Ben bir Uber şoförüyüm. Pek göz kamaştırıcı bir meslek değil fakat faturalarımı ve stüdyo dairemin kirasını ödemekte işimi görüyor. Bana sağladığı rahatlığı seviyorum. Bir açıdan kendimin patronuyum; istediğim saati ve teslimatı seçebiliyorum. Bazılarınız için Lyft ya da Uber bir çeşit ikinci bir meslek ya da ek gelir kaynağı ama New York gibi bir şehirde bunu tam zamanlı yapma şansına sahibim. İşin haricinde, kısa bir süreliğine de olsa ilginç insanlarla tanışıyorsunuz ve onları bir daha asla görmüyorsunuz. Bu da beni geçen cumartesindeki seferime getiriyor.
Mesaim yeni başlamıştı ve şehirde öylesine dolaşıyordum. Saat 19.30
civarı telefonum çaldı ve bir karşılama yapılması gerektiği söylendi. Detaylara
baktığımda müşterinin çok da uzakta olmadığını gördüm, en fazla 5 dakika içine
oraya ulaşırdım. Bu güzeldi. Çünkü müşterilerimi bekletmekten hiç hoşlanmam.
Sokağa girdiğimde, onu oldukça lüks bir binanın önünde beni beklerken gördüm.
Siyah, kısa saçlı ve oldukça bakımlı bir adamdı, hoş görünen mavi bir takım
elbise giymişti.
‘’Hey.’’ Bağırdım. ‘’Uber çağıran
sen miydin?’’
‘’Uh, evet.’’ Kafası karışmış
gözüküyordu. ‘’Jeff sen misin?’’
Başımla onayladım ve bilgilerini kontrol etmek için telefonuma girdim.
Hava karardıkça ekranı okumak zorlaşıyordu, gözlerimi kıstım.
‘’İsmin neydi?’’
‘’Bradley, Bradley Corson.’’
durumdan hoşnutsuz bir şekilde cevap verdi, acelesi olduğunu düşündüm.
‘’Ah, işte buradasın. Tamamdır,
geçebilirsin.’’ Telefonumu bıraktım ve aracımın arkasına geçmesini işaret
ettim.
‘’Gerçekten iyisin dostum, oldukça
kısa bir sürede geldin.’’ Gülümsedim.
‘’Teşekkürler, bunun için çok
çalışıyoruz.’’
‘’Normalde geldiğinizde mesaj
atmaz mısınız?’’
‘’Genelde evet. Fakat seni
dışarıda öyle taksi bekliyor gibi görünce sormak istedim.’’
Yola çıktık.
‘’Pekâlâ, durum nedir?’’
‘’Nişanlım ve ailesiyle şehrin
merkezinde akşam yemeyi yiyeceğiz.’’ Diye cevapladı telefonunu çıkarırken.
‘’Nişan için tebrikler, özel bir
gün mü?
‘’Hayır, ailesi şehir dışından
geliyor ve beraber bir akşam geçirmek istedik.’’ Hâlâ telefonundan başını kaldırmıyordu.
‘’Biraz şarkı açsam sorun olur mu?
‘’Problem değil dostum, keyfine
bak.’’ Dürüst olmak gerekirse sorumu umursadığını bile sanmıyordum ama dikkate
almadım, yumuşak bir parça açtım ve yoluma devam ettim. Yolculuk 15 dakika
kadar sürdü, bir kere bile olsun gözlerini ekranından ayırmamıştı. Belki de
konuşmaya devam etmek istemiyor, diye düşündüm. Zaten ineceği yere gelmiştik.
Birkaç kere hafifçe kornaya bastım ve dikkatini çektim. ‘’Geldik dostum.’’
Telefonunu kilitledi ve bana baktı. Tam o esnada ekranı aydınlandı ve tekrardan
gözlerini telefonuna çevirdi.
‘’Ee… Jeff.’’ Dedi titrek bir
sesle. ‘’Neden Uber’imin daireme geldiğine dair bir mesaj aldım?’’
"Hmmm... Bu garip," diye
mırıldandım.
"Dur," diye başladı.
"Burası et lokantası değil." Kaşlarını çatarak konuştu.
Tam o sırada, lekeli beyaz bir atlet
ve gri eşofman giyen iri, kel bir adam sağımızdaki apartmandan çıktı ve orada,
verandasında durdu. Onunla konuşmak için yolcu tarafı camımı indirdim.
"Hey Chet! Arka koltukta!" diye
bağırdım, parmağımla Bradley'i göstererek.
"Bir dakika, bu nedir?"
Bradley panikledi. Bunun üzerine
Chet, açık pencerenin önünde durmadan önce merdivenlerden homurdanarak indi ve
arabama geldi. ''İyi iş
çıkardın Mikey.'' dedi bana bir yığın yüz dolarlık banknot atarken.
"Mike?" Dedi Bradley,
yüzünde çok şaşkın bir ifadeyle.
"Üzgünüm dostum" diye
cevap verdim, gönülsüzce omuz silkerek
"Hayır, bırak beni, bırak
beni burada." Kapı kilidini bulmaya çalışırken Bradley yalvardı.
Chet kapıyı kolayca açtı ve
Bradley’i kucakladı. Bradley zayıf bir adam değildi fakat olayın şaşkınlığını
atlatamadan Chet onu zaten hâlletmişti. Boğuşmaya başlamadan Chet, kimyasalla
kaplı bir bezi Bradley’in burnuna bastırdı ve sadece birkaç saniye içinde
Bradley direnmeyi kesti.
Chet, Bradley'in gevşek vücudunu
merdivenlerden yukarı dairesine sürüklemeden önce, "Tekrar teşekkürler
evlat," dedi başını sallayarak.
Yaklaşık 15 dakika Chet'in
dairesinin dışında oturdum ve bana verdiği parayı saydım. Bu iş için on bin
dolar kazanmıştım. Görüyorsun, Chet ve arkadaşları bir grup yamyam ve onlara
yemeklerini getirmem için beni tutuyorlar. Şimdi, bazılarınızın kafasının
karıştığını görebiliyorum. Evet, aslında Uber için çalışıyorum, sadece
alışıldık anlamda değil. İnsanları alıp gidecekleri yere götürmem. Aktif işlere
bakıyorum ve eğer biri bana yakınsa ve Chet açsa, uğrarım ve onları alırım, ama
onları bir bara, bir restorana ya da gidecekleri yere götürmek yerine onları
Chet'e götürürüm. Ve gördüğünüz gibi, cömertçe ödüyor. Elbette, insanları alıp
gidecekleri yere götürebilir ve orada burada birkaç yüz dolar kazanabilirim,
ama Chet için çalışmak çok daha iyi.
Size çevirilerimizi nasıl ulaştırabiliriz? Açıkça katkıda bulunmak isterim. Ayrıca hikayede güzeldi eline sağlık mantus :)
YanıtlaSilŞimdi anlamadım. Bu Chet adamlara işkencemi veriyor?
YanıtlaSilChet yamyam.
SilBu bloğun yazarı olan herifin bir taksi şoförü olmadığına eminim.
YanıtlaSilŞoför insan kaçırıyomuş smsnsnsjndhjfjdndzösm
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKarakter gereksiz yere son paragraflarda olayı uzun uzun açıkladığı halde yorum yapanların bir kısmının hâlâ anlamadığını görmek sinir bozucu 🙂 Eh, klasik bir uber hikâyesiydi işte, direkt şoförün kendisinin yamyam olmasını tercih ederdim. Ya da her şeyin biraz daha vahşi gelişmesini. Bu tarz hikâyelerin onlarca farklı versiyonunu her yerden duyduğum için artık olay gelişiminden değil de vahşetin büyüklüğünden zevk alır oldum. Keşke anti-kahraman bu kadar dolaylı olmasaydı. Puanım: 5/10 Çeviri de gayet iyi.
YanıtlaSil