3 Eylül 2021 Cuma

Bullied

Dureyham adında küçük, sakin bir kasabada büyüdüm. Kasabanın yakınında güzel bir orman, ormanda da yaşadığımız ahşap kulübe vardı.

Babamla yaşıyordum, annem doğum esnasında ölmüştü. Varlığımın başlangıcı, onun varlığının sonu olmuştu ve ben bu konuda daima suçlu hissediyordum. Babamla ise çok yakın bir ilişkimiz vardı.

Kendimi bildim bileli kasabamdaki çocuklarla hiç sosyalleşememiştim, böyle bir isteğim de olmamıştı. Beni dışlıyorlardı. Daha sonra bunun ailevi durumumdan kaynaklandığını öğrendim, o dönemlerde bir çocuğun tek başına bir ebeveyn tarafından büyütülmesi garip sayılıyordu, özellikle de tek başına bir baba tarafından büyütülmesi. Belki de bu yüzden kasabanın içinde değil de ormanda yaşıyorduk, bu küçük insan topluluğundan uzakta.

Bir gün benim yaşlarımdaki bir çocuğun bana yaklaşıp konuştuğunu hatırlıyorum, "Annem senden uzak durmamı söylüyor. Senin ailenin iyi olmadığını söylüyor."

Altı yaşında bir çocuktum, neden böyle söylediğini ve bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Omuz silkmiş ve tek başıma oyun alanındaki taşları sektirmeye devam etmiştim.

Ben yedi yaşlarındayken, sınıf arkadaşım Sarah Potts kayboldu. Sarah hakkında hatırlayabildiğim tek şey, parlak, saten kurdelelerle süslediği beyaza dönük, açık sarı saçlarının başının iki yanında, iki örgü halinde sallanması ve parlak mavi gözleriydi.
Sınıftaki sırasından sık sık bana bakar, arkadaşlarına bir şeyler fısıldayarak kıkırdardı, sonra hoşnutsuz gözlerini kalem ve kağıdına çevirirdi. Ben zaten kötü bakışlara alışkındım.

Kaybolmuş olması sakin kasabamız için son derece ekstrem bir olaydı. Komşular her gün birbirleriyle konuşurlardı, çocuklar her an gözetleniyorlardı ve ebeveynlerin çocuklarının dışarıda oynaması konusunda endişelenmeleri için hiçbir sebep yoktu. Taa ki, Sarah'nın kaybolmasından birkaç gün sonra, arama ekiplerinin kızı her yerde aramayı bıraktığı ve kasaba halkının, kızı bulmak için tüm umutlarının boşa olduğu korkunç gerçeği kabullendiği zamana kadar.

Kasabalılar arasındaki iletişim kesildi. Artık çocukların dışarıda oynamaları yasaktı ve hiçbir çocuk yanında ebeveyni olmadan görülmüyordu.
Dureyham hayalet kasaba olmuştu. Eve dönerken karanlık sokaklardan tek başıma geçtim, artık diğer çocukların sürekli katlandığım zorbalıklarına maruz kalmadan, tüm kasabada özgürce oynayabilirdim. Her küçük çocuk gibi, bunun için sevinmiştim.

Ahşap kapıyı gıcırdatarak açtım ve babamın akşam yemeğini hazırladığı mutfağa gittim. Açlıkla beklemeye başladım, okuldaki çocuklar her zamanki gibi öğle yemeğimi çaldıkları için tüm gün henüz hiçbir şey yiyememiştim.

"Otur, canım." babam gülümsedi. Dudaklarımı yalayarak eski, tahta sandalyelerden birine zıpladım.

"Sarah'yı bulamadılar," dedim ağız dolusu eti çiğnerken.

"Zavallı çocuk." diye mırıldandı babam, alnı düşünceli bir şekilde kırıştı. Sonra kendi yemeğinden bir ısırık aldı ve sordu.
"Bugün o kötü çocuklar sana bir şey yaptılar mı canım?"

Başımı salladım. "Bugün iyiydi. Sanırım kaybolma olayından sonra tüm kasaba sessizliğe büründü."

Bardağındaki suyu üç küçük yudumda bitirdi, odadan çıkmadan önce bardağını ve bulaşıklarını topladı.

Dişime takılmış bir kıkırdağı başarısızca emiyordum, sonunda onu küçük parmaklarımla çıkarttım. Elimdeki şeye baktım, kırmızı bir kurdele parçası ve bir tutam uzun, sarı saç.

Gülümsedim ve yemeye devam ettim.

6 yorum:

  1. Merhaba Ben Bir minecraft kullanıcısıyım oyunda esrarengiz bisi gördüm onu anlatacam Ben survivalda Köy yaparken şimşek çaktı etrafta dolandım Şimşekin cakti yeri bulamadım ondan sonra tabela gördüm hello null yazıyodu null mu diye düşündüm ev e giderken karşıma siyah bisi çıkıp kayboldu lan olmuş dedim umursamadım madende elmas ararken karşıma çıktı null oldunu anladım f4 çekip dünyayı silmek istesemde silmedim sonra 1 gün sonra minecarft haberlere cikti

    YanıtlaSil
  2. Afied olsun canim

    YanıtlaSil

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^