15 Ekim 2022 Cumartesi

Somebody has been leaving notes around my house. They're starting to freak me out.

 Her şey oldukça masum bir şekilde başladı.


Anahtarlarını almayı unutma. Buzdolabımın kapağına yapıştırılmıştı.


Hemen dikkatimi çekti çünkü uzun süredir yalnız yaşıyordum ve bunu yazdığıma dair hiçbir anım yoktu. Üstelik el yazısı benimkiyle ya da tanıdığım hiç kimseninkiyle uyuşmuyordu. Biraz tedirgindim ama nasıl tepki vermem gerektiğinden emin değildim. Sonunda notu attım ve işe gittim. İkinci not birkaç gün sonra geldi, mutfak tezgahımın üzerine konulmuştu. Yapışkan not bu sefer pembeydi ama yine de aynı belirgin ilmekli el yazısına sahipti.


Bugün bir öğle yemeği hazırladığından emin ol.


Yine huzursuzdum. Şimdi, normal bir insan bunu polise ihbar edebilirdi, ama o sırada büyük bir depresif dönemden geçiriyordum. Arkadaşlarımdan ve ailemden uzakta yeni bir şehre taşınmıştım ve çabucak nefret ettiğimi ve maaşın hiçbir ödememe yetmediğini ancak fark ettiğim yeni bir işe başlamıştım. Evde yalnızdım ve iş beni fazlaca yıpratıyordu. Bırakın polisin ciddiye almayacağından emin olduğum bir rapor yazmayı, her sabah yataktan kalkmakta bile yeterince zorlanıyordum. Daha da stresli bir hâle bürünerek, notu attım. Ancak, kendim için küçük bir öğle yemeği hazırladım. Genelde çaba sarf etme zahmetine girmez ve kafeteryadan bir şeyler yerdim ama daha iyi hissetmeme yardımcı olacağını düşünerek notta yazanları yerine getirdim. O gün kafeterya kapalıydı. Ana kafeterya buzdolabı o gece bozulmuştu ve içerideki donmuş öğle yemeklerinin çoğu bozuldu. Yönetim, o gün için kapatmanın daha iyi olacağını düşündü. Haberi öğrendikten sonra içime bir huzursuzluk oturdu. Sanki not tahmin etmiş gibiydi. Notlar sonraki haftalar boyunca devam etti. Genellikle rastgele günlerde ortaya çıkardı, günde en fazla üç not. Hepsi dairemde bariz yerlerde, hepsi yapışkan notlarda ve o tanıdık olmayan dolambaçlı el yazısıyla bırakılmıştı. Gittikçe daha korkutucu olmaya başladılar.


Bugün eve yürüyerek dön. Yolda kötü bir kaza olacak.


Janet ofiste sana kurabiye ikram edecek. Kibarca reddet. Yersen zehirleneceksin.


Marie diyette. Zayıfladığı için ona iltifat et. Sonunda senin hakkında daha iyi şeyler düşünecek.


Tabii ki, doğru olup olmadıklarını görmek için notları test ettim. Ne zaman tavsiyelerini görmezden gelsem, notta bahsedilen her şey gerçek oldu. Bir gün bir not şemsiye almamı söyledi ve ben bilerek yapmadım. O gün havanın güneşli olması bekleniyordu, normal bir insan şemsiye taşımayı düşünmezdi ama o akşam arabama doğru yürürken sırılsıklam oldum. Notları kimin yazdığını inanılmaz merak ettim. Onlarla ilgili kafamda o kadar çok soru vardı ki, bu cevapsız sorular kafamın içini kemirip duruyordu. Karşılığında notlar yazmayı ve onları dışarıda bırakmayı denedim, ancak bir yanıt alamadım. Notu yazan kişi bir şekilde beni duyabiliyormuş gibi (ya da her ihtimale karşı) yüksek sesle konuşur ve sorular sorardım, ama bu sadece kendimi aptal gibi hissettirdi. Ara sıra, notu yazan kişiyi notlarını bırakırken yakalayıp yakalayamayacağımı görmek için tuhaf saatlerde eve sürpriz ziyaretler yapardım. Tabii ki onu hiç yakalayamadım. Daireme kameralar yerleştirmeyi denedim, hatta tüm kameraların tamamen gizlendiğinden iyice emin oldum, ancak ertesi gün kameraların her birin parçalanmış ve mutfak masasına yerleştirilmiş, yanlarında tek bir notla buldum:


Bunu bir daha asla yapma.


Bundan sonra notların gelmesi durdu, bu beni derinden pişman etti. Notalara alışmıştım. Hatta onlara güvenmeye başlamıştım. Son birkaç ayda hem zihinsel, hem finansal hem de sosyal olarak yaşam tarzımı önemli ölçüde iyileştirmişti. Hatta o tavsiyeler sayesinde ofiste arkadaş edinmeye başlamıştım ve hayatımda ilk defa biraz popüler bile olmuştum. Notlardan önce benimle pek ilgilenmeyen yöneticilerim şimdi varlığıma değer veriyor ve projeler hakkında fikrimi soruyordu. Terfi yolunda olduğum sır değildi. Bunu notlar olmadan da yapabilir miydim? Ayrıca notlara bir arkadaş olarak da değer verirdim, kulağa ne kadar tuhaf gelse de. Ya da daha çok bir koruyucu melek gibi. Nereden gelmiş olurlarsa olsunlar, beni her zaman koruyorlardı. Onlar olmadan gelecek birdenbire bilinmez ve tehlikeli bir hâle bürünmüştü. Kötü trafikten stresli çalışma durumlarına ve hatta küçük bir kağıt kesiğine kadar hafif bir sıkıntı çıksa, notlar elimde olsaydı, bunların nasıl önüne geçebileceğimi düşünürdüm.


Ertesi hafta, banyo aynamda parlak yeşil yapışkan bir not belirdi.


Bugün annemi aramayı unutma. Onun doğum günü.


Neredeyse ağlayacaktım. Notların nereden geldiğini araştırmaktan vazgeçmeye ve her şeyi olduğu gibi kabul etmeye karar verdim. Yavaş yavaş, depresif büyümün sisi kalkmaya başladı ve eski halime dönmeye başladım. Güvenim arttı ve uzun zamandır ilk defa huzurlu olduğumu hissettim. Dışarı çıktım, şakalar yaptım ve hatta dairemi baştan sona temizledim. Aynı zamanda bir kız arkadaş edinmeyi de başardım. Adı Amanda'ydı. Arkadaşlarımla takıldığımız bir gün gittiğimiz barda onunla tanıştım. Tüm bunların en iyi yanı, bir nedenden dolayı bana gerçekten aşıkmış gibi görünmesiydi. Tatlı ve sevgi dolu kahverengi gözleri ve sırtına kadar uzanan yumuşak kumral saçları ile muhteşemdi. (Gerçekten benim çok üzerimdeydi.) Gülüşü çok güzeldi ve kullanmayı sevdiği limon kokulu parfüm sarhoş ediciydi. O, saatlerce sohbet edebileceğiniz ve konuşacak şeyleri asla bitmeyen türden bir kızdı. İlişki hâlâ yeniydi, bu yüzden tüm geleceğimizi kafamda planlamamaya çalışıyordum ama o kadar sevimliydi ki, onunla ilgili geleceğe dair hayaller kurmamak çok zordu.


Bir noktada, ona, aldığım notlardan bahsetmeyi düşündüm. Hep bunu birine anlatmak istemiştim ama şimdiye kadar anlatacak kimsem olmamıştı. Yine de deli olduğumu düşünmesinden korktuğum için yapmamaya karar verdim. İlişkinin bu kadar erken döneminde benim bir aptal olduğumu düşünmesinin bir anlamı yoktu. Ayrıca notaların tekrar duracağından korktum. Onları bırakan kişi açıkça onları araştırmamı istemiyorsa, olanları biriyle paylaşsam nasıl tepki verirdi? O yüzden şu an için kendime sakladım. 

Amanda yemek hazırlamayı çok severdi ve cumartesi günü beni evine, kendi deyimiyle "yiyebileceğim en iyi spagetti" için davet etmişti. Bu onun evine ilk ziyaretim olduğu için heyecandan ölmek üzereydim. O akşam randevuya hazırlanırken iyi bir ruh halindeydim. Bunun ne kadar güzel olacağını düşünerek mutlu bir şekilde kendi kendime mırıldandım ve anahtarlarımı almak için aşağı indim. Mutfak tezgahında yeni,  pembe yapışkan bir not vardı. İçgüdüsel olarak aldım.


KIZ ARKADAŞINI ÖLDÜR.


Beynim bir an içim durdu. Bir, iki, üçüncü kez okudum, kelimeler beynimde yanıp sönüyordu ama her seferinde anlamayı reddediyordum. Notu yere bıraktım ve midemde bir yanma hissederek yutkundum. Endişeli bir şekilde arabama gittim ve sürmeye başladım. Notu düşünmemeye çalıştım ama kelimeler aklımda dönüp duruyordu. Kız arkadaşını öldür. Notlar beni daha önce hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı ve bildiğim kadarıyla her zaman benim yararıma oldular... 


Belki bu sefer yanılmıştır? Belki de kelimenin tam anlamıyla orada yazan şey amaçlanmamıştır? "Öldür", "ayrılmak" ile benzer anlamlı olabilir, değil mi? Aklım yol boyunca çaresizce bahaneler uydurmaya çalıştı. 


Yüzümü kontrol etmek için güneşliğimi indirdim ve parlak yeşil, yapışkan bir not çıktı. Buz kestim. Notlar daha önce evimin dışında hiç görünmemişti. Ellerim titreyerek notu aldım ve okudum.


AMANDA'YI ÖLDÜR. TORPİDODAN SİLAHINI AL VE ONU VUR.


Gözlerim dolu dolu torpido gözüne baktım. Güvenlik amacıyla torpido gözünde gerçekten de bir tabanca bulundururdum. Kusmak, bunun gerçek olmadığına inanmak istedim. Yine notu görmezden geldim ve mesajı aklımdan silmeye çalışarak Amanda'nın evine doğru yürüdüm. Ben zili çaldıktan hemen sonra kapıyı açtı.


"Naber!" Parlak bir gülümsemeyle söyledi, ama yüzümü görünce gülümsemesi düştü.


"İyi misin Gary, sorun ne?" Endişe içinde sordu.


"Hiçbir şey." Zorla gülümsemeye çalışarak yalan söyledim. "Şey, aslında sanırım biraz midem ağrıyor..."


"İçeri, içeri," dedi beni buyur ederek. Evinin içi şirin ve sadeydi. Beni mutfak masasına götürürken endişeyle sarıldı, ardından elimi tuttu ve rahatlatıcı bir şekilde ovuşturdu.


“Eğer spagetti istemiyorsan, her zaman başka bir zamana erteleyebiliriz. Bunun için endişelenme. Herhangi bir ilaç ya da başka bir şey ister misin?”


Gülümsedim. Basit bir mide ağrısından dolayı benim için bu kadar endişelenmesi ona yeniden aşık olmamı sağladı. Kalbim hem aşk hem de suçlulukla sızladı. Pişmiş spagettinin kokusu son derece güçlüydü ve iyi olduğunu söylese de, tüm o spagettiyi yaptıktan sonra yemememizin onu fazlaca üzeceğini biliyordum.


"İyiyim tatlım. Muhtemelen bugün fazla yemek yemediğim için midem ağrıyor. Spagettini dört gözle bekliyordum.”


Gülümsemesi tekrar geri geldi. Bir şeylere ne kadar hızlı gülümsediğini her zaman sevmişimdir.


"Pekala o zaman Bay Aç, size bir tabak hazırlayayım!"


Mutfağa gitti. Arkama yaslandım ve ellerimi ceplerime sokarak derin bir nefes aldım. Bir kağıdın varlığını hissettim. Siktir. Siktir. Kağıdı cebimden çıkardım.


SANDALYEYİ AL VE KAFASINDA PARÇALA.


Notu cebime geri koyarken nefesimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Diğer cebimde ikinci bir kağıt hissettim ve durmam için bağıran zihnime karşın, onu çıkardım. Korkmuş bir şekilde notu açtım.


SPAGETTİYİ YEME. ZEHİRLİ.


"Bu nedir, Gary?" Arkamdan beliren Amanda sordu.


Neredeyse yerimden fırlayacaktım. Notları cebime geri koydum.


"Oh, sadece cebimde olduğunu unuttuğum işten bir not, hepsi bu!" Dedim tuhaf bir sesle.


Kaşlarını çattı, bir şey söylemek istiyormuş gibi görünüyordu ama sonra vazgeçti.


"İşte bebeğim" dedi nazikçe, bana bir kase spagetti uzatarak. Cennet gibi görünüyordu. kusmak istedim.


Kendi kasesiyle yanıma oturdu. Başını ellerinin arasına aldı ve heyecanla, beklentiyle bana baktı. Ona boş boş baktım.


"Pekala, bir ısırık al aptal!" Dedi tabağımı göstererek.


“Ah, çok üzgünüm. Gerçekten banyonu kullanmam gerekiyor."


Ayağa kalkıp banyosunu aramaya başladım. Kafası karışmış bir şekilde arkamdan atladı.


"Gary? Sorun nedir? Garip davranıyorsun."


Doğru kapıyı bulunca içeri girdim ve kapıyı arkamdan kilitledim. Kapıyı tıklamaya devam etti.


"Gary? Gary! Cidden, senin neyin var? Karın ağrın o kadar kötü mü? Konuş benimle Gary, lütfen!”


Geri geri gidip banyo duvarına yaslandım, sonra yere çöktüm. Cebimden notları çıkardım ve kalan kısmı okudum. Kalbim durdu.


O AMANDA DEĞİL.