"Görüşürüz!" Dedikten sonra Mark'ın ensesine bir şaplak indirip sınıftan dışarı koştum. Okuldan çıkınca da her ihtimale karşı koşmaya devam ettim. Beni yakalayamadığı için kendi kendime güldüm ve birazdan adımlarımı yavaşlattım.
Eve girdiğimde görünürde kimse yoktu. Çantamı odamda yere koydum ve banyoya girdim. Ellerimi yıkadıktan sonra dışarı çıktım. Garipti, hiç ses yoktu. Oysa kız kardeşim Lilly bir dakika bile sessiz duramazdı. O küçük cadının hep konuşacak şeyleri vardı.
"Büyükanne!"
Bağırdım ve mutfağa girdim. Büyükannem genelde yemek yaptığı için orada olurdu. Ama yoktu, evde kimse yoktu.
Şaşkınlıkla bakındıktan sonra kendime yiyecek bir şeyler çıkarttım. Salamı dilimledim ve iki dilim ekmeğin arasına koydum. Fıstık ezmesini de masaya koyduktan sonra sandalyelerden birine oturdum. İçimde kötü bir his vardı, sanki izleniyormuşum gibi.
Yemeğim bittikten sonra odama gidip üstüme rahat bir şeyler geçirdim. Okulda giydiğim kıyafetleri koymak için dolabımı açtım.
Hareket edemedim, olduğum yerde donup kaldım.
Büyükannem ve kardeşim Lilly, parçalanmış şekilde dolabıma konmuşlardı. Kafaları, kolları ve bacakları gövdelerinden ayrılmıştı, derileri ise yanmış gibiydi. Başımın döndüğünü hissettim, sanki ayağımın altındaki yer kayıyordu. Bir süre nefes bile alamadım, öylece kaldım. Biraz kendime gelebildiğimde odadan dışarı çıkmak için fırladım. Kapı yüzüme kapandı ve karşı taraftan kilitlendi. Kapıyı zorladım ama açılmadı. Dehşet içinde arkama döndüm. O anda tavandan gelen sesle irkildim . Avize büyük bir hızla sallanıyordu. Korkuyla kapıyı zorlamaya devam ettim, artık tüm oda sallanıyordu.
"Onların hiçbir suçu yoktu!" Diye bağırdım.
"Neden öldürdün onları!"
Yere çöktüm ve sarsılarak ağlamaya başladım. Annem ve babam ben sekiz yaşımdayken trafik kazasında ölmüşlerdi. Artık tek ailem olan kız kardeşim ve büyükannem de yoktu. Şimdi ne halt edecektim? O, her neyse, beni de öldürmeliydi. Hemen şimdi öldürmeliydi.
"Danny!" Kız kardeşimin tatlı sesini duyuyordum, bana sesleniyordu.
"Danny!"
Gözlerimi kapatıp sıktım. Deliriyor muydum? Yoksa tüm bunlar bir kabus muydu?
"Fıstık ezmesinin kapağını kapatmayı unuttun tatlım." Dedi büyükannem. Cesetleri parçalanmış hâlde dolaptaydı. Peki onları nasıl duyuyordum? Sesleri kafamın içindeydi, aklımı kaçırıyor olmalıydım.
"Danny! Beni duymuyor musun? Danny!"
Lilly şiddetle bağırdı. Ellerimle kulaklarımı kapattım.
"Daniell Button, hemen kız kardeşinin odasına gidiyorsun." Dedi büyükannem.
Çaresizce ağlıyordum, bedenim sarsılıyordu. Yere çökmüştüm ve kalkamıyordum, güçsüzdüm. Zaman geçiyordu, oda artık kapkaranlıktı. Bütün bunların bir kabus olmasını, eğer kabus değilse de ölmeyi diliyordum.
Yerde uzun bir gölge belirdi. Birden gelen cesaretle başımı kaldırdım. İşte oydu, o olduğunu biliyordum. Karanlıktı. Siyah bir iskelet gibiydi. Fazla iri, simsiyah gözleri vardı ve kocaman ağzıyla gülümsüyordu.
Kulaklarım uğulduyor ve beynim kaç diye bağırıyordu, aldırmadan orada durdum ve korkunç suratına baktım.
"Ne istiyorsun?" Diye sordum. Aslında bağırmak istemiştim ama sesim çıkmamıştı.
Gülümsemesini bozmadı.
"İstediğimi aldım." Dedi, sesi ışıksız bir gece kadar ürperticiydi.
"Neden!" Diye bağırdım, sesim yankılandı. Başını eğdi ve güldü.
"Neden!" Diye bağırdım tekrar, başını kaldırmadı ve cevap vermedi. O sırada aşağıdan gelen sesleri duydum.
Henüz ben ne olduğunu anlayamadan kapı kırılarak açıldı. İçeri polisler girdi. Karşımdaki şey ise yok oldu. Polislerin karşısında tek başıma kala kalmıştım.
"Sakın kıpırdama!"
Diye bağırdı biri.
"Kıpırdama! Olduğun yerde kal!"
Şaşkınlıkla onlara bakıyordum. Onlar... Benim yaptığımı sanıyor olamazlardı, değil mi? Bulunduğum şoktan çıkamadan beni omuzumdan tutup sertçe ayağa kaldırdı.
"Aileni öldürmek ha? Ne istedin bu yaşlı kadından ve küçük kızdan!" Bir polisin attığı tekmeyle yere yığıldım, henüz kalkamadan iki tane polis daha yaklaştı.
"Neden yaptın bunu? Delirdin mi?" Dedi biri. Bir şey söyleyemiyor ve hareket etmiyordum. Sanırım bir çeşit şoktaydım.
"Bakışlarına bak şunun! Kesinlikle aklını kaçırmış." Dedi diğer polis. Sonra beni ayağa kaldırdı.
"Haydi bakalım. Umarım uzun yıllar içerde kalırsın da aklın başına gelir."
Başımı yere eğdim, vücut sıcaklığım git gide artıyor gibiydi. Yine, kulaklarım uğulduyordu. Uzun yıllar orada kalmamı umduğunu söyleyen polis, beni dışarı çekiştirdi. Bazıları içerde kalıp cesetlerle ilgilenirken, diğerleri de beni dışarı çıkartıp polis arabasına yönlendirdi.
"Nereye gidiyorsun?" Diye sordu Lilly, üzgün bir sesle.
"Özür dilerim bebeğim." Dedim, çevremdekilere aldırmadan.
"Sizi koruyamadım. Çok özür dilerim."
"Kiminle konuşuyorsun sen?" Dedi beni arabaya çekiştiren polis memuru.
"Neyse. Zaten önemli değil. 17 yaşında aileni parçalamışsın. Seni psikopat."
Ona döndüm. Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalıştım.
"B-ben... Ben yapmadım." Dedim zorlukla.
"Yemin ederim..."
"Boş konuşma." Dedi ve beni arabadan içeri itti. O anda silahını kaptım ve ona ateş ettim. İsabetli olmamıştı. Bacağından vurduğum adam kıpırdamamamı bağırıyordu.
Ç.N:
Bu CP Taylor Fulya Swiftioner tarafından yazılmıştır ^_^
Bu CP Taylor Fulya Swiftioner tarafından yazılmıştır ^_^
Geç paylaştığım için kendisinden özür diliyorum T_T Mail kutum o kadar dolu ve karışık ki, bunu bulmak saatlerimi aldı (-_-')