 saniye sonra cellatın ve papazın yüksek bir sesle yere düştüğünü gördüm.

Üzgün bir şekilde "Size yalvarmıştım." dedim.

Ç.N:
Bu baya büyük bir yük o_O
Ankete oy vermeyi unutmayın bu arada ^o^

24 Ekim 2015 Cumartesi

"Falling"

Düşüyorum.

Yaklaşık....ah, artık ne kadar süredir düşüyorum onu bile bilmiyorum. Bir kaç milyon yıl? Artık önemi yok gerçi, zaman sonsuzluktayken anlamsız.

Anlatılacak pek fazla bir hikaye yok. Evde oturuyordum, sonra göğsüme bir ağrı girdi, ve düşüyordum. İlk başta sadece çığlık attım, ve kemiklerimin zeminde parçalanmasını bekledim. Öyle bir şey olmadı. Bir kaç gün sonra farkına vardım ki bu benim sonum olmayabilirdi. Yanlış hiçbir şey yapmadım, doğru bir şey yapmadım; hiçbir şey yapmadım.

Ancak yine de düşüyorum.

Düştüğüm yerin bomboş karanlığından başka hiçbir şey görmüyorum.

Kulaklarımın yanından geçen havanın vızlaması dışında hiçbir şey duymuyorum. (Sanırım aşağıda hava var. Orası her neresi ise.)

Çürüyüp solan bedenim dışında hiçbir koku almıyorum.

Derimin çatlayıp kırıldığını, bazı parçalarımın kopup düştüğüm yerin hiçliğine karıştığını hissedebiliyorum. Acıya alıştım. Sanırım hiçliğin sonsuzluğundan daha ilgi çekici olduğu için.

Bağırmak? 1 veya 2 yüzyıldan sonra pes ettim. Anlamı yok.  Yapacak başka bir şey de yok.

Belki bir gün ölürüm. Aşağıda beni bekleyen şey bundan daha iyi olmalı.

Gerçekten de beni bu noktada en çok korkutan şey ise...

Zaten ölmüş olmam.



Ç.N:
Sonsuza dek düşmek korkunç >_<
Ve eski rutine geri dönüyorum, paylaşımlar 3-4 günde bir olacak gençler ^^

21 Ekim 2015 Çarşamba

"Father Figure"

Babamın koridorun uzak tarafından gelen ayak sesleri ben küçükken ninnimdi. Gecenin ortasında, sırtım kapıya dönük olduğunda, gri çoraplarının sert tahta zeminle yarattığı etkileşimin hafif sesini duyardım.

Geldiği yerden içeri yansıyan altın rengi ince ışık hüzmesi ile odanın kapısı açılırdı. Ayak sesleri odama girdiğinde halı tarafından emilerek daha sessiz olurdu. Ve eli alnımdaki saçları nazikçe geriye iterdi, soğuk dudakları hafifçe alnıma konardı.

Her zaman zayıf bir kan dolaşım sistemi olmuştur, bu yüzden örtünün altında geçirdiğim aşırı sıcak yaz akşamlarında onun soğukluğunu hissetmek iyi oluyordu, soğuk ve affedici.

Bazen onu görmek için kafamı ona çevirirdim. Uykulu gözlerim onunkilere bakardı, ve karanlıkta onun inci beyazı dişleri sıcak bir gülümseme ile parlardı. Ben de gülümseyerek karşılık verirdim.

Ziyaretlerinden birine uyandığımda hep sessiz olurdu, genelde benim el sallamam ve onun yavaşça kaybolan sevgi dolu gülümsemesi ile biterdi.

14 yaşına geldiğimde, nedenini anlayamadığım bir sebepten gece ziyaretleri azaldı. Bunu anneme sorduğumda bana döndü, bakışları yumuşadı ve dudakları cevabı vermek üzere aralandı:

"Şey," dedi alçak bir tonla "Yaşın ilerledikçe...hayaletleri gittikçe daha az görmeye başlarsın."

Ç.N:
Adminin tembellik zamanına denk geldiğiniz için kusura bakmayın  (>_<'')
Ah, bir de şu komik Cp paylaşımları olan blog ne zaman açılacak merak eden varmış :3 
Şu an Blogun ziyaretçi sayısı benim tembelliğim yüzünden düştü, onu eski haline getirdiğim anda açacağım ^^