1 Nisan 2025 Salı

The things without feelings

 Bazen tuhaf şeyler hatırlarız. Birkaç gün önce oyuncak reyonundan geçiyordum. 2 yaşındaki (yakında 3 yaşına girecek) yeğenimin doğum günü için bir şeylere bakıyordum. Kuyruğunu çektiğinizde kafası aşağı yukarı sallanan bir kaplumbağadan başlayıp, ejderha ve peri prensesi karışımı gibi görünen pembe renkli bir şeye kadar her şey parlak renkli ve hoştu.Ve orada, reyonun tam ortasında, seyrekçe bir araya getirilmiş bir grup Care Bear oyuncağı vardı. Aşırı tatlı ve sevimli gözleri, üç yaşındaki küçük bir kız için ne kadar harika bir hediye olacaklarını söylercesine bana bakıyordu. Elimi uzattım ve koyu mavi Grumpy Bear'ı aldım. Ayıların arasında yıllar boyunca en az değişime uğrayan oydu. Bence bunun sebebi onun zihninin çok güçlü olmasıydı. Akıl sağlığını korumak için şeklini ya da biçimini değiştirmesine gerek kalmamıştı.

Ayıyı geri yerine koydum ve ona baktım. Düşünmesi bir garip. Ama tuhaf bir Care Bear hikayesine sahipti. Ya da belki ateşim varken gördüğümü sandığım bir rüyaydı. O sırada hasta olduğum için bu kulağa daha cazip geliyordu. Karnındaki küçük fırtına bulutuna bakar bakmaz hatırladım.

Öğleden sonra güneşli bir mart günüydü. 38 derece ateş ve kusmadan dolayı o gün okula gidememiştim. Sabahın erken saatlerinde hastalığımın en kötü evrelerini atlatmıştım ve şimdi koltukta televizyonda önüme ne çıkarsa izliyerek keyif çatıyordum. Annemin birkaç işi vardı bu yüzden evde yalnızdım. Normalde dondurucudan dondurma çalarak bu özgürlüğü suistimal ederdim. Ama çok yorgundum ve hala biraz midesi bulanmış hissediyordum.

Bu durum ışıl ışıl renkli ayıların ekrana geldiğinde kanalı neden değişmediğimi açıklayabilir. Dokuz yaşındayken, Care Bears'ı izlemenin iyi bir şey olacağı yaşı çoktan geçmiştim. Ama yorgun ve hala biraz hasta olduğum için ekranda durmasına izin verdim. Kötü adamın Profesör Coldheart adında biri olduğunu hatırlıyorum. Donmuş mavi cilt, beyaz saç ve pedofili bakışlarıyla düşük bütçeli Bay Freeze çakması gibi duruyordu. Onun tüm olayı duygulardan nefret etmesiydi. Cidden bana şu aptal Captain Planet kötü adamlarından birini hatırlatıyordu. Neden çevreyi kirletmişlerdi? Çünkü eğer yapmasalardı kötü adam kavgası olmazdı da ondan! Ama belki de emekleyen çocukları hedef alan bir gösteriden çok fazla şey bekliyorum.

Duygular hakkında bir sürü ileri geri konuşan tüylü küçük maskotlar sürekli neşe ve özen göstermek üzerine durmadan konuşuyordu. Hasta olsam da olmasam da kanalı değiştirmek için kalktım çünkü bir kez daha şefkat kelimesini duymak zorunda kalırsam asıl o zaman  hasta olacaktım. Ve sonra Profesör Coldheart uzun siyah bir kitap çıkardı. "Ama bana söz verdiler, onları çağırırsam, tüm hisleri sona erdirecekler!" Coldheart kitabı açarak haykırdı. 

Küçük ayıcıkların hepsinin kafası karışmış görünüyordu. Grumpy Bear dışında hepsinin. "Care Bears, onun o kitabı okumasına izin vermeyin!" diye bağırdı. "Tender Heart, bakış gücünü getir!"

Karnında kalp olan küçük, kırmızımsı kahverengi bir ayı başını salladı. “Care Bears, sıraya girin!” diye seslendi. Ama o bunu yaparken bile Coldheart ilahi söylemeye başladı. Yere oturdum ve gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde onu izledim. Söylediği tek kelimeyi bile anlayamıyordum. Hayır, bu bir yalan. Daha doğrusu, tam olarak doğru değil. İngilizce konuşmuyordu. Daha önce duyduğum hiçbir dili konuşmuyordu. Ama zihnim resimler oluşturuyordu. Ve mutlu değillerdi. Yıldızları yiyen büyük siyah kütleler ve dünyanın etrafını saracak kadar uzun kıvranan ve kıpırdayan şeyler içeriyorlardı.

Tender Heart elini başına götürerek duraksadı ve diğer ayılar da hemen onu takip etti. “Yıldızları beklerler,” diye mırıldandığını duydum Tender Heart'ın.

Coldheart'ın arkasında mağaramsı bir geçit açıldı ve kıkırdadı, delilikle dolu ve neşesiz bir kıkırdama. Grumpy Bear ayağa kalktı ve dehşet içinde ona baktı. Görüş alanının kenarında titreşen gölgemsi şeyler ekranda belirmeye başladı, açıklıktan geliyorlardı. Geriye dönüp baktığında, bu fantastik bir şeydi. Böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiştim. Gölgemsi şeyler ayılara doğru uzanıyordu. Grumpy Bear'ın karnı parıldadı ve birkaç gök gürültüsü bulutu çağırdı. Onları ayılar için koruyucu bir bariyer oluşturmak için kullandı; şimşekler bu bulutlardan fırladı ve gölgemsi şeyler yaklaştıkça onları çarpıp cızırdattı. 

Yine de bu yeterli olmayacaktı ve itiraf etmekten utanmama rağmen, dokuz yaşındaki küçük benliğim biraz korkmuştu. Gölgemsi şeyler şu anda benim kafamda dolaşan şeylere çok garip bir benzerlik taşıyordu. Grumpy Bear, Coldheart'ta sonra ayılara, ve sonra tanrıya yemin olsun ki bana baktı. Yani, “kameraya” bakıyormuş gibi yaptığını biliyorum ama sanki beni ve izleyen diğer herkesi görebiliyor, korkumuzu hissedebiliyordu. Başını salladı. “Bağlantıyı kesmem gerekiyor,” dedi Coldheart'a dönerek. Gözlerini kapattı ve konsantre oldu. Karnı daha önce gördüğümden daha parlaktı. 

Devasa bir fırtına bulutu üzerlerinde belirdi ve tüm binayı doldurdu. Coldheart hayranlıkla yukarı baktı. Ardından, devasa bir yıldırım çaktı. Önce, Coldheart’a isabet edeceğini sandım. Ancak, onun yerine yıldırım ayaklarının dibine düştü. Coldheart çığlık attı ve geriye sıçrayarak dengesini kaybetti. Ve tam o anda, arkasındaki portala düştü, hâlâ siyah kitabı tutuyordu. Güçlü bir gök gürültüsü duyuldu ve ekran tamamen beyaza döndü. Bir anlığına, televizyonun zarar gördüğünü ya da bir elektrik dalgalanması yaşandığını düşündüm. Ama birkaç saniye sonra görüntü yeniden netleşti.

Grumpy Bear şimdi yerdeki her ayıya tek tek gidiyor, onları yerden kaldırıyor, sırtlarını sıvazlıyor ve birkaç cesaret verici söz söylüyordu.

"Onunla yaşayamam," dedi karnında yonca sembolü olan yeşil bir ayı. "Birçok şey gördüm, çok fazla şey..."

"Endişelenme, Good Luck," dedi Grumpy, ayının sırtını sıvazlayarak. "Buna gerek kalmayacak. Hiçbirinizin..."

Reklamlar başladı.

Ardından jenerikler oynamaya başladı. Kanepeye doğru sürünerek geri gittim ve kendimi yukarı çektim. Hafif bir hayal kırıklığı hissettim. Grumpy'nin ne demek istediğini öğrenmek istemiştim.

Ama bunu aklımdan çıkardım. Sonuçta sadece bir Care Bears bölümüydü. İlk filmin kısa bir süre sonra çıktığını hatırlıyorum, seriyi bir nevi yeniden başlatmıştı. Artık Coldheart yoktu ve bir sürü farklı pastel renkli hayvan, ayılarla birlikte oynayacak yeni karakterler olarak eklenmişti. O bölümü bir daha asla görmedim ve onu bulmak için uğraşmadım.

On üç yıl sonra, kendimi eyalet dışında bir üniversitede İngiliz Edebiyatı dersinde buldum. Bu, birinci sınıflardan son sınıflara kadar herkesin katılabildiği derslerden biriydi. Son senemdeydim ve genel eğitim kredilerimi tamamlamak için rastgele bir ders seçmem gerekiyordu.

Nedense, dersin sonunda bir grup olarak çocukken izlediğimiz diziler hakkında konuşmaya başladık. Konu eninde sonunda Care Bears’e geldi.

"Biliyor musunuz, dokuz yaşımdayken en garip bölümlerden birini izlemiştim," dedim. Coldheart ve kitapla ilgili dramatik sahneleri hızlıca özetledim. Herkes bana delirmişim gibi baktı.

"Bu sahneyi gerçekten izlediğine emin misin, yoksa sadece halüsinasyon mu gördün?" diye sordu sağımda oturan ve herkesin Patster diye çağırdığı çocuk. 

"Bekleyin, o haklı!" diye haykırdı Cally adında sarışın bir birinci sınıf öğrencisi. "Ama o Coldheart değildi, No Heart’tı!"

"No Heart da kim?" diye sordum, ona dönerek.

Reklamlar başladı.

"O, Nelvana serisinin ana kötü karakteriydi, DiC bölümlerinden sonraki seride. Senin bahsettiğin gibi siyah bir kitabı vardı. Ve tüm ayılar şaşkın görünüyordu, Grumpy hariç. O panik içindeydi. Ve No Heart, gölgemsi canavarlarından oluşan grubuna Gençler diyordu." Güldü. "Nasıl bittiğini bilmiyorum. Beni o kadar korkutmuştu ki kanalı değiştirmiştim." Başını iki yana salladı. "Ama sonuçta Care Bears dizisiydi, ne kadar korkutucu olabilirdi ki?"

Bir an için düşünceli bir ifadeye büründü. "Ama Nelvana serisinin sonlarına yakındı. Hatta belki de son bölümüydü."

"Evet, ben ikinizin de akıl hastanesinden daha deli olduğuna oy veriyorum," dedi Patster ve grup kahkahalarla ona katıldı.

Ama bu konuşma merakımı uyandırmıştı. Okulda, öğrencilerin ücretsiz kullanabildiği ve tam 56 kbps hızında inanılmaz bir çevirmeli ağ bağlantısıyla çalışan bilgisayarlar vardı. Burası 1998’di; internet, bugünkü gibi anında cevap veren bir yer değildi. Hatta Google hâlâ Google Beta olarak biliniyordu ve yeni olduğu için ona şüpheyle bakıyordum. Sonunda Yahoo’yu kullanmaya karar verdim. Ve size söyleyeyim, o zaman ne kadar kötüydüyse şimdi de pek farklı değil.

Saatler süren aramalarımın ardından hiçbir ipucu bulamadım. Ne Cally’nin bahsettiği bölüme ne de benim hatırladığım bölüme dair tek bir bilgi kırıntısı bile yoktu.

Bu konuyu orada bıraktım. O zamandan beri birkaç farklı Care Bears serisi yapıldı. Ayılar gelip geçti, ama Grumpy, benim görebildiğim kadarıyla hep oradaydı ve neredeyse hiç değişmemişti.

Bazen, her serinin sonunda garip bölümler gören başka insanların olup olmadığını merak ediyorum. Ama içten içe... gerçekten bilmek istemiyorum. Eğer bilseydim, kabul etmek istemediğim bazı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırdım.

Dalıp gittiğim düşüncelerden sıyrılarak oyuncak reyonundan ayrılmaya hazırlandım. Son bir kez dönüp Ayılara baktım.

Sonra, neredeyse içgüdüsel bir hareketle, elimi uzatıp Grumpy Bear’ı aldım.

Belki de ona en azından bu kadarını borçluydum.

Ve belki de, yeğenimin uyurken yanına sokulabilecek daha kötü şeyler vardı.