30 Haziran 2025 Pazartesi

Please stay away from the deep web

Deep webden sürekli uzak dururdum. Orayı keşfetmeye yeteri cesareti olanlar, en çılgın, olağanüstü hikayeleri anlatırlar.İnsan deneylerini içeren siteler, kiralık katiller hatta insanları kendi güvenlik kameralarından izlemek. Bunlar çok delice. Fakat dürüst olmak gerekirse,onlara birazcık ilgi duymuyorum desem yalan olur. Sadece belirtiyorum, deep web araştırmamın arkasında herhangi kötü bir niyetim yoktu, sadece insanların söylediği kadar kötü bir yer olup olmadığını merak etmiştim.
Karşıma ilk çıkan şey ölümü konu alan bir siteydi, bana rahatsız edici bir his verdiği için orada pek takılmadım. Beni rahatsız etmek biraz zordur, işte bu yüzden midemin henüz ilk siteyi kaldıramaması beni şaşırtmıştı. Ama her şeyin kusursuz olması gerekmez, değil mi?
 
İnsanları güvenlik kameralarından izleyebildiğimiz başka bir siteye tıkladım.Çoğu ekranda boş oturma odaları ve teraslar vardı. Bazılarında hafif dolu odalar vardı, doldurulmuş hayvanların olduğu odalar, aptal noel işıkları ve sahte bir noel baba heykelleriyle süslenmiş odalar. Başka bir ekran yoga yapan genç bir kadını gösteriyordu, izleyici sayısı yüksekti, onu pek izlemedim
İçimde bir şeyler beni hasta ve yanlış hissettirdi. Yani yaptığım şey mide bulandırıcıydı. Kafamı salladım, meragıma karşı gelerek faremi siteyi kapatmak için küçük z sembolüne götürdüm. Tam basacakken siyah bir ekranın altında "dikkatle ilerleyin” yazan mavi bir link gördüm. Dudağımı ısırdım, içimden bir ses siteden çıkmam için bağrıyordu, linke tıklama, buna tıklama buna değmez. Ya bir cinayetse, bu beni suç ortağı yapar mıydı. Ya birisi bir hayvanın derisini yüzüyorsa veya o tarz bir şeyse?
Ardından tekrardan düşündüm,ya değilse?
Faremi kapatma tuşundan linke götürmemi sağlayan şey neydi bilmiyorum, fakat sonunda burdaydım. Merağım sürekli ağır basardı, midemdeki kötü hisse ve kafamın içindeki korku duygusunun gücüne rağmen, bilmem gerekiyordu. Linkin nereye gittiğini bilmem gerekiyordu yoksa delirirdim. Fareme sol butonuna yavaşça tıkladım, linkin mor rengini alışını izledim. Ekran yavaşça yüklenirken ağzımın kuruduğunu hissettim.
 
Sayfa, bir önceki güvenlik kamerası sitesine benziyordu. Tek fark burda sasece 1 ekran vardı. Oda betondan yapılmaydı ve karanlıktı. Gece görüşlü bir kamera veya benzer bir şey olmalıydı, çünkü her şeyde bir mavi-yeşillik vardı, ama  belli belirsiz bir ışık  olduğu söylenebilirdi.  Yerde koyu bir sıvı birikintisi vardı. Kendime onun benzin olduğunu söybenzm, nedenini sormayın.
 
Ekranın sağ tarafındaki ifak bir hareketlenme dikkatimi çekti, kafamı dikleştirdim ve laptobumun ekranına iyice yaklaştım. Bir kola benziyordu, sanki birisinin kolunun dirsekten aşağı kısmkısm. O orda duruyordu, aslında pekte hareketli değildi, hafifçe sarsılıyordu fakat tamamen hareketsiz gözükmesini engelleyemeye yeterliydi.
 
Kafamı sallayıp kendime çenemi kapatmak için bir tokat atmadan önce ağzımdan “hey” kelimesi çıktı. Aptalcaydı.
Ardından ordaki kişi ekranın soluna doğru yürümeye başladı. Midemin bulandığını, boğazımın karıncalandığını ve sıkıldığını hissettim. Boğazımdan bir kusmuk yükseldi. Ağzımın açıldı, gözlerim sonuna kadar açıldı, yüzüm iğrenmenin kelime karşılığı gibiydi. O genç bir kadındı, 25’ten büyük görünmüyordu. Uzun, siyah ve kirli saçları sanki çekilmiş gibi karmakarışıktı. Bir ayağını sürüklüyordu, toplallarken diğer zayıf ayağı işin çoğunu hâllediyordu. Kafası aşağıya, zemine bakıyordu. Ayağını betonda sürterken çıkardığı ses, odamda yankılanıyordu.
Daha kötü olamayacağını düşündüm. Fakat yanılmıştım, hemde feci hâlde yanılmıştım.
 
Aniden, kadın kafasını kaldırdı, ufak vücudu bir ton taşıyor gibi duruyordu. Etrafa baktı, gözleri yaşlarla ıslanmıştı ve siyah makyajı yüzünden aşağı akıyordu.  Küçük kanlı iplerle dudağı dikilmişti. Büyük ihtimalle bağırmak için ağzını açmaya çalışmasından kaynaklı çıkan koyu kan çenesini lekelemişti.
Onun zarif parmaklarıda beton zemindeki birikintiyle aynı renkle kaplıydı.
Çok hâlsiz hissetmeye başlamıştım. Midem bulanıyordu. Kendime onun sahte olduğunu, büyük bir kandırmaca olduğunu söylemeye çalıştım. Gözlerim ekranın sol alt köşesini taradi. 5,623.
Beş bin altı yüz yirmi üç kişi bunu izliyordu.
Midemdeki hisse daha fazla dayanamadım. Lavaboya koştum, klozetin kapagını açtım ve içimdekileri çıkardım. İçimdeki her şey iğrenç hissetiriyordu.
İşim bittiğinde lavabonun zeminine uzandım. Soğuk fayansın yanan vücudumu sakinleştirmesine izin verdim. Başım dönüyordu, kendi kendime linke tıklamam gerektiğini tekrarlıyordum. Çıkmalıydım, lanet pencereyi kapatmalı ve içimdeki merağı siktir etmeliydim. Fakat bunları yapmadığım için şuan kusmuk kokulu lavabonun zemininde uzanıyordum ve kafam ne yapacağım hakkında karışmıştı.
Linki polise mi göndermeliydim? Onları şimdi mi aramalıyım? Aklıma ilk gelen şey linki kopyalanak ve polisleri bu konu hakkında bilgilendirmekti. Belki IP adresini takip ederler veya o tarz bir şeyler yaparlardı. Belki kadını tanırlar ve onu aramaya nereden başlayacaklarını bilirlerdi, belki kadının hayatını kurtarabilirdim. Eğer bunların hepsi izlenme için yapılan sahte bir şeyse gerçekten aptal gibi hissederdim, ama bu kumara giremezdim. Ortada böyle bir risk varken olmazdı.
Ayağa kalkarken başı döndürücü hissi görmezden geldim, kapı kolunu tuttum be buraz sert bir şekilde çevirdim. Kapıyı açtığım anda, cebimdeki telefon titreşti. Bu ödümü kopartmıştı. Hafif bir panikle telefonu titreyen ellerimin arasına aldım. Kız arkadaşımın adını gördum, ve açmak için parmağımı kaydıddım.
 
Sesim bozuktu, gözlerim ekranda, kadının yerde yattığı yeri bulmuştu. Onun ağlama sesleri odamın duvarlarında sekiyordu. Artık kusacak bir şey kalmamıştı ama hâla midem bulanıyordu. “Madelins, gördüğüm şeye inanmayacaksın”
 
 
“Ne? Sen- sen iyi misin? Ağlıyor muydun?
“Hayır, iyi değilim,” diye cevapladim gözlerimi ekrandan çevirirken, “Bilmiyorum, bana deep web’den uzak durmam gerektiğini söyledin, ama-“
 
“Benle dalga mı geçiyorsun?” Sesi endişeliden sinirliye bir saniyede geçmişti, “Sana o yerden uzak durman gerektiğini söyledim, beni dinlemedin, beni hiç dinlemedin.”
 
“Orda bir kız var.” Dedim zayıf bir şeiilde, “O bodrum gibi bir yerde kilitlenmiş, onun ağzı... o... onun ağzı dikilmiş gibi, yüzü ve elleri kanla kaplı, ne yapacağımı bilmiyorum Madeline.” Kadının ağlama sesi daha da yükseldi, daha çaresiz ve boğuk. “Çok özür dilerim”
 
“O şeyi kapa, geçmişini temizle, ve oraya asla geri dönme. Şaka yapmıyorum”
 
“Ama polisleri aramam-“
 
“Hayır,” Sesi sertleşmişti, “Bunun ne bok olduğunu bilmiyorsun, büyük ihtimalle iğrenç izleyicileri toplamak için yapılıyor, senin gibi insanları. İnsanlar bunu sürekli yapıyor, işte bu yüzden sana ordan uzak durman gerektiğini söyledim, başına bir sürü bela alabilirsin.”
 
Bir şey söylemedim, sessizce masama yürüdüm. Faremi ufak “X” sembolüne götürürken ellerim titriyordu. Gözlerim siteyi kapatmadan önce izleyici sayısının yavaşça artışını izledi. Şimdi öncekine göre daha kötü hissediyordum.
“Tamam. Siteyi kapattım.”
 
“Yarın  nolur nolmaz bir rapor doldururuz. Ama şimdilik uyu ve o şeyden uzak dur. En başta oraya  girdiğine bile inanamıyorum.
 
Onunla tartışacak gücüm yoktu. Suçluluk duygusu vücudumu ele geçirdi, içinde boğuluyordum. Hissedebildiğim tek şey oydu. Telefonu kapatmadan önce ona iyi geceler dedim,özür diledim ve onu sevdiğimi söyledim. Uyumak için yatağa gittim, daha doğrusu uyumaya çalışmak için. Kendi yatak odamda olmak düzgün hissetmiyordu veya bilgisayarıma yakın herhangi bir yerde olmak. O  kadının orada kapana kısılmış, bağırmayacak bir hâlde olduğu sürece rahat hissetmeyecektim. Bunun sahte olabileceğini biliyordum, ama bu gerçektende alınabilecek bir risk miydi?
 
Deep web’de aahte olan şeyler hakkında Google’da bir araştırma yaptım ve bir sürü kurgulanmış eebcam videoları hakkında hikayeler okudum. Bu beni biraz daha iyi hissetirdi, fakat içimdeki hastalıklı suçluluk duygusunu bastırmaya yetmedi.
 
Açıkça söylüyorum, uyuyamadım. Her gözümu kapagfığımda veya daldığımda, kadının yüzünü görüyordum, dudaklarını diken ipleri, ağzından dökülen kanı, parmaklarını , zemini. Gittikçe dahada rahatsız hissediyordum. En sonunda evden çıkmaya karar verdim, belki en yakın CVS eczanesinden biraz melatonin almak yardımcı olurdu. Yorganımı üstümden attım, anahtarımı ve cüzdanımı alıp ayakkabılarımı giydim.
Soğuk hava müthiş hissetirmişti, ve kafamdaki düşünceleride sakinleştirmişti. Saate bakacaktım ki twlefonu evde unuttuğumu farkettim. Çokta büyük bir problem değildi, market evimden bir kaç dakika uzaklıktaydı.
Bir melatonin ve işe yaramazsa diye güçlü bir uyku hapı aldım. Ayrıca kustuktan sonra içimdeki her şeyi döktüğümden rehidre bir paket su şisesi aldım. Eve döndüğümde çok, çok daha iyi hissediyordum. Ama bu ön kapımın açık olduğunu farketmemle son buldu. Evet, evi panik halindeyken terk etmiştim ama, asla, hiç bir zaman ön kapımı açık bırakmam.
 
Kalp atışlsrım hızlandı. Arabamdan indim, kapıyı sessizce kapattım ve bagajı açtıp içinden sürekli orda tuttuğum levyeyi aldım.
 
“ Orada kim var!” Eve doğru bağırdım, herhangi bir ses çıkmasını bekliyordum, “Orada kim var?” Sesim titriyordu ve zayıftı.
Sadece sessizlik vardı.
Levyemi kaldırıp bir darbe vurmaya hazır hâle getirdim, içeri girdim ve koltuktan telefonumu aldım, telefonumu alır almaz acil durum butonuna bastım ve bir 911 operatörüne ulaşana kadar bekledim. Ona evime birisinin zorla girdiğini düşündüğümü söyledim. Bana polisin yolda olduğunu söyledi.
 
Evin etrafını yanlış bir şeyler varmı diye aradıktan sonra kız arkadaşımı aramaya karar verdim. Ona neler olduğunu söyleyecektim. Telefon çaldı, çaldı ve daha çok çaldı. En sonunda seslimesajı nı alınca kapattım. Büyük ihtimalle gecenin bu saatinde uyuyordu.
 
20 dakika kadar polislerin gelmesini bekledim. Polisler gelince, korkmuş bir yavru köpek gibi onlar odaları ararken yanlarında yürüdüm. En sonunda sasece bir rapor dolurdular ve evin yakınlarında herhangi bir durum için bazı arabaların olacaklarını söylediler. Onlar giderken, telefonuma Madeline'dan gelen bir arama var mı diye baktım, ama herhangi bir cevapsız arama yoktu. Ama aksine bir şeyi farkettim. Telefonumdan Madeline birkaç kez aranmıştı.
 
Madeline'a Yapılan Arama: 03:12
Madelin’a Yapılan Arama: 03:14
Madeline’a Yapılan Arama: 03:17
Madeline’a Yapılan Arama: 03:20
 
Ardından 03:56’da yapılan bir arama daha ki bu ben eve varınca yapılmıştı. Zihnim bu aramaların benim tarafķmdan yapılmadığını anladığı anda otomatik olarak panikledi. Hızlıca mesajlara baktım, 03:23’te  atılan bir tanesini okudum. “Hey, uyuyamıyorum. Evine geleceğim, içeri girebilmem için arka kakapın kilidini çar mısın?”
O mesajı ben göndermemiştim. Cevabını farkettiğim anda mideme bir sancı girdi, kalbim göğsümde seslice atmaya başladı. “Üzgünüm, uyuyordum. Bu arada uyandırdığın için teşekkürler. Yine anahtarlarını mı kaybettin? Kildi açtım, geç kalma.”
 
Hiç düşünmeden evimeeki tüm camları ve kapıları kikitledim. Elimde levyeyi sıkıca tutarken arabama atladım. Arabamın gidebildiği kadar hızlı bir şekilde evine sürdüm, trafik ışıklarını görmezden geldim. Oraya gitmem sadece 3 dakikamı almıştı, ama geç kaldığımı biliyordum.
 
Evin arka kapıdına yöneldim, kapının ağzına kadar açık ilduğunu görünce vücudumdaki tüm gücrelerin yandığını hissedebiliyordum. Yüzüm sıcaktı, ellerim titriyordu ama yinede içeri girdim, levyeyi bir sopa gibi savurmaya hazır şekilde tuttum. Karanlık evin içinde dolaşırken duygularımı gizleyebildiğim kadar gizlemeye çalıştım.
 
“Madeline?” Seslendim, “İyi misin bebeğim?”
Hiçbir şey yoktu,sadece sessizlik.
 
“Madeline?”
 
Üst kattaki yatak odasından hafif bir çığlık sesi duydum. Ayaklarım ani bir hareketle merdivenlerden çıktı, kapıyı çarparak açtım. Onun boş yatağına, boş odasına baktım. Kafam karışmıştı. Çiğlığı tekrardan duydum. Fakat bu kez, onun bilgisayardan geldiğini duydum. Ekrana baktığımda donakalmıştım, önceden gördüğüm aynı siteydi, bir farkla. Bu kez bir değil iki kadın vardı.
 
Birincisi zeminde yatıyordu, koyu sıvı birikintisinde hareketsizce duruyordu. İkini kızı tanıyordum, sesinden tanımıştım. Yüzünü gördüğüm anda kalbim parçalandı, yüzü kanlar içindeydi, onun gözleri dikilmişti. Çiğlığü kemiklerime vurdu, vücudumu ele geçirdi, duyduğum tek şey oydu.  Onun yüzü saf korkuyla büzüşmüştü, sesi azaldıkça acınası bir hâlde ağladım, sesi iyice zayıflamıştı.
 
Çenem kilitlenmişti, telefonumu alıp 911’i tekrardan tuşladım, fakat bu kez derin sesli bir adam cevap verdi.
“ Aramamlıydın”
 
Vücudum baştan aşağı titredi, telefonumun halıya düşüşünü duydum, nefesim boğazımda kalmıştı. Eğilip telefonu alıp arqmayı kapattım ve merdivenlerden aşağı koştum. Bunu nasıl yapmıştı? Polise yaptığım aramayı nasıl değiştirmişti? Arka kapıdan çıkarken kalbimin atışını hissedebiliyordum, bir çırpıda en yakındaki eve koştum. Kapıya vuruken ciğerlerimdeki tüm nefesimle bağırdım. En sonunda komşu kopuyu açtı, yüzü yorgun, korkmuş ve şaşkın gözüküyordu. Beni içeri aldı ve ona göz yaşları içinde olanları anlattım.
 
Bunu telefonumdan yazıyorum. Şuanda ikimizde polise ulaşmaya çalışıyoruz. Fakat ne onun ne de benim aramalarım gitmiyor. Sanırım birileri bizim sinyallerimizle oynadı, sinyalimizi kesmiş bile olabilir fakat denemeye devam edeceğiz. Korkuyorum, kendim için korkuyorum, kız arkadaşım için korkuyorum, komşum için korkuyorum. Eğer benden bir daha haber alamazsanız, lütfen bu tavsiyeyi kalbinizin içine alın. Deep web’den uzak durun.
 
 
Tanrı aşkına, lütfen, lütfen deep web’den uzak durun.
 
 
Ç.N: Biraz geç attım kusura bakmayın
-driptrollge

1 yorum:

Yorum yaparken kaba veya küfürlü bir dil kullanmaktan çekinirseniz sevinirim ^^