Part 5
Tanrı beni bir fırtınanın ortasında buldu.
Kesinlikle yanlış bir I-95 uzantısında uçuyorduk. Fırtına uyarıları cebimizdeki telefonları bir çift dildo gibi titreştirdi. O akşam çiseleyen yağmurun beyaz dalgalarıyla ve asfalta tereyağı gibi yapışmış siyah bir buzla yol kaygan göründü. Direksiyona yapıştım ve gözlerimi yoldan ayırmadım ama hala arkadaşıma benim yerime geçmesi için yalvarıyordum.
"Kime yazıyordun? Ne oluyor? Nereye gidiyoruz? BİR ŞEY SÖYLE."
Tom gözlerini telefondan ayırdı ve yüzünü bana çevirdi
"Neden paramız olduğunu düşünüyorsun?"
Boş boş baktım. Hiç bu gerçeği düşünmemiştim. Çalışmaların daima hayır sahipleri vardı. Herhangi bir kimse olabilirdi. Kişisel, ensititüler, şirkertler ya da organizasyonlar. Bizim takip etmediğimiz kanun hükümlerini takip ettikleri sürece.
Meslektaşım alnıma dangalak gibi vurdu. Eline vurdum ve yola odaklanmaya çalıştım.
"Arka koltuktaki bilgisayarları kimin ödediğini sanıyorsun? Ya da her gün gittiğimiz laboratuvardaki? Peki ya öldürülen 5 kişiyi haftalarca izlediğimiz son derece pahalı video ekipmanları?
"Beş mi? Priyanka..?"
Tom aptallığıma güldü.
"Sonraki çıkışa git."
Söyleneni yaptım. Pencereden damlayan su istemsizce beni ürpertti.
"Bu sefer kendim yaptım" diye mırıldandı. Muhalif biri için böylesi daha iyi. Kız arkadaşının biberli tavuğunda arsenik dışında bir şey yoktu."
"Ne anlatıyon lan?" diye sordum. "Benimle konuşman gerek, süren kişi benim."
İç geçirip cevap vermeden önce Tom bana uzun uzun baktı .
"Perdenin arkasında bir adam var. Adı Justin. Her zaman orda. Ondan uzaklaşmamız lazım."
Büyük bir meşe ağacı yolun kenarına devrildi.
Yaklaşık 20 metre ileriye düştü. Durmam için yeterince zaman vermiş olmalıydı. Arabamın frenleri gıcırdıyordu. Başka yöne sürmek için elimden geleni yaptım ve kaza yapmadık. Ahşap kıymıklar orta büyüklükteki SUV'umun panellerini parçalamadan önce Tom'un o kargaşada son bir cümle söyleyecek zamanı vardı.
"Daime perdenin arkasında duran bir adam var. "
Hafızamdaki bir sonraki sahneler kırık bir cam ve fırlayan objelerin karışımıydı. Yuvarlandığımızı net bir şekilde hatırlayabiliyorum. Toplamda bir, iki, üç, dört ve beş yerçekimi süspansiyonu.. Emniyet kemerleri ikimizi de araca güvenli bir şekilde sabitledi. Fakat aynısı elektrikli ekipmanlar için söylenemezdi.
İyi haber şuydu ki araba en son devrildiğinde normal haline dönmüştü. Kötü haber ise bir New Jersey bataklığının ortasındaydık. Ve Tom çok kan kaybediyordu.
Bayıldı ve bilincini kaybetti. Kolum incindi. Yine de, adrenalin iş arkadaşımı araçtan çıkarmamı ve onu bir yokuşa yatırmamı sağladı. Benim orta sınıf boş hayallerim tüm ekipmanlarımızla beraber 2 feet çamurun içine battı. Sıkışmıştık. Artan yağmur yukarı çıkmamızı imkansızlaştırmıştı.
Tom'un kanamasını tişörtümle durdurmaya çalıştım. Bu iğneyle bir musluğu durdurmaya çalışmak kadar başarılıydı. Yaşlı adamın aldığı en kötü darbe buruşuk, yaşlı kafasına gelmişti. Beyaz gömleğimin içinden kırmızı deri ve et parçaları çıktı.
Fazla zamanı kaldığını düşünmüyorum. Bu anın gerçekliği ona hayatta birkaç şeyi düşündürttü.
"Ona işkence etmiş olabilirdi."
Kelimeler yine içimi ürpertti.
"Neden? O kim? Neden umursuyor? Anlamıyorum. Tom, neden deneklerimizden birini öldürmüş olasın ki?"
"Sanki uyuyor gibiydi."
Çok geçmeden bir çift fener yolun kenarına yaklaştı. Toprak setten zarif bir şekilde kayan figürü zar zor görebiliyordum. Onun ince ve çevik vücuduna kusursuzca uyan kusursuz bir takım elbise giyiyordu. El salladım ve dedim ki:
"Burada bir adam ölüyor."
Ama cevap vermedi. Yağmur, üzerinde uzandığımız toprak seti aşındırmaya başlamıştı. Takım elbisedeki gölge kırık bir kolla ve birkaç çatlak kaburga kemiğiyle Tom'un bedenini tutmaya çalışan beni izliyordu. Duyulabilecek bir şekilde homurdandı ve dedi ki:
"İkinize de iyi akşamlar." dedi acemice özgüvenli bir tonda.
Cevap vermeye çalıştım. Yardım geldi. Kurtarıldığımızı zannetmiştim. Ama ben öyle düşünmeden önce, Tommy'nin bir zamanlar Tanrı dediği adam onu karnından 2 kez vurdu. Ve artık bu çalışmada kalan tek bir denek vardı.
O da bendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^