9 Mayıs 2017 Salı

The Cave-1

Bir Gün

Uzun, dar ve karanlık. Nefes alamıyorum. Burası neresi bilmiyorum. Neden burda olduğumu da bilmiyorum. Ve, en önemlisi kim olduğumu da. Beynim bu cümleleri kurmak istemiyor. Delireceğim. Tırnaklarımı kemiriyorum. Dizlerim yara içinde, en azından öyle sanıyorum. Nemli. Bazen arkamdan çığlık sesleri geliyor; ya da gelmiyor. Sadece hayal ürünü. Soğuk ve nemli. Üşüyorum. Soğuk. Soğuk. Soğuk. Bunları istemsizce yazıyorum. Ama biri bulursa yaşadıklarımı anlayabilir. Bir umut. Bu defteri ellerimle yokladığım bir kayanın altında buldum. Kaya. Mağarada olmalıyım. Ve bir kalem. Hiçbir ışık yok. Yazım için üzgün değilim. Karman çorman belki... Ama bunu yazmalıyım.  Tarih.. Yok Sadece bir gün. Zaman kavramı benim için geçerli değil. Nedense her gün bir tabak yemek oluyor. Ben uyuduğumda. Uyumamayı denedim, inan ki boşuna. Yemeği yemezsem ise bir hayvan getiriliyor. Yılan... Yılan olmalı. Isırıyor her yerimi. Ama şimdi uyumam gerek. Bilincim kapanı

Bir Gün


Terli ve pistim. Yazdıkça delirmemi, aklımı kaybetmeyi, bilincimin kapanmasını önlüyordum sanki. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Burası bir mağaraysa yemek nereden geliyor? İşkence. Burası yapay bir mağara? Belki. Veya mağara görünümünde işkence odası. İşkence. Bana yapılan şey bu. Çığlıklar kesilmiyor. İşkence odası. Burası bir işkence odası ve yalnız değilim! Yalnız değilim. Yalnızlık. Uyandığımda kesikler vardı üzerimde. Her gün bir kesik daha.

Bir Gün

Ölmeyi dilerdim. Ama ölemiyorum.Bugün çığlıklar kesildi. Sessizlik hakim etrafa. Bugün uyuduğum sırada kolumda iğne buldum. Bilincimi kapatmaya çalışıyorlar. Sessizlik çok kötü. Yolunda olmayan şeyler var. Her ne kadar işler yolunda olmasa da...

Bir gün

Bugün ışıkalr yandı. Işığa alışmam uzun sürdü. Gözlerim karanlığa alışmıştı. Önümde ayna vardı. Gözlerimin altı mosmordu, mavi gözlerim içine çökmüştü. Sarı uzun saçlarım vardı. Yağlanmış ve çok iğrenç gözüküyordu. Tırnaklarımı kemiriyordum. Tırnaklarım çökmüş, derim ortaya çıkmıştı. İğrençtim. Vücudumda türlü türlü morluklar vardı. Bazı yerlerde kanamış yerler kabuk tutmuştu. Bacağımda ve kollarımda kesikler vardı. Eğer tümüyle özetlersek ölmüşte dirilmiş gibi görünen bir kızdım. Eğer burda olmasaydım 20'li yaşlarının tadını çıkaran mutlu bir kadın olabilirdim...

Kendimi bilmiyorum belki bir dakika belki saatlerce izlemiştim.Aklıma etrafa bakmak daha sonra gelmişti. Mağara değildi. Düşündüğüm gibi mağara görünümlü bir odaydı. zemin yosunlu, nemli ve kaygan kayalardan oluşuyordu. Duvarlar da kayadandı. Ama elbette ki bunları biri özellikle yerleştirmişti. Bana yemek gelen yere baktım. O tarafta minik bir kapı vardı. Sanırım oradan koyuyorlardı.

Daha sonra beyaz önlüklü bir adam geldi. Yüzünü mavi bir bezle örtmüştü. Beni çekti. Beyaz bir hastahane odasına benzeyen yere getirdi. Sedyeye yatırdı. Karşı koyamıyordum. Bana tecavüz etti. Bunları yazarken kendimden iğreniyorum... Yazmayacağım. Daha sonra odama gönderildim. Ve defterin önceki sayfalarına baktım. Yazılar vardı. Burda, benden önce yaşamış bir kadın vardı! Ve.. Ve okuduklarım kadarıyla biliyorum ki o benim annemdi.

Ç.N: Diğer bölümde ise annesinin yazdıkları olacak.

10 yorum:

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^