Babam, bana prensesim diye hitap eder. Ben de öyle hissederim, özellikle prenses taçlarımdan birini taktığımda. Babam onları benim için yapar. O bir sanatçı, anlarsınız ya.
Her seferinde, babam bana bir hediyesi olduğunu söyler. Bir kutu, genelde parlak bir kağıtla kaplanmış ve üzerinde bir fiyonku olan. Gördüğümde kocaman gülümserim. Kağıdı yırtarım ve kutuyu açarım ve ince, gürültülü kağıdı çıkarırım, ve gülümsemem daha da büyür. Bu babamın bana verdiği en yeni prenses tacı, hepsini benim için yapıyor, ve bu çok güzel. Her zaman çok güzel oluyorlar.
Babam, annem gittikten sonra prenses tacı yapmaya başladı. Gidişini izlediğimi hatırlıyorum. Büyük, kahverengi bir bavulu vardı. Bana neden hoşçakal demediğini ya da eve ne zaman geleceğini söylemediğini hala bilmiyorum. Babam onun dönmeyeceğini söyledi, ama bence bir gün dönecek.
Babamın bana ilk tacımı verdiği zamanı hatırlıyorum, iki yıl önce. Altı yaşındaydım.
Kutuyu açmadan önce babamın korkmuş göründüğünü hatırlıyorum, beğenmeyeceğimden korkmuş gibiydi. Bayılmıştım, ve onu bana ikinci bir tane verene kadar her gün taktım. Şimdi dokuz tane var.
Favori taçlarımdan birinde gümüş parçacıklar var. Babam onu bana geçen sene verdi. Güneş ışığında parıldarkenki görüntüsünü seviyorum. Gerçi, onu sadece pencereden sızan güneş ışığında parıldarken gördüm. Babam dışarı çıkarmama izin vermiyor. Hiçbirini çıkarmama izin vermiyor. Kırılmalarını istemiyor.
Eve bir arkadaşım geldiğinde, babam prenses taçlarımın hepsinin "taç odasında" olduklarından emin oluyor. Burada onları güvende tutuyor. Aynı zamanda orası, taçları yaptığı yer. Ben taç odasına hiç girmedim, denedim, ama babam orayı hep kilitli tutuyor, ve anahtar nerede bilmiyorum.
Babam arkadaşlarıma taçlarımı göstermeme izin vermiyor, çünkü onları kırabileceğimizi ya da bir arkadaşımın çalabileceğini düşünüyor. Bu yüzden onlara taçlarımdan bahsetmemem gerek. Eğer bahsedersem, bir daha asla başka bir taç yapmaz, ve hepsini atar. Bunu istemiyorum. Prenses taçlarımı seviyorum.
"Hey prenses," diyor babam gülümseyerek."Senin için bir hediyem var,"
Ve akşam yemeği masasında, arkasındaki kutuyu görüyorum, parlak ve üzerinde sevimli bir fiyonk var. Büyük bir gülümsemeyle ona doğru koşuyorum. Kağıdı yırtıp kutuyu açıyorum. İnce, sarı kağıdı tacımı görene kadar sıyırıyorum. Gülümsemem büyüyor. Bu çok güzel.
Babam dişleri işaret ediyor. Denemek için taktığımda ne kast ettiğini anlıyorum. Her tarafta olan üç diş, buklelerim arasına rahatça oturuyor ve tacı başımda tutuyor.
Aynaya bakıyorum. Bu çok hoş. Bir prenses gibi görünüyorum. Sonra, tacın üzerinde yemek olduğunu fark ediyorum. Tacı çıkartıp babama bakıyorum. Genelde, taçta kalan yemeği temizleyebilen tek kişi o. Ama bu kez gülümseyip başıyla onaylıyor, onu benim için bıraktığını ifade ediyor.
Dişimle taçtaki eti sıyırıyorum. Çok lezzetli. Tacı başıma tekrar takıp yansımama gülümsüyorum. Sonra bana gülümseyen babama bakıyorum. Babamı seviyorum. Ben onun prensesiyim.
Ç/N : anlamayanlar için; babasının yaptığı taç "dental crown" yani tamamen insan dişlerinden yapılmış bir taç. kızın beğendiği gümüş parçacıklar da muhtemelen bazı insanların yaptırdıkları gümüş dişler.
Güzeldi. Eline sağlık.
YanıtlaSileline sağlıkk
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilçok şirin
YanıtlaSilÇok gğzeldi
YanıtlaSilVay be! Buraya bakmayalı uzun zaman olmuş. Bu arada pasta hojmuş ellerine sağlık fulya
YanıtlaSilÇOK KORKTUM AMINA KOYİM
YanıtlaSilKEŞKE BÖYLE BABAM OLSA <3
YanıtlaSilş-şey... bu biraz rahatsız edici gibiydi... BAYILDIMMMM!!!
YanıtlaSilOha , çok iyi! Bayıldım çok hoşuma gitti ��
YanıtlaSilMidem bulandı
YanıtlaSil