24 Nisan 2018 Salı

CORRECT CLASSROOM BEHAVIOR

 Büyüme çağlarımdayken her zaman okuyabileceğim çok kitabım olurdu.Şimdi anlatıyorum:Ben ve ailem eskiden okul olarak kullanılmış ve sonradan yerini ev olmaya bırakmış dökük bir binada yaşardık.O yüzden eski evimin daima iğrenç ve tüyler ürpertici bir havası vardı.İki sınıfı ve biri aşağıya inen diğeri ise yukarı çıkmaya yarayan iki merdiveni vardı.Yukarı kat ilkokul katıydı ama su alıyordu ve dayanılmazdı bu yüzden en alt kat sonradan ilkokul kısmı olmuştu.Fakat yapılan yenilikler her iki tarafı da bir ev olmaya uygun hale getirmişti.Muhtemelen birçok çocuk bu yüzden gelmek istemedi.Tek çocuk olmak,nedenini tahmin ettiğiniz üzere,biraz sıkıcıydı.Benim gibi tek çocuk olanlar (kardeşi olmayanlar)muhakkak anlatmak istediğim şeyi bariz bir şekilde anlayacaklardır.Aslında dışarı çıkıp oynayabilir,arkadaş edinebilirdim lakin bu konuda pek iyi sayılmam; insanlarla konuşmak konusunda.Yani,ebeveynlerim kitapları zamanımı öldürmem için iyi bir fikir olarak görmüşlerdi. Bana bir ton şimdiki çocukluk kitaplarımı aldıkları zaman sadece 6 yaşındaydım.Tüm kitapçıların alt raflarında gördüğünüz ucuz,kağıt kapaklı hikaye kitaplarıydı aldıkları.Genelde parlak renkli resimlerle bezeli arkadaşlığı,maceralara atılmayı,korsanlar ve hazinelerini,ejderhalar ve prensesleri anlatan kitaplardı.
Çok fazlaydılar hepsini tabiki bitiremeyecektim. Bodrumumuzda,bir rafın altında bir dolu tahta ufak dolaplar vardı.Bu dolaplardan birinde ben bu okuyamadığım kitapları tutuyordum işte.Böylece okuldan sonra hergün onları alıp okuyabiliyordum.Hergün 6 yaşındaki aklımı başımdan alıyorlardı,ki hala da alır.
Herneyse,eninde sonunda zevkle okumuştum.
Zamanla ilgimi yitirdim kitaplara karşı. Ebeveynlerim bana bir oyun konsolu almışlardı,tabiki, parlak bir ekrana bakma arzusu sıkıcı bir kağıda bakma arzusundan ağır geliyordu.O küçük tahta dolap da aklımdan siliniverdi,tekrar açmadım.Günler haftalara,haftalar aylara,aylar da yıllara döndü.
Liseyi de bitirdikten sonra,artık koleje geçmenin vakti geldi çattı.
Yaz çok çabuk geçti ve ben ertesi gün koleje gitmek için evden ayrıIacaktım.Tüm çantalarımı toparlamıştım ve ailem de yatağa gitmişti.Arabam yarınki 8 saatlik bir sürüş için hazırdı ve böylece yatağa erkenden gitmek için vaktim vardı.Odama giden merdivenlere doğru yürürken annem bana mayhoş bir şekilde sarıldı ve babamda garip bir şekilde sarıldı.Sırt çantamı ağzı açık bir şekilde benimle birlikte yere sürterek taşıdım.
Neyse çok gereksiz detay verdim;Böyle taşırken bir su şişesi yere düşüp yuvarlanarak gitti.Peşinden giderken şişenin aşağıda çarpma sesini duydum.İndiğimde ışıkları açtım ve şişeyi duvarın dibinde gördüm.Gittim aldım fakat aniden bir saniyeliğine durdum.Aklım o gözümün takıldığı tahta kutucukta kaldı.Merak dürtüsüyle kolayca kapağını açtım.Ce içinde gördüğüm şeye inanamadım.Toz.Heryerde.Öksürüyorken elimle rüzgar yaparak tozları dağıttım.Kapağı her oynatışımda toz kalkıyordu.Elimle üstündeki tozu almak için parmağımla sildim ve ani bir ürperti ile baktım,renkli ve cıvıl cıvıl bir şey vardı.Aldım elime,bu bir çocuk kitabıydı.Tek kaşımı kaldırdım ve üstüne üfledim.Üzerinde çok genç bir kızın kurabiye yaparkenki resmi vardı,kitabın üzerinde “Cindy’nin Büyük Fırını!”yazıyordu.Köşesinde de siyah asetatlı kalemle ‘Jason Klein’yazıyordu.Benim adım.Aayfları çevirirken anıların bir bir canlandığını hissettim.Bunlar benim çok eski kitaplarımdı.
Çabucak okudum onları,tabiki 20 sayfa olduğunu göz önüne alırsak.Bir müddet sonra daha çok okudum okudum,ne kadar hatırlamıyorum.Tabiki de çok fazlaydı.Okumamın imkanı yok diyordum.Yarım saat sonra çoğu gitmişti bile ve rafya bir kitap kalmıştı.Kitabı alırken kapağına baktım:”Correct Classroom Behavior”.
Bunun üzerinde adım yazmıyordu.Ve sararmış yapraklarından bir kanıya varacaksak bu kitap ailem taşınmadan önce de buradaydı.Yavaşça açıp okurken,kapağın ardındaki ilk sayfada da “Correct Classrom Behavior”yazıyordu.Yazar adı verilmemişti.Tekrar sayfayı çevirdim ve bir resim karşıladı beni.Resimde bir dizi öğrenci koşuyor,bazıları sınıf duvarına tükürük topu yapıtıştırıyor,havada kağıtta uçaklat uçuyordu ce resmin hemen altında şöyle yazıyordu:’Çocuklar çok yaramaz olabiliyor,yeri geldiğinde çok yaramaz olabiliyor.Özellikle öğretmenleri,tatlı ve yaşlı Byn.Sneed’e karşı.’Öteki sayfada,çok yaşlı bir kadın vardı.Kalın çerçeveli gözlükler takıyordu.Saçları koyu griydi,kısa kesimliydi ve bukleliydi.Üzerinde pembe papatyalar olan sarı bir elbide giyiyordu.Fakat beni asal yakalayan yüz ifadesiydi,O… korkmuş gibiydi.Gözleri muntazam detaylıydı,Sanki bana bir şey anlatmak ister gibiydi,korkunç bir şey.Ama o sadece bir resimdi.
Sayfayı çevirip,devam ettim.Bir sonraki sayfada Byn.Sneed çocuklar koştururken masasında oturuyordu.’Hadi,Byn.Sneed utangaç olmayın.Bu çocuklara kimin patron olduğunu gösterin.’Byn.Sneed yere bakarken üzgün gözüküyordu,Kemikleşmiş ellerini masaya dayamış kabullenmeye çalışıyordu.Yüzündeki kendinden nefret etme hissi gittikçe artıyordu masasının karşısında durup ona dil çıkaran çocuğa bakarken.Sayfayı çevirdim tekrar neden bu kadar korktuğunu anlamak için.
Bu sefer paragrafı önce okudum ki iyi ki de öyle yaptım.”Şimdi,şimdi Byn.Sneed güvenlik makasını al.Bu çocuklar kesikler ve deşiklerden öğrenirler.’
Resimde Byn.Sneed deliye dönmüş bir şekilde elinde makasla çocuğun ellerinin bağlarını kesiyordu.Çocuk ağlıyor ve çığlık atıyordu. Byn.Sneed devam ettikçe kızıyordu.Dişleri sıkıca kenetleniyordu.Bu resme bakınca ağzım açık kaldı ve birkaç kez gözlerimi açıp kapadım.Rahatsız ediciydi,evet,ama hala sadece bir kitaptı.
Sayfayı tekrar çevirdim.’Harika iş Byn.Sneed!Eğitiminiz mucizevi,gelmedi mi şimdi de öğretmenin vakti biyolojiyi?’
Bir sonraki resim Byn.Sneed ce masaya yatırılmış çocuğu gösteriyordu.Çocuğun diz,dirsek ve ağız kenarındaki tendonları paramparça etti makasıyla.Şimdi de makasıyla karnını açıyor ve çocuklara iç organları öğretiyordu.
Sıralarında oturan çocuklar ağlıyor,kimisi elleriyle ağzını kapatıyor,kimisi ise saddce bakmamaya çalışıyordu.Hepsi soluk gözüküyordu.Artık kendi minicik canlarından korkuyorlardı.
Çocuğun organlarını açtığı ve çocukalara gösterdiği zamanki resimde kenardaki çocukların gözlerindeki dehşete dikkatlice baktım ve hemen sayfayı çevirdim.Sayfada’Ne harika bir sınıf!Harika bir sınıf işte!Bu ders senin son dersindi değil mi Byn.Sneed?’ yazıyordu.Resimdeki çocuklar okuldan çıkarken dizlerinde kan vardı kimisinin ve acayip solgun gözüküyorlardı.Kimileri yürürken birbirlerine sarılarak gidiyor,sakinleşmeye birbirlerinden destek alarak nefes almaya çalışıyorlardı.Kapı kirişinde Byn.Sneed duygudan yoksun bir şekilde onların gidişini seyrediyordu. Elbisesi kanlar içindeydi.
Sayfayı tekrar çevirdim,bir sayfa daha olacağını hissederek.Son bir sayfa değildi bir fotoğraftı.Bir sınıf resmi.sandalye ve sıralar devrilmiş çevirilmiş,duvarlarda küf,duvar kağıtları soyulmuştu tamamen duvardan.Ama beni yakalayan o değildi.Bir kadın vardı resmin tam ortasında;kartlaşmış koyu kahve bir deri kaplıydı cildi,çatlıyordu vücudu.
Saçları dağılmış asılmış bir kaç parçası yama gibi düşmüştü kafasından soyuluyordu.Dudakları kuru dişleri sapsarıydı.Direk dikkatimi çekmişti.O boş göz yuvaları sanki sonsuza dek bakıyordu,gözleri çürüyüp çoktan düşmüş olmasına rağmen.Parçalanmış bir sarı elbise giyiyordu üzerinde kurumuş kan olan,bir kaç pembe papatya şurada ve burada…Boynunun etrafında bir ip,tavana bağlı bir ip.Fotoğrafın köşesinde minik bir not vardı.’Teşekkürler Byn.Sneed,görevinizi tamamladınız.Çok öğrendik,tabiki de çok eğlendik.’
Kitabı kapatıp ayağa kalktım,etrafımda bir döndüm ve bodrumu fark ettim.Diyorum ki,biliyordum her zaman biliyordum.Ne olduğunu biliyordum,bizim bodrumdu.Gerçekten biliyordum artık.Kitaptaki sınıftı,ayaklanırkwn baktım sıralar gitmiş bir ton çöp gelmişti buraya.Ama bir kadın burada kendini asmış olamazdı değil mi ? Düşüncelere dalmışken dikkat edemedim,sendeledim.
Gözlüklerim düştü,eğildim ve aramaya başladım.Elim gözlüğe benzer bir nesneye gitti.Kalktım,gözlüğü aldım,taktım.Telefonumu alıp siyah ekrandan yansımama baktım.Bu benim gözlüğüm değildi.Kalın çerçeveli çatlak camlı gözlüklerdi.Kenarının sapında da ‘Byn.Sneed’ yazıyordu.





20 Nisan 2018 Cuma

THE ABANDONED CONVENIENCE STORE



UZUN MESAFE GİDEN HERHANGİ BİR YOLCU OTOBÜSÜNE BİNİN;GREYHOUND GÜZEL BİR SEÇİM OLURDU YA DA 24 SAATTEN UZUN HERHANGİ BİR ŞEY İŞTE.CAMKENARINDA DOĞUYA BAKAN BİR KOLTUK SEÇİN ARDINDAN PENCEREDEN DIŞARI GÜNEŞE BAKIN, TA Kİ GÜN BATIMI GELENE KADAR.KESKİN GÜNEŞ TAM OLARAK UFKA DOKUNDUĞUNDA GÖZLERİNİZİ KAPAYIN.SIKICA KAPAYIN.HERHANGİ BİR HAREKETTE BULUNMAYIN,BAŞKA YERE DÖNMEYİN VE SAKIN GÖZLERİNİZİ AÇMAYIN.EĞER ZORUNDA KALIRSANIZ KULAKLARINIZI TIKAYABİLİRSİNİZ.BİR MÜDDET GEÇTİKTEN SONRA OTOBÜSÜN HAREKET ETMEDİĞİNİ FARK EDECEKSİNİZ.BU ARTIK GÖZLERİNİZİ AÇABILECEĞİNİZİN İŞARETİDİR.GÖZLERİNİZİ AÇTIĞINIZDA SADECE BİR FLORESAN İLE AYDINLATILMIŞ BİR PETROL İSTASYONU GÖRECEKSİNİZ. GÖKYÜZÜNDE AY, YILDIZ YAHUT DA BİR GÜNEŞ OLMAYACAK.İSTASYONUN İÇİNDEKİ MİNİ MARKETİN KAPILARININ KAPALI OLDUĞUNU FARK EDECEKSİNİZ AMA KAPIDA ‘AÇIK’ YAZMAKTA.EĞER BUNU YAPAMAYACAĞINIZI HİSSEDERSENİZ O ANDA VAZGEÇİN .İNDİĞİNİZ OTOBÜSE DÖNÜN,KENDİ KOLTUĞUNUZA OTURUN VE UYUMAYI BEKLEYİN. ERTESİ GÜN GÜNEŞİN DOĞMASIYLA BİRLİKTE SİZDE UYANACAKSINIZ VE OTOBÜSÜN GÜZERGAHINDA NERESİ VARSA ORADA OLACAKSINIZ.


EĞER CESARET EDİP MARKETE GİRERSENİZ KAPI SİZİN ARDINIZDAN HEMEN KAPANACAK. ORADA NE KADAR OLDUĞU BELLİ OLMAYAN BİRSÜRE BOYUNCA EN KÖTÜ KABUSLARINIZIN GERÇEKLİĞİNİ  HİSSEDECEK VE YAŞAYACAKSINIZ. EĞER DELİRMEDEN ORADAN KURTULABİLİRSENİZ.TEKRAR OTOBÜS VARIŞ NOKTASINA GELDİĞİ ZAMAN KOLTUĞUNUZDA UYANACAKSINIZ.ARTIK HİÇBİR ŞEYDEN KORKMUYOR OLACAKSINIZ.BAZILARI BUNUN BIR KARŞILAŞTIRMA OLDUĞUNU DÜŞÜNÜR INSANLAR ARASINDA,BAZILARI DA EN KÖTÜ KABUSLARININ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜR.AMA ENİNDE SONUNDA ELDE ETTIĞİNİZ BU YETENEĞIN EKSİ YÖNLERİ DE VAR TABİİ...




10 Nisan 2018 Salı

Yine O Aynı Yaz

O yaz da aynı geçecekti. Biliyordum. İlla birisinin çıkıp babama "Hey adamım, orası gerçekten sıkıcı. Hadi ama! Bir aile-barbekü-partisi bile daha iyidir!" demesi mi gerek? Sanmıyorum.5 Yaşımdan beri babam ve kardeşim Mike ile balık tutmaya gidiyoruz; ilk başlarda eğlenceliydi ama... bilirsiniz. 18 yaşındaki bir erkek erkek kardeşi ve babasıyla kim alık tutmaya gitmek ister? Beyaz, üstünde balık sembolü olan bir şapka ile üstelik.
Mike'e seslendim. Evden çıktık, babam yine aynı şarkıyı söyleyip arabayı kullanıyordu. Mike benden dört yaş küçüktü ve ön koltukta, babamın şarkısına eşlik ediyordu.
"hey ho, biz korsanız,
balıklar korkun bizden,
eğlence bekler
altın kaplı pullar üstünde,
ye ye ye o altın balıkları
keyfimiz üstümüzde,
şarkı söyleriz yine -hhgh" O sırada babam öksürdü. Bu aralar çok olmaya başlamıştı, yakında doktora gidecekti zaten. Mike ve babam suspus oldu. Çünkü... öksürüğü kanlıydı.Yavaşça gözlerimi büyüttüm ve babama iyi olup olmadığını sordum. Gözlerime bakmadan 'iyiyim' dedi ve şarkısına devam etti.
****
Sonunda göle gelmiştik. Babam o sandalı yine kiraladı, yine o sandala bindik ve babamla yine balık yakalamaya başladık; ta ki öğle güneşi başımızı yakıncaya kadar. Şapkalarımızı kafamıza geçirdik. O sırada oltamın sallandığını fark ettim. Gerçekten güçlü bir balık olmalıydı. Babam sevinecekti. Yavaşça çekmeye başladım ancak gücüm yetmiyordu, Mike da yardım etti. Ve çektiğimiz şey... şok vericiydi. Her şey donmuştu sanki. Babam aniden geriye sendeledi, Mike oltadan aniden elini çekti, bense öylece donup kalmıştım. Sonra zaman akmaya devam etti. Babam göle düştü, Mike çığlık atarak babamı yakalamaya çalıştı. Bense karşımdaki şeye öylece bakıyordum. O bir... cesetti. Saçları seyrekti, ceset sudan dolayı şişmişti. Dudakları mosmor, teni mor ve beyaz arasında gidip geliyordu. Gözlerinin sadece akı vardı, irisi de yok olmuştu. Dudağının arasından bir balık fırladı. O an... kustum. Ve olan oldu.
***
Ceset çığlık atmaya başladı ve çırpınıyordu. Deli gibi çırpınıyordu. Bir balığın sudan çıktığında yaptığı gibi bir çırpınmaydı. Ama daha fazlasıydı, onu gördükçe kusuyordum, kusmuğumu gördükçe daha da kusuyordum. TA ki o yaratık bana bakana kadar. O an bir şey hissettim. Çaresizlik gibi... sanki ceset huzursuzdu. Ama vücudu ele geçirilmişti. Sadece saliselik bir bakışmaydı. Ardından babamı hedef aldı. Mike ve ben donmuştuk. Kusmaktan ve aklımızı yitirmemeye çalışmaktan başka     hiçbir şey yapmıyorduk. Babam korkuyla yardım istiyordu, gölün ortasında olan bizi kimse görmüyordu. Sanki görünmezdik. O an buna değil de sadece babamın bana bakışını hatırlıyorum. Sevgi dolu. Çaresiz. Her şeyden pes etmiş gibi...
Ceset babamın ağzını açtı, oraya kendi kan dolu öksürüğünü damlattı. Babam kendinden geçmişti. Mike suda kalamıyordu artık, göle doğru batıyordu. Ona yardım edemezdim. Cesedin diğer tarafındaydı. Sonunda sadece su yüzeyinin üstünde kalan hava kabarcıkları vardı görünen. Mahvolmuştum. Duygularım yok olmuştu. Deli gibi karaya çıkmaya çalıştım. Ses tellerim kopana kadar çığlık attım. Ve... bunları size tam 37 yıl sonra anlatıyorum. Tanrı aşkına balık tutmaya gitmeyin. Onca sene deli hastahanesinde yattım... anneme ne olduğumnu veya polislere hiçbir halt anlatmadım. Anlatamadım.Ve ben hastahaneden ayrılırken genç bir çocuk geldi. Balık tutuyorlarken kahverengi saçlı, beyaz, üstünde balık sembolü olan şapkalı bir adamı ve yanında ortaokula giden bir erkeğin olduğunu, ailesin, öksürükleri ile öldürdüğünü söyledi.
Ve katlanamıyorum. Her şeyi uyduruğuma inanmıştım. Ama bu çok fazlaydı. Ben Alexandra ve bu benim intihar notum.

Mini Ülke

Bayan Rockella, evcil hayvanına tecavüzden dolayı hapishaneye gitmişti.
Bay Max ise onların derisini zevkle yüzmüştü. Her bir bıçak darbesiyle kanlar fışkırıyordu. Max ise her bir kan damlasıyla zevkten dört köşe oluyordu.
Bayan Lili, evcil hayvanına binmişti. Ona kırbacıyla vuruyor, daha hızlı gitmesi için daha sert darbeler indiriyordu. Yazık ona ki hayvanın üzerindeki morarmalar ve cılız bedeni... Yolda bayılıverdi.
Bay Hoppy hayvanının etini canlı canlı yüzdü ve afiyetle yedi. Enfesti.
Bayan Flowerspot günlerdir alışveriş yapıyordu. Hayvanına bir yem bile almadı. Yazık. Hayvan açlıktan öldü.
Ve bir süs köpeği olan Bay Rockka hayvanına fısıldadı, "Sen Ademoğlu... Bunları hak ettin. Dünya tersine döndü ve adalet yerini buldu. Siz bizlere acımasız davrandınız, biz de size!"

Not: Hayvanlara farkındalık içindir.

6 Nisan 2018 Cuma

Karadul Mona Lisa

Gece olmuştu ve evde hiçbir ışık yanmıyordu. Bu yüzden olsa gerek telefonum çaldığında korkmuştum. Yatağımdan doğruldum ve kimin aradığına baktım. Telefonun ışığı gözlerimi almıştı, onu kısmaya çalışırken arama durmuştu. Tam telefonu yerine geri koyacakken bildirim sesi geldi. Bir mesajdı.

@lissa: Hey! Uyanık mısın?

@4tomm5: Sen kimsin? 

@lissa: hmm.. Bir kız. Yalnız ve sadece birazcık sohbet isteyen.

@4tomm5: Ama beni uykumdan uyandırdın ;(

@lissa: Üzgünüm.. Adın ne? Tom mu?

@lissa: bu arada ben Lisa, ama bana Liss derler.

@4tomm5: Anladım, ben de Tom ama Tommy derler, Mona Lisacığım.

@lissa: Ah... Tanrım, sen de mi? :((

@4tomm5: Ben de.

@4tomm5: aynı

@4tomm5: o aptallar gibi

@4tomm5: senin için ölen erkeklerdenim

@4tomm5: Bunu biliyorsun

@4tomm5: bana işkence ediyorsun
yazmakla, lütfen dur.

@lissa: Ah Tommy... Ne güzel rol yapıyorduk şurada. Neden bozdun ki!? ŞIMDI LANET OLASI MEZARINA DÖN VE BEN ÇAĞIRANA KADAR UYU.

***
Lisa gülümsedi. Ama sinirden. Ne güzel rol yapıyorlardı işte. Sonuçta Lisa güzeldi, kırmızı dolgun dudakları, mavi gözleri, sarı uzun saçları vardı ve her liseli erkek Lisa ile birlikte olmak isterdi. Ama bilmedikleri bir şey vardı, Lisa bir lanetle kutsanmış bir nevi Karaduldu. Erkekler ile flörtleşir, sonra onla birlikte olan erkekler kendiliğinden ölürdü ve Lisa öldürdüğü erkekleri istediği gibi kullanabilirdi. Tabii bunu kimse bilmiyordu. Bilmeyecekti de.. Tabii aynı şekilde Lisa da bir erkekle flörtleşmişti ve bilin bakalım kim Lisa'nın sahip olduğu güçlere sahipti? Mogan; Lisa'nın flörtleştiği çocuk. Sonuç olarak ikisi de ölüydü ve ikisi de birbirini kontrol ediyordu. Bu nereye kadar sürebilirdi ki? Ancak şimdi Lisa'nın gitmesi gerek. Mogan'ın Lisa'ya verdiği süre bitti. Bir de... Bunu bana yazdıran da ikisi. Ikisi de sizleri seviyor. Lütfen etlerinizin soyulup jöle gibi yere düşmesini istemiyorsanız esmer, kıvırcık, yeşil gözlü erkeklerden ve sarışın kızlardan uzak durun..

Not: Ben Nursena, sadece hesabımın ismini değiştirdim :3