Anaokulunun ilk günü annem beni okula bırakmıştı:ikimiz de gergindik ve sınıfa girerken benimle olmak istiyordu.Sabah kalkmam hala iyileşmekte olan kolum nedeniyle biraz zor oldu.Dikiş tam kolumun ortasına atılmıştı,bu banyo yaparken bir kollukla tüm kolumu sarmam gerektiği anlamına geliyordu.Kolluk su sızmaması için kolumu sıkı sıkıya sarıyordu.Kolluğu hep kendim takardım,fakat o sabah belki heyecandan belki stresten yeteri kadar sıkı bağlayamamıştım.Banyonun ortasında suyun içeri sızdığını hissetmeye başladım.Yerimden zıpladım ve kolluğu söküp attım,ama katı alçının yumuşadığını hissediyordum.
Alçılı bölgeyi yıkamanın hiçbir yolu olmadığından,düşmesi gereken ölü deri orada kalıyordu.Nemle karşılaştığında,tıpkı ter gibi, bir koku yayardı.Ve kokunun ağırlığı nemle doğru orantılıdır,çünkü onu kurulamaya başladıktan kısa süre sonra ağır bir çürük kokusuyla karşılaşmıştım.Havluyla kuruladıkça alçı parçalanmaya başladı.Sıkıntılarım giderek artıyordu,okulun ilk günü bir çocuğun gösterebileceği en yüksek şekilde azimliydim.Önceki gece annem kıyafetlerimi hazırlarken ben de çantama eşyalarımı koydum,ve herkese ninja kaplumbağalı yemek çantamı göstermek için heyecandan yerimde duramaz oldum.Daha tanışmadığım kişileri ‘’Arkadaşlarım’’diye çağırma gafletine düşmüştüm,ama alçımın durumu kötüleştikçe bu etiketi hiç kimseye yapıştıramamanın düşüncesi beni derinden üzdü,bu arada gün bitmişti.
Mahvolmuş bir şekilde kolumu anneme gösterdim.
Alçının geri kalanını korumaya çalışırken nemi dışarı çıkarmak 30 dakikamızı aldı.Sorunun kaynağı olan kokuyu annem üzerine sabun sürerek çözdü,ve kozalaklar ile daha hoş bir kokuyu onun yerine bıraktı.Okula vardığımızda arkadaşlarım çoktan ikinci aktiviteyi yapıyorlardı ve beni de bir gruba itelemişlerdi. Oyunun kurallarını anlayamamıştım ve beşinci dakikada ciddi bir kural ihlali yapmam sonucu tüm takım arkadaşlarım öğretmene neden onların grubunda olmak zorunda olduğum konusunda şikayette bulunmuşlardı.Birkaç imza ve belki de çizim toplayabilmek için yanıma keçeli kalemler almıştım,bir anda bu düşünce yüzünden kendimi aptal gibi hissettim.
Okulumda anaokulu öğrencilerinin kendilerine ait yemek odaları vardı fakat kısıtlı eşya nedeniyle tek oturamamıştım.Bir çocuğun karşısına oturduğumda kendimce alçının zayıf noktalarını seçiyordum.
‘’Yemek çantanı beğendim.’’dedi.
Benimle dalga geçtiğini sandım ve öfkelendim,o günkü tek iyi şeyim yemek çantamdı.Çocuğa bakmadım,ve gözlerimde yaşlar nedeniyle yanma hissettim.Ona beni rahat bırakmasını söyleyecektim ama bunu demeden beni duraklatan bir şey gördüm.
Yemek çantası benimkinin aynısıydı.
Güldüm.’’Ben de seninkini beğendim.’’
‘’Bence Michelangelo en havalısı,’’dedi nunchuck hareketleri yapmaya çalışırken.
Raphael’in en iyisi olduğunu söyleyerek tezini çürütmek üzereydim ki karton sütünü çıkarıp masasına koydu.
Onu tam olarak tanıyamadığımdan kahkaha atmamaya çalıştım,ama önce o gülmeye başladı.Aniden alçım nedeniyle kötü hissetmemeye başladım,zaten zar zor fark ediliyordu.O zaman şansımı denemeye karar verdim.
‘’Hey,alçımı imzalamak ister misin?’’
Keçeli kalem çıkarırken bana nasıl kırdığımı sordu.Mahallemdeki en uzun ağaçtan düştüğümü söyledim,etkilenmiş görünüyordu.Onun zahmetli bir şekilde adını yazışını izledim,bitirince ne yazdığını sordum.
Bana ‘’Josh’’ yazdığını söyledi.
Josh ve ben her gün beraber yemek yerdik,ve bir proje için bir araya gelsek ona el yazısında yardım ederdim,o da ben duvara ‘osuruk’ yazınca suçu üstlenirdi.Diğer çocukları da tanımaya başlamıştım ama Josh benim tek gerçek arkadaşım gibi hissediyordum.
5 yaşında okul dışında arkadaşlığı devam ettirmek sandığınızdan daha zordur.Balonları bıraktığımız zaman Josh’a bizim eve oynamak için gelebilir mi diye sordum.Gelebileceğini hatta yanında oyuncaklarını da getireceğini söyledi.Keşfe çıkabiliriz ve belki de gölde yüzebiliriz diye önerdim.Eve dönünce anneme sordum,bir sorun olmayacağını söyledi.Josh’u arayıp söylemenin bir yolu olmadığını anlayana kadar coşkum sınırsızdı.Tüm haftasonunu arkadaşlığımızın pazartesine bozulabileceği korkusu ile geçirdim.
Onu gördüğümde onun da aynı endişeyle baş ettiğini söyleyince bunun komik olduğunu düşündüm.Evde telefon numaralarımızı yazdık ve sonraki hafta birbirimize verdik.Annem Josh’un babası ile konuştu ve cuma günü annemin ikimizi okuldan almasına karar verdik.Neredeyse her haftasonu bu basit yapıyı sürdürdük,yakın oturmamız işleri kolaylaştırıyordu.
1. sınıfın sonunda annem ve ben şehrin karşısına taşınınca dostluğumuzun bittiğinden emindim.Ayrılırken sadece evden ayrılmamdan dolayı üzülmediğimi biliyordum.En yakın arkadaşıma elveda diyordum,ama şansıma Josh’la yakınlığımız devam etti.
Zamanımızın çoğunu ayrı geçirmemize ve birbirimizi sadece hafta sonları görmemize rağmen büyüdükçe olağanüstü bir şekilde birbirimize benzemeye başladık.Kişiliklerimiz kaynaştı,eğlence anlayışımız ötekine bir övgü oldu ve bazı şeyleri bağımsız olarak sevmeye başladığımızın farkına vardık.Hatta öyle ki Josh beni taklit ederek annemi şaşırtmaya başladı,başarı oranı göz dolduruyordu.Annem bizi ayırmanın tek yolunun saçlarımız olduğuna dair espriler yapardı.O kardeşi gibi kirli sarı saçlıydı ben ise annem gibi kıvırcık koyu kahve saçlıydım.
İki genç arkadaşı birbirinden ayırmanın yolunun onların kontrolü dışındaki şeylerden geçtiği düşünülebilirdi,fakat bence aşama aşama ayrılmamızın yegane sebebi benim Boxes’ı aramak suretiyle evime dönmekteki ısrarımdı.Sonraki hafta geleneği devam ettirmek için Josh’u davet etmiştim fakat bana havasında olmadığını söylemişti.Zaman ilerledikçe birbirimizi daha da az görmeye başladık.Haftada birden,ayda bire sonunda birkaç ayda bire kadar düştü ziyaretlerimiz.
12. yaş günümde annem benim için bir parti düzenledi. Taşındığımızdan beri çok arkadaş edinememiştim,bu nedenle sürpriz bir parti değildi.Tanıdığım birkaç arkadaşımı davet ettim,sonra Josh’u gelebilir mi diye aradım.Başta başarabileceğini düşünmemişti,ama bir gün önce orada olacağını söyledi.Çok heyecanlanmıştım çünkü onu aylardır göremiyordum.
Parti güzel geçti,en büyük endişem Josh ve diğerlerinin anlaşamamasıydı,ama birbirlerini sevmişe benziyorlardı.Josh sürpriz bir şekilde sessizdi.Bana bir hediye almamıştı,bunun için özür diledi.Bunun sorun olmadığını söyledim.Sadece gelmesi bana yetmişti.Onunla konuşmaya çalışsam da sonuç vermedi.Ona sorunun ne olduğunu sordum.Neden işlerin böyle sarpa sardığını anlayamadığımı söyledim.Eskiden hiç böyle değildi,her hafta birbirimizi ziyaret eder ve birkaç günde bir telefonda konuşurduk.Aramız niye bozulmuştu.Gözlerini ayakkabılarından kaldırıp yüzüme baktı ve şöyle dedi:
‘’Sen gittin.’’
Bunu söyledikten sonra annem öteki odadan hediye zamanı diye bağırdı.Zorla gülümsedim ve ‘’İyi ki doğdun’’ şarkısı söylendikçe yemek odasına yürüdüm.Birkaç kutu ve ailemin çoğunun eyalet dışı yaşaması nedeniyle pek çok da kartpostal vardı.Hediyelerin çoğu aptalcaydı ve unutulabilirdi,Brian’ın verdiği ve yıllarca tutacağım yılan şeklindeki Mighty Max oyuncağını iyi hatırlıyorum.Annem tüm kartpostalları açmamı ve gönderen kişilere teşekkür etmemi istedi çünkü birkaç yıl önce mektupları o kadar büyük bir şevkle açmıştım ki kimin gönderdiğini veya ne gönderdiğini anlamanın hiçbir yolu kalmamıştı.Arkadaşlarımın getirdikleriyle kargoyla gelenleri ayırdık ki arkadaşlarım hiç tanımadıkları kişilerin hediyelerini açmamı izlemek zorunda kalmasın.Mektupların çoğunda birkaç dolar vardı ve arkadaşlarım getirmişti,aile üyelerininkilerde koca koca faturalar vardı.
Bir mektubun üzerinde adım yoktu,ama yığındaydı bu nedenle onu da açtım.Kartta alışıldık çiçek resimleri vardı,ve uzun süredir doğum günümde bana gönderilebilmek için bekliyor gibiydi çünkü rengi biraz soluktu.Aslında fikir hoşuma gitmişti çünkü kartpostalları biraz aptalca bulurdum.İçindeki para yere düşmesin diye düz tuttum,ama bulduğum şey kartpostala bastırılmış bir mesajdı.
‘’Seni seviyorum.’’
Bunu gönderen kişi başka bir şey yazmamıştı ama mesajı kalemle birkaç kez yuvarlak içine almıştı.Kıkırdadım ve ’’Vay,bu muhteşem kart için teşekkür ederim,anne.’’
Bana baktı ve dikkatini hemen kartpostala verdi.Kendisinden olmadığını söyledi ve kartı arkadaşlarıma gösterirken mutlu görünüyordu,yüzlerine bakıp bu şakayı kimin yaptığını anlamaya çalıştım.Hiç kimse öne çıkmadı ve annem bana:
‘’Merak etme tatlım,artık seni seven en az iki kişi olduğunu biliyorsun.’’dedi.
Bunu aşırı şekilde uzatılmış acı verici bir öpücüğü yanağıma kondurarak tamamladı,akabinde grubun şaşkınlığı kahkaha krizine döndü.Hepsi gülüyordu yani bunu gönderen herhangi biri olabilirdi,ama en çok gülen Mike’tı.Dalga geçilen kişi yerine dalga geçen olmak için Mike’a bana bu kartı verdi diye onu sonra öpeceğimi düşünmemesini söyledim.Hep beraber güldük ve Josh’a baktığımda sonunda neşesinin yerine geldiğini gördüm.
‘’Pekala,kazanan belli olabilir ama hala açman gereken birkaç hediye daha var.’’
Annem bana başka bir hediye verdi.Renkli kağıdı yırtarken karnımın bastırılmış kahkahalar nedeniyle titremesini hala hissediyorum.Hediyeyi görünce kendimi tutmama gerek kalmadı.Ne olduğuna bakınca kahkahalarım söndü.
Bu bir çift telsizdi.
‘’Hadi göster arkadaşlarına!’’
Kaldırdım ve herkes onaylamış göründü,ama dikkatimi Josh’a verince suratının hasta bir beyaza döndüğünü görebiliyordum.Bir süre birbirimize baktık ve o mutfağa döndü.O telefonda bir numara çevirirken annem kulağıma telsizler kırıldığından beri pek konuşmadığımızı bildiğini söyledi,böylece hediyeyi beğeneceğimi düşünmüştü.Annemin bu düşüncesine hayran kaldım,ama bu his unutmak istediğim anılarımın tekrar gün yüzüne çıkması ile çabucak söndü.
Herkes pasta yerken Josh’a kimi aradığını sordum.İyi hissetmediğini bu nedenle onu alması için babasını aradığını söyledi.Gitmek istediğini biliyordum,ama ona daha çok kalabilmesini istediğimi söyledim.Telsizlerden birini ona uzattım ama reddetti.
Keyifsizce ‘’Peki,geldiğin için teşekkürler.Umarım seni bir dahaki doğum günümden önce görebilirim.’’ dedim.
‘’Üzgünüm...Seni daha çok aramaya çalışacağım,gerçekten.’’dedi.
Konuşmamız babasını beklerken durgunlaştı.Suratına baktım.Daha fazla çaba sarf edemediğinden gerçekten pişman görünüyordu.Havası aklına gelen bir şey nedeniyle değişti.Bana doğum günüm için ne getireceğini bildiğini söyledi.Zaman alacaktı ama bunu gerçekten seveceğimi düşünüyordu.Bunun gerçekten önemli olmadığını söyledim ama diretti.Daha iyi görünüyordu,partide somurttuğu için özür diledi.Yorgun olduğunu söyledi,uyuma sorunları varmış.Nedenini sordum ama konuşmamız babasının kornası ile kesildi.Bana döndü ve cevap verirken el salladı.
‘’Sanırım,uyurgezerim.’’Bu arkadaşımı son görüşümdü,ve birkaç ay sonra gitmişti.
Son birkaç haftadır annemle ilişkim geçmişimi öğrenmek istemem nedeniyle iyileşti.Genellikle biri,bir şey kırılana kadar onun kırılma noktasını öğrenemezdi.Annemle inşası bir ömür alan şeyi hayatımızın geri kalanı boyunca tamir etmeye çalışacağımızı hayal ettim.Beni güvende tutmak için çok fazla enerji sarf etmişti,hem fiziksel hem zihinsel açıdan.Ama diktiği duvarlar beni koruyordu ve aynı zamanda onun duygusal sabitini dengeliyordu.Konuştuğumuz son seferde gerçek açığa çıkarken sesinde dünyasının yıkılışının yankıları olduğunu düşündüğüm bir titreme duydum.Artık annemle çok fazla konuştuğumu sanmıyorum,ve hala anlamadığım şeyler olsa da yeteri kadar bildiğimi düşünüyorum.
Josh’un kayboluşundan sonra ailesi onu bulmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.Polis onlara Josh’un tüm dostları ile iletişime geçmelerini,onlarda kalıyor ihtimali olduğunu söyledi.Bunu tabi ki yaptılar,ama onu gören yoktu ve kimsenin nerede olabileceğine dair bir fikri yoktu.Polis bu konuda her türlü iş birliğine hazırdı,olanları 6 yıl önceki takip davasıyla kıyaslamaları için teşvik eden bir kadından defalarca telefon çağrıları almalarına rağmen.
Josh’un kaybolması ile annesinin dünyaya tutunacağı bağlar gevşemiş,Veronica’nın ölmesi ile de tamamen kopmuştu.Pek çok insanın bu dünyadan göçtüğünü görmüştü,ama hiçbiri onu kendi öz evladınınki kadar hassasiyetsizleştirmemişti.Hastanede çalışırken kızını günde iki kere ziyaret ediyordu,bir kere vardiyadan önce, bir kere de sonra.Veronica öldüğünde yanında olamaması ona fazla gelmişti,ve ilerleyen haftalarda durumu git gide dengesizleşmişti.Bazen dışarıda çocuklarının adını haykırıyor,bazen de gecenin yarısında mahallede dolanıyordu.
Eşinin zihinsel sorunları nedeni ile babası evden uzaklaşamıyordu bu nedenle yakında daha az ödeyen bir inşaat işine girmişti.Mahalleyi genişletmeye başladıklarında Josh’un babası aldığı her görevde çalışmaya başladı.İnşa alanını yönetme görevine layık görülmüştü ama yeni bölgeler açan ve alanları temizleyen bir işçi olmak istemişti.Bölgeyi daha fazla yaşanabilir kılmak için ağaçları kaldırmaya başladılar.Josh’un babası ağaçsız kalan bölgeleri düzleştirme görevini aldı böylece birkaç hafta daha çalışabilecekti.
Üçüncü günde düzleştiremediği bir alanla karşılaştı.Her üzerinden geçişinde daha da alçalıyordu.Araçtan indi ve etrafı incelemeye başladı.Daha fazla toprak döktü ama bu işe yaramayacaktı.Yıllarca bu işi yaptığından toprağa nüfuz etmiş ağaç köklerinin yapıyı bozduğunu biliyordu.Yapabileceklerini düşündü ve kürekle kazmaya başladı,makine kullanmadan bu işi çözecekti.Annem yeri tarif edince orada toprak bozulmadan önce ve sonra da bulunduğumu biliyordum.
Göğsümde bir sıkışma hissettim.
Küreği sert bir şeye denk gelene kadar 3 metrelik bir çukur kazdı.Kökü kırmak için kürekle vurdu sonunda kürek sert yapıya daldı.Şaşkın bir şekilde çukuru genişletti. Sonunda 2.50 metre uzunluğunda ve 0.75 metre eninde bir kutuya denk geldi.Zihnimiz uyumsuzluklar hakkında düşünmemeye çalışırdı.Eğer yeteri kadar çabalarsak beynimiz kanıtı reddeder ve dünyaya bakışımızdaki bütünlüğü korurdu.
Tüm kanıtların işaret ettiği ve içindeki küçük ama bastırılmış kısmının gösterdiği şeye rağmen bu adam son ana kadar oğlunun hayatta olduğuna inanıyordu.
Annem akşam altıda bir çağrı aldı,kimden geldiğini biliyordu ama ne söylediğini anlayamıyordu.Ama duydukları onu tetiklemeye yetti.
‘’AŞAĞI GEL…..EVLADIM….LÜTFEN TANRIM’’
Vardığında babasının sırtını çukura verip oturuyor olduğunu gördü.Elindeki küreği o kadar sert tutuyordu ki neredeyse kıracaktı,ve gözleri bir köpekbalığınınkiler kadar cansızdı.Küreği elinden almaya çalışana kadar hiç tepki vermedi.
Gözlerini yavaşça kaldırdı ve sadece ‘’Anlamıyorum’’dedi.Bunu tüm sözcükleri unutmuşçasına tekrar etti.Annem onun yanından geçip çukura bakınca da devam etti.
Bana keşke bakmak yerine gözlerimi oysaydım dedi annem.Ne demek istediğini anladığımı devam etmesine gerek olmadığını söyledim.Suratına bakınca o kadar net bir umutsuzluk gördüm ki karnımda bir ağrı hissettim.Bunu on yıldır bildiğini ve kimseye söylemek istemediğini anladım.Sonuç olarak hiçbir kelime gördüğü şeyi tarif edemezdi.Şimdi ben de aynı sorunla karşı karşıyaydım.
Josh ölmüştü.Suratı sanki dünyadaki tüm acı ve umutsuzluk ona nüfuz etmiş gibi batmıştı.Çukurdan öyle agresif bir çürüme kokusu yükseliyordu ki annem kusmamak için kendini zor tutmuştu.Josh’un cildi çatlamıştı,ve bu çatlakları takip eden kan suratında kurumuştu.Gözleri yarı kapalı yukarı bakıyordu.Mizacı bozulmamıştı ve zaman suratındaki korkuyu ve dehşeti silmek için merhamet göstermemişti.Vücudunun geri kalanı görünür değildi.
Onu başka bir beden kapatıyordu.
Beden büyüktü ve Josh’un üzerinde yüz üstü yatıyordu.Annem gözlerinin ona anlatacaklarını beklerken yatış şekillerinin önemini fark etmişti.
O,Josh’u tutuyordu.
Bacaklarında ölümün donukluğu vardı.Ama sarmaşık gibi birbirlerine dolanmışlardı.Bir kolu daha yakın olabilmek için Josh’un boynunu tutuyordu.Güneş bulutların arasında çıkınca Josh’un tişörtünde bir şey daha belirgin oldu.Annem onu alınca ve ne olduğunu görünce neredeyse mezara düşecekti.
Bu bir resimdi…
Bu benim çocukluk resmimdi.Titreyerek geri adımlar atmaya başladı ve hala oturan Josh’un babası ile çarpıştı.Onu neden çağırdığını anladı ama herkesten sakladığı sırrı söyleyecek cesareti kendinde bulamadı.Josh’un ailesi ağaçlıkta uyandığım geceyi bilmiyordu.Ona söylemesi gerektiğini biliyordu ama söylemenin bir yararının olmayacağını da biliyordu.Oturup sırtını Josh’un babasınınkine verince adam sonunda konuştu:
‘’Bunu karıma söyleyemem.Küçük oğlumuza ne olduğunu ona söyleyemem.Buna katlanamaz.’’
Bir süre sonra kalktı ve mezara girdi.Koca bir adamdı ama mezardaki kadar değil.Adamı yakasından tutup kaldırdı ama yakasını yırtıp çocuğunun üzerine düşmesine neden oldu.
‘’SENİ ADİ HERİF!!’’
Cesedi oğlunun üzerinden kaldırdı ve sırtını duvara yasladı.
‘’Aman tanrım,hayır hayır hayır.Lütfen bu olamaz.HAYIR BU OLAMAZ.’’
Bir anda adamı tuttu ve mezardan attı.Atarken bir cam şişe sesi duyuldu.Şişeyi anneme verdi.
Bu eterdi.
‘’Oh Josh.’diye hıçkırmaya başladı.’’Benim oğlum..benim yavrum.Neden bu kadar kan var?O adam ne yaptı sana?’’
Annem sırtüstü yatan adama bakıca on yıldır hayatımızı zindan eden kişiye baktığını anladı.Onu kaç defa canlandırmıştı.Her zaman kötü ve her zaman korkutucu,ama adama bakınca hiç de öyle biri olmadığını anladı.O sadece bir adamdı.
Donuk ifadesi sakin görünüyordu.Dudaklarının kenarları hafifçe yukarı kıvrılmıştı.Gülümsüyordu,korku filmlerindeki manyaklar gibi değildi,şeytani bir şekilde değildi,kötü bir ruhunkiler gibi değildi,memnun veya tatmin olmuş birininkiler gibiydi.Bu mutluluğun gülümsemesiydi.
Bu sevginin gülümsemesiydi.
Suratından alta bakınca boynunda muazzam bir yara gördü.Derisi kopmuştu.Kan Josh’a ait değildi.Belki de çok çekmemişti.Ama bu düşüncesi kısa sürdü,elini ağzına götürdü ve fısıldadı:
‘’Onlar gömülürken canlıydı.’’
Josh serbest kalmak için adamın boynunu ısırmıştı,ve sonunda adam ölünce Josh kurtulamamıştı.Josh’un ne kadar mücadele ettiğini düşündükçe ağlamaya başladım.Bir kimlik için adamın cebini yoklamıştı,ama sadece bir kağıt parçası bulabilmişti.Kağıtta ufak bir çocuk ve kocaman bir adam el ele tutuşmuştu.Ve resmin yanında birinin baş harfleri vardı.
Benim baş harflerim vardı.
Josh’un babası oğlunu mezardan çıkarırken çocuğun saçlarının benimkiler gibi boyalı olduğunu görmüştü.Kıyafetleri ona küçük geliyordu.Babası pantolonun cebine elini atınca bir kağıt tomarı buldu.Annem de o da ne olduğunu anlayamadılar.
Bana bunun bir harita olduğunu söyledi,kalbimin bir cam gibi kırıldığını hissettim.Haritayı bitiriyordu,hediyesi buydu.Kendimi etrafı keşfederken yakalanmamış olmasını umarken buldum.Ne fark ederse artık.
Babasının adamın bedenini tekrar mezara itekliyordu.Makineden bir benzin bidonu çıkarırken anneme döndü.
‘’Artık gitmelisin.’’
‘’Üzgünüm.’’
‘’Bu senin hatan değil,benim.’’
‘’Böyle düşünemezsin,bunu anlamanın bir yolu yok--’’
Neredeyse duygusuz bir şekilde sözünü kesti.’’Bir ay önce adamın biri çalışırken bana yaklaştı ve daha fazla para kazanmak isteyip istemediğimi sordu,eşimin de çalışmaması nedeni ile kabul ettim.Birkaç çocuğun bahçesine çukurlar açtığını doldurursam bana 100 dolar vereceğini söyledi.Önce emlak firması için birkaç fotoğraf çekecekti sonraki gün akşam üzeri gelmesi kafiydi.Bir işler döndüğünü anlamıştım,yine de kabul ettim.Sonraki gün işi yaptım.Ve bugün aynı adamı oğlumun üzerinden aldım.’’
Mezarı gösterdi,ve ağlamaya devam etti.
‘’Bana onu oğlumla gömmem için 100 dolar verdi.’’
Zorla toprağa oturdu,annem ne diyeceğini bilemedi ve Josh’a ne yapacağını sordu.
‘’Onun son dinlenme yeri bu canavarın yanı olmamalı.’’dedi.
Çocukluğumdaki olayların neden yıllar önce bittiğini şimdi anlıyorum.Bir yetişkin olarak dünyayı anlık görüntüler gibi değil de bir bütün olarak görüp bağlantıları kuruyorum.Josh’u aklıma getirdim,onu o zaman seviyordum,ve hala seviyorum.Onu asla göremeyeceğimi bilmek beni çok daha üzüyor,ve kendimi onu son görüşümde keşke kucaklasaydım diye düşünürken buluyorum.Ailesi hakkında düşünüyorum,nelerini kaybettiklerini düşünüyorum.Bu olaylarla bağlantımı bilmiyorlar ama korkarım onların gözlerine bir daha bakamayacağım.Veronica hakkında düşünüyorum.Onu çok az tanımıştım,ama o kısacık birkaç hafta onu gerçekten de sevmiştim.Annemi düşünüyorum.Beni korumak için çok uğraşmıştı ve benim olabileceğimden çok daha güçlüydü.Adam hakkında düşünmemeye çalışıyorum, özellikle de iki yıl boyunca Josh’a ne yaptığını aklıma dahi getiremiyorum.
En çok da Josh hakkında düşünüyorum.Bazen keşke anaokulunda hiç yanımda oturmasaydı diyorum.Keşke gerçek bir arkadaşa hiç sahip olmasaydım.Bazen onun daha iyi bir yerde olduğuna kendimi inandırıyorum.Ama bu sadece bir hayal,bunu biliyorum.Dünya insanlar tarafından daha zalim yapılan,zalim bir yer.Dostum için hiçbir zaman adalet yerini bulamayacak.Ne bir son yüzleşme ne de intikam.Bu herkes için on yıl önce bitti,ama benim için sadece şimdi sona erdi.
Seni özlüyorum Josh.
Biz kaşiftik.
Biz maceracydık.
Biz dosttuk...
Ç.N: Gerçekten iç burkan bir sondu.Keşke demekten başka bir şey düşünemiyorum.Keşke o balonu hiç atmasaydı,belki Josh hala yaşıyor olurdu,belki Boxes ufak kaçamaklara devam ederdi,belki Veronica'yla ilişkisini ilerletirdi, belki de annesiyle arası hiç bozulmazdı.Ama bu düşüncelerim keşkelerde kalıyor.Umarım siz de benim kadar beğenmişsinizdir bu hikayeyi.
{ToT} guzel bir hikaye ve güzel bir ceviriydi ellerine sağlık leon {ToT}
YanıtlaSilEn uzun ve en güzel CP.Bu arada Babası yaşıyor mu bizim ana karakterimizin ? ben hikaye boyunca babası hakkında konuştuğunu duymadım.
YanıtlaSilAğlayasım geldi T-T. Okuduğum en iyi serilerden biriydi. Her gün bir sonraki bölümün gelmesini heyecanla bekledim. Teşekkürler Leon
YanıtlaSiljoshın nasıl öldüğünü anlamadım biri açıklayabilir mi
YanıtlaSilcesedinin ustundeki adam asil cocuk yerine joshu kullaniyor fark ettiysen resim ve seni seviyorum yazisi sonra joshun saclarinin kahverengiye boyanmasi annesinin sizi ayirt etmenin tek yolu saclar demesi
YanıtlaSilAnlayamadığım bir şey var katil kimdi ? Ve neden bizim karakter yerine josh ve ailesine acı çektirdi
YanıtlaSilAsıl mesele bu işte Josh ve asıl karakteri ayırt etmenin tek yolu saçlarıydı artık çocuk taşınmıştı onun nerede olduğunu bilmiyordu o yüzden joshu aldı yanına :)
SilBence karakteri seven diğerlerini kıskandı
SilAslında bunları okuyup kaydetip siteye atsanız güzel olabilir.
YanıtlaSilHz.Hakan 7p 12trcsp
ne sondu be
YanıtlaSilÇok güzel bir cp teşekürler leon
YanıtlaSilCp çok güzel ama olay örgüsü biraz karışık sanki bazen anaokulu bazen orta okul mesela 5 hikayede kolinun kırık olduğu aklına geliyo ama kolunun kırık olduğunu 6. Da sölüyo . Ama her nasıl olursa olsun eline emeğine sağlık leon
YanıtlaSilDaha önce de bahsetmiştim,kronolojik sıraya göre gitmiyor.Bazı şeylerin cevabını daha önce veya sonra alman normal yani
SilHaykıra haykıra ağlıyorum ya böyle son mu olur��������❄❄...belki biliyorsunuzdur birazda "GİTSBY" tadındaydı...
YanıtlaSillan bu ne ?? :( :( :(
YanıtlaSilTamam josh a ne olduğunu şimdi anladım "erkeklere ilgi duyduğunu bilmiyordum" ve adamın sırıtması ve josh un saçlarının boyalı olması. Tek kelimeyle manyak gibi ağlıyorum ._. Yoksa sonunu ben mi yanlış anladım. Her neyse her türlü ağlarım :/ Bu çevirdiğin en iyi pastaydı ellerine sağlık Leon...
YanıtlaSilOh, ve o Seni Seviyorum yazısı...
SilHayır yanlış anlamadın.Teşekkür ederim iltifatın için.
Sil(>^_^)>
Ya ben neden hiç bir şey anlamadım, bana özet geçinnnn :(
YanıtlaSilSanırım olayların kronolojik gitmemesi kafanı karıştırdı.Her şey okuldaki balon etkinliği ile başladı.Ardından ayak sesleri ve kaçırılma olayı geldi.Sonra teknedeki olaylar yaşandı ve bir süre sonra Boxes kayboldu.Uzun bir aradan sonra yazar doğum gününde Josh'la konuştu,2 ay sonra Josh kayboldu.Bundan iki yıl sonra Josh Veronica ile tanıştı.Veronica'nın ölümünden bir süre sonra da Friends'teki olaylar yaşandı.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilanladıgım kadarıyla katil ana karakterle josh ı karıştırdı o yüzden ölen josh oldu ama anlamadığım tek kısım veronicaya saldıran katilse ve telefonunu da alan katilse ana karakterin yaşadıgını biliyor çünkü veronicanın demesine göre josh 13 yasın da kayboldu yani ana karakterle veronica sinema da karşılaşmadan önce josh katilin elindeydi yani katil ana karakteri josh ı yakaladıktan beri takip ediyordu ve dogum gunun de gelen seni seviyorum yazısı da bunu kanıtlar katil aslında ana karakterin pesindeydi ve herseyin bilincindeydi neden josh ı öldürdü bu basit bir karıştırma degil katil kasıtlı olarak josh ı öldürdü ama asıl soru ana karakterin pesinden uzaklasıp josh la kendini gömdürdü hikayeyi yazan kisi aceleye getirmis detayları atlamıs ama cevirdigin icin elind saglık leon
YanıtlaSilHayır,Josh'la tabi ki ana karakteri karıştırmadı.Hatta Josh'u yazara benzetmeye çalıştı.Saçını boyayarak,onun kıyafetlerini giydirerek.Ve katilin daha önceki davranışlarına bakarsak (Boxes'a yaptıkları,Veronica'ya çarpması vb.) yazarın en sevdiklerine zarar vermeye çalıştığını anlayabiliriz.
Silo da doğru :D
SilRei bu yorumu gördüysen yorum yap.
YanıtlaSilHikayenin ortalarına doğru sonunun böyle bitebileceğini düşünmüştüm sonunu da okuyunca ağlamaktan kendimi alamadım 🙁😭😢
YanıtlaSilAğlamıyorum... Sadece gözüme toz kaçtı.
YanıtlaSilPeki adam kimdi ve neden ana karaktere zarar vermek istedi?Ve bu erkeklere ilgi duyma olayı ne?
YanıtlaSilYa sanki bi yerde hata var. Ilk hikayede anaokulundan onceyi anlatiyordu ranzada ustte yatıp altta uyaniyordum ayaksesi duyuyordum diyor demekki katil ozmn evlerinin altindaymis. Tamam guzel. Ama balon olayi anaokulunda oldu. Hikayenin ztn kurgusu bu yonde degil mi adi bile penpal mektup arkadasi yani. Balon katile vesile olduysa ama onceden de pesinde ortusmuyor...
YanıtlaSilYa sanki bi yerde hata var. Ilk hikayede anaokulundan onceyi anlatiyordu ranzada ustte yatıp altta uyaniyordum ayaksesi duyuyordum diyor demekki katil ozmn evlerinin altindaymis. Tamam guzel. Ama balon olayi anaokulunda oldu. Hikayenin ztn kurgusu bu yonde degil mi adi bile penpal mektup arkadasi yani. Balon katile vesile olduysa ama onceden de pesinde ortusmuyor...
YanıtlaSilağlamıyorum gözüme harita kaçtı
YanıtlaSil